KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Orhan Aras: Zamanın Sınavında Yada Acı Ovasının Küçük Çobanı

Orhan Aras: Zamanın Sınavında Yada Acı Ovasının Küçük Çobanı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
121 0

Zülfeli Amca çok kızmıştı. Tilki bir boşluktan yararlanmış, onun bütün tavuklarını çalmıştı. Zülfeli Amca tilkiye kızsa da başkaları gibi omuzuna tüfeğini alıp tilki avına çıkmadı. Ahıra civcivleri doldurdu ve kapısına tuzak kurdu. Tilki da tuzağa düşünce ahırda bir sandalyede oturdu ve eşi Dünya hanımdan meyini istedi. Dünya Hanım meyi getirince de sabaha kadar durmadan mey çaldı. Bütün komşular toplanmış Zülfeli Amca ile tilkiyi izliyorlardı. O mey çaldıkça tilki kendisini korkudan bir sağ duvara bir sol duvara vuruyordu. Sabah olduğunda artık tilki ahırın ortasında ayakları havada baygın yatıyordu. Herkes Zülfeli Amca’nın baygın haldeki tilkiyi öldüreceğini düşünüyordu. Ama o tilkiyi öldürmedi. Meyi iç cebine koydu, tilkinin yanına gitti ve şöyle dedi: “Şimdi gitmene izin veriyorum. Git ve bütün nesline de ki, Alarlar Kızılbaşların komutanlarıydılar ve eski dönemlerde yol keser, kervan basarlardı. Onların kapısından, ahırından bir tavuk bile çalmayacaksınız!”

Acı Ovası’nın küçük çobanı Prof. Cemil Hesenli, “Zamanın Sınavında” (Zamanın Sınağında) ismini verdiği biyografik eserinde 1950-1960 yılları arası çocukluğunu anlatırken, Acı Ovası ve çevresinde yaşayan Zülfeli’yi, Aşık Beyler’i, bir romanı baştan sona okuduğu için ilk kez köyde kurulan Domuz Çiftliği’ne müdür atanan Haşım’ı, yazarın amcası çoban Sadık’ı büyük bir coşku ile anlatmaktadır. Yazar tarihçi olsa da eserinde çocukluğunu, köy hayatını, şahit olduğu olayları çok akıcı ve gerçekçi bir biçimde okuyucuya aktarmayı başarmıştır.

Acı Ovası Azerbaycan’da Salyan ile Bilesuvar arasındadır. Salyan ünlü düşünür Ali Bey Hüseyinzade’nin yurdudur. Hayvancılıkla uğraşan Salyan ve Bilesuvar köylüleri hayvanlarını her yıl Acı Ovası’na götürürler. 1960’lı yıllarda o bölgede hayvancılık yapan yazarın amcası çoban Sadık, oğlu olmadığı için Cemil’i, daha doğrusu eserdeki Arif’i yanına alır. Bu kısa çobanlık dönemi Cemil için kendi deyimiyle önemli bir hayat okulu olmuştur.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet Azerbaycan taşrası kitapta adeta bir film gibi okuyucunun gözleri önünde canlandırılmaktadır. Ekonomideki zorluklar, açlık korkusu, insanların trajikomik davranışları gerçekçi örneklemelerle sunulmaktadır.

1950-1960 arası yıllar Sovyetler Birliği’nin en çalkantılı dönemidir. Uzun süren bir savaştan sonra Stalin ölmüş, yerine gelen Kruşçev bütün ülkede üretimde Amerika’yı geçme hareketi başlatmıştır. Azerbaycan halkı gelenekleri, sosyal ilişkileri, inancı ile ne kadar Moskova’dan çelişse ve uzak olsa da yukarıdan gelen emirlerle uyum sağlamak zorundadır. Bu zorunlu uyum çeşitli komik olaylara da yol açar. Muharrem ayında hazırlanan yas merasimine on-on beş bin kişi ile birlikte bölgenin bütün Komünist Parti yetkileri katılır ve İmam Hüseyin şehit olma sahnesinde hüngür hüngür ağlarlar. Yas merasiminden sonra da Lenin’in yüzüncü doğum günü için hazırlıklar yaparlar.

Muharrem ayı yas merasiminde yerli halk içinde Yezit rolünü üstlenecek kimse bulamadıkları için bölgede yaşayan Rus veya Malakanlardan belli bir ücret karşılığı Yezit olmalarını isterler. Cemil Hesenli, çocukluğundaki Yezit Matvey Andreyevic’i şöyle anlatır:

“Halk gösteriden oldukça etkilenmişti. Halkın içinden bazıları Yezit rolünü ustaca oynayan Matvey Andreyevic’i tokatlıyor, ondan güya İmam Hüseyin’in intikamını alıyorlardı. Bir defasında Yezit Matvey şöyle demişti: “Ey millet beni niye öldürüyorsunuz? Gelecek yıl size Yezit lazım olmayacak mı?” Bunu dedikten sonra halkın elinden bir şekilde kurtulan Matvey, Mütellim Hoca’dan Yezit rolünü oynama karşılığı aldığı beş manata gidip bakkaldan tozlu iki şişe şarap alıp içiyor ve ağız dolusu Yezit’e sövüyordu.” (s.66)

Kitabı okudukça Prof.Cemil Hesenli’nin kaleminin gücüne, onun mizahi yeteneğine ve zekasına şahit oluyorsunuz. Hafızasında tuttuğu geçmişteki komik hadiseleri büyük bir ustalıkla anlatmaktadır.

Cemil Hesenli, Azerbaycan’da İkinci Dünya Savaşı sonrası milli dilin önemini vurgulayan, yazılan şiir ve romanlarla milli kültürün uyanmasına sebep olan aydınların döneminde köyden şehre giderek yüksek eğitimini yapmıştır. Stalin döneminden sonra ülkede başlayan politik yumuşama diğer Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da uyanışa sebep olmuş ve İsmail Şıhlı, İsa Muğanna, Bahtiyar Vahapzade, Memmed Araz, Halil Rıza, Rüstem İbrahimov(rejisör) gibi yazar ve şairler eserleriyle Cemil Hesenli gibi gençleri etkilemişlerdir. Bu etkiyi onun bu eserinde de izlemek mümkündür:

“1974 yılında yedik subaylık eğitimi alıyorduk. Yemek sırasında televizyonda Bülent Ecevit gösterildi ve Türk ordusunun Kıbrıs’a girdiği haberi verildi. Bir anda salonda hepimiz ayağa kalktık ve pencereleri sarsacak şiddette “yaşasın” diye bağırdık ve birbirimizi kucaklayarak tebrik ettik. Bizi izleyen ve bizden iyi bir Sovyet subayı hazırlamaya çalışan Rus subayları şaşkınlıkla bu kutlama hadisesini izliyorlardı. Belki de bir NATO üyesi ülkenin savaşını ve zaferini Sovyet vatandaşlarının kutlamasının sırrını anlamaya çalışıyorlardı.” (s.118)

Üniversite yıllarında ve sonrasında artık milli ruhu özümseyen Cemil Hesenli hatırlarında merhum Elçibey’in 1975 yılındaki mahkemesine de geniş yer ayırmıştır. Onun üniversitedeki hocalık yıllarında korkusuzca rejime kafa tuttuğunu ve mahkeme sırasında da hakimlere karşı asla boyun eğmediğini çok etkileyici bir dille anlatmaktadır:

“Ebulfez Bey mahkeme salonuna getirildi. Herkes heyecan içindeydi. Siyah bir takım elbise giymişti ve yüzü traşlıydı. Yorgun görünse de yüzündeki tebessümle bunu belli etmemeye çalışıyordu. Savcı İmanov onun, 1970-1974 yılları arasında öğrencileri Sovyet sistemine karşı kışkırttığını, bağımsız bir Azerbaycan devletinin kurularak Türk halklarının birleşerek bir Turan devleti kurulması gerektiğini söylediğini ifade etti. Ardından mahkeme Ebulfez Bey’e bu iddiaları kabul edip etmediğini sordu. Ebulfez Bey ona karşı ileri sürülen iddiaların çoğunu kabul etti. Salondaki ve dışarıdaki gençler büyük bir heyecan içindeydiler.” (s.121)

Cemil Hesenli hatıralarında Elçibey’in o dönemde öğrenciler arasında nasıl bir fırtına estirdiğini ve bağımsızlığa giden yolda nasıl bir cesaret örneği gösterdiğini kendi şahitliği ile gözlerimizin önüne getirmektedir.

1952 yılındaki doğumundan 2010 yılına kadar devam eden hatıralarda Cemil Hesenli, Acı Ovası’ndaki çoban Arif’in gözleriyle hayat merdivenini nasıl çıktığını, hangi merhalelerden geçerek bilim adamı payesini kazandığını ve bu süreçte de ülkesinin acılarını, sıkıntılarını ve özgürlük arzularını çok ustaca resmetmiştir. Kendi dönemindeki değişim ve dönüşümler, Karabağ’ın işgali, savaşın getirdiği travmalar, meydan hareketleri, Halk Cephesi’nin kuruluşu, nihayetinde bağımsızlık ve demokrasi arayışları Cemil Hesenli’nin kalemiyle yeniden canlanmaktadır.

“Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Harici Siyaseti”, “Soğuk Savaş Döneminde Sovyet-Türkiye İlişkileri”, “Güney Azerbaycan: Yol Ayrımında” gibi çok önemli kitaplara imza atan Prof. Cemil Hesenli eseriyle de kendi zamanın şahitliğini yaparak gelecek kuşaklar için bir pencere açmaktadır. 560 sayfalık bu eserle birlikte hem Azerbaycan hem de Türk okuyucusu bir halkın uyanışını adım adım takip ederek gelecek için yeniden ümitle dolacaktır.

Orhan ARAS

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir