Başkan Putin’in ABD’li yayın kuruluşu Tucker Carlson ile yaptığı röportaj her gazeteciyi kıskandırıyor. Zira bu, Rusya Devlet Başkanı’nın Ukrayna’yı işgal etme kararından bu yana verdiği ilk önemli röportaj oldu. Bu görüşmenin olmaması ve Putin’in doğrudan ABD halkıyla konuşup iletişim kurmasına alan tanınmaması gerektiğini söyleyenler, bunu, konuşmanın aldatmaya kapı aralayacağını düşünerek söylüyorlar ya da gazetecilik mesleğinin anlamını bilmiyorlar. Gazetecilerin rolü, duygusal ve düşünsel his ve isteklerini bir kenara bırakıp anlaşamadıkları ya da nefret ettikleri kişilerle bile buluşmaktır. Medya alanının dışındakiler, medyanın rolünün hemfikir olunan ya da aynı fikirde olunan insanlarla görüşmek olduğuna inanırlar ama gazetecilerin bakış açısı farklıdır. Onların temel prensibi her şeyden önce haber almaktır. Hitler hayata dönmüş olsaydı, işlediği tüm günahlara ve kötülüklere rağmen gerçek gazeteciler onunla röportaj yapmak için yarışırdı.
Tucker Carlson gazetecilik açısından düşünüldüğünde doğru olanı yapıyor ancak onunla ve ona destek çıkan Elon Musk ile tersleşilmesi daha çok politik bir anlaşmazlığı yansıtıyor. Bu, izolasyonistler ile enternasyonalistler arasında, yani ABD’yi dünyada daha büyük bir role sahip olarak görenler ile onun geri dönüp kuyruklarını okyanusların arkasına sıkıştırıp orada kalması gerektiğine inananlar arasındaki eskiye dayanan ve şimdi tekrar gün yüzüne çıkan bir tartışma. Carlson ve Musk, X platformundaki yüksek sesleri nedeniyle izolasyonistlerin başını çeken en ünlü isimler arasında yer alıyor. Biden ve destekçileri ise, liberal dünya düzenini, Putin gibi onu yok etmek isteyen düşmanlardan koruma konusunda Washington’a bir rol düştüğüne inanıyor.
Bu bağlamda Carlson, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i hedef alıyor ve onu, ABD’lilerin haritada nerede olduğunu bilmedikleri ve çatışmanın tarihsel arka planını anlamadıkları bir ülkenin savunulması için ceplerindeki paraları çalmak ve onlara şantaj yapmakla suçluyor. Aynı nedenle Biden’a karşı da bir kampanya başlatıyor ve onu ülkesini faydasız bir savaşa sürüklemekle suçluyor. İki taraf arasındaki ideolojik anlaşmazlığın temelini de bu oluşturuyor. Bu nedenle Carlson önümüzdeki Kasım ayında yapılacak seçimlerde Trump’ı destekliyor. Çünkü Trump savaşı 24 saat içinde bitirebileceğini söylüyor (tabi bu mümkün olmayacak bir şey ve Trump’ın her zamanki abartılı iddialarından biri).
Aslında Trump, ilk döneminde gerçekte değil, sözde izolasyonistti. İlk döneminde Afganistan’dan çekilmekle tehdit etti ama bunu Biden yaptı. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ittifakını eleştirdi ama ittifakın içinde kalmaya devam etti. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinden sonra defalarca Suriye’den ayrılmaktan söz etti ama Pentagon generalleri onu kalmaya zorladı. Konuşmalarındaki yüksek tona rağmen Washington’un Ortadoğu’daki müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirdi ve oradan ayrılmadı. Ancak Trump, Carlson ve Musk’un kendisi için yaptığı propagandadan yararlanıyor ve bu, para tasarrufu yapma, dünyanın polisi rolünü oynamaktan vazgeçme ve eve dönme türküsünü tutturanların faydalandığı popüler Amerikan ruh hali ile tutarlı popülist bir propaganda olarak karşımıza çıkıyor.
Tarihsel olarak bakıldığında, ABD’deki izolasyonist eğilim ülkenin kuruluşundan bu yana güçlü olmuştur. Bunun nedeni ABD’nin okyanusların ötesinde, Eski Dünya’nın (uluslar, mezhepler ve ideolojilerle dolu Avrupa) sorunlarından uzak, iki zayıf komşusu Kanada ve Meksika ile çevrili müreffeh bir ülke olmasıdır. ABD’li liderler Avrupa’ya şimdiki Ortadoğu’ya baktıkları gibi bakıyorlardı ve onun bitmek bilmeyen sorunlarına sürüklenmek istemiyorlardı. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’na zorla ve geç bir zamanda girdi. Aynı şekilde İkinci Dünya Savaşı’na girmeye de Pearl Harbor saldırısından sonra mecbur kaldı. O zamandan bu yana dünyayı liberal imajıyla şekillendirdi, uluslararası siyasi ve mali kurumların oluşumuna katkıda bulundu ve üslerini dünyanın dört bir yanına yaydı (dünya çapında 800 askeri üs). Su yollarının korunmasında da en büyük rolü oynuyor (bu nedenle Husilere saldırıyor). Ancak Putin bu durumdan hoşlanmıyor. Carlson ve Musk da aynı şekilde. Her birinin kendine göre farklı nedenleri olsa da şimdi ortak bir noktaya sahipler. Rusya Devlet Başkanı’nın başka kimseyle değil de Carlson ile görüşmeyi kabul etmesinin, Carlson’dan nefret edenlerin onun çarmıha gerilmesini talep etmesinin ve onu siyasi açıdan hain olarak yaftalamasının nedeni budur. Gelgelelim bir gazeteci olarak Carlson, hepimizin yapmak istediği bir şeyi yaptı.
Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni