KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İran: Fars sonbaharı ve siber savaşlar

İran: Fars sonbaharı ve siber savaşlar

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
404 0

Hâlihazırda İran’ın içinde bulunduğu durumu belki de en iyi anlatan ifade, ABD’li tarihçi David Rosenberg’e aittir. Rosenberg, Irak ve Lübnan’da olup bitenlerin bir Arap Baharı değil “Fars sonbaharı” olduğunu ifade ediyor. Bilhassa bayrağını dalgalandırmayı başardığını zanettiği iki ülkedeki halk hareketleri, Kasım Süleymani’nin oyunlarının boyutunu aştığı için İran Kaos İmparatorluğu’nun yok oluşa sürüklendiğini belirtiyor.

İranlılar, son birkaç yıldır Irak ve Lübnan’da şansın kendilerinden yana olduğunu savundular. Ancak İran’ın durumu, Mollalar’ın hegemonya projesinin Bağdat ve Beyrut’ta çözülmeye ve dağılmaya başladığına işaret ediyor. İran’ın hegemonyası altında olan diğer yerleşim yerlerinden Suriye ve Yemen’de de uluslararası jeopolitik haritanın değişmesiyle İran nüfuzunun giderek kaybolmaya başladığı görülüyor.

İran’ın aleni yalanları, ölümcül bir hastalığa yakalanmış İran bedeninde ortaya çıkan yapısal sorunları artık saklayamıyor, gizleyemiyor. Nitekim, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri de bunu itiraf etti. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına atıfta bulunarak, “Ülkenin içinde bulunduğu mevcut durum, devrimden bu yana karşı karşıya kaldığı en zor durumlardan biridir. Bunun nedeni de ABD’nin İran’a odaklanması ve İranlıların yaşamları ve geçimleri üzerindeki baskılardır” diye konuştu.

Gün geçtikçe, İran efsanelerinin temel dayanakları daha çok sarsılıyor. Bunların başında da zenginliklerin yeniden dağıtımı efsanesi geliyor. ABD yaptırımları, halkın geneli ile Mollalar rejiminin seçkinleri ve çevresindekiler arasında büyük bir fark olduğunu ortaya çıkardı. İranlılar açlıktan kıvranırken içeride hiç kimsenin Hamaney’in milyarlarına yaklaşamadığını meydana çıkardı. İranlıların paralarının muhafızının en büyük hırsız ve hayal satıcısı olduğu aşikâr oldu.

Bu bağlamda, Fars sonbaharı, Ayetullah’ın övündüğü sosyal adalet bayraklarının yıpranmasıyla daha da güçleniyor. Sosyal sınıflar arasındaki farkın, son yıllarda en kötü haliyle su yüzüne çıkmaya başlaması ile pekişiyor.

Mollalar rejimi, çözümün, krizlerini ihraç etmek olduğunu zannediyor. Bu bağlamda, İran’a en yakın demagojik slogan ise İsrail’i ortadan kaldırmak. Ama bunu da Lübnan üzerinden gerçekleştirmek istiyor. Sanki Lübnan bir devlet değilmiş ve Lübnanlılar da artık Hizbullah’ın rehineleriymiş gibi. Bu da, İran hegemonyasının uzandığı ülkelerde, Fars sonbaharının meyvelerinin daha çabuk olgunlaşmasını, İran’ın Arap bedeninde daha fazla yayılmasına kesin bir şekilde karşı çıkılmasını sağlıyor.

Mollalar rejimi bir hafta, bir ay hatta bir yıl boyunca, içerideki protestoları zorla bastırabilir. Ancak İran sahasında yaşananlar, devlet ile toplum arasındaki sosyal sözleşmenin yırtılmasıyla protesto dalgalarının artacağını işaret ediyor. ABD’nin yaptırımları daha da sertleştikçe muhaliflerin daha çok sokağa inecekleri vurgulanıyor. O zaman silahlar, onları susturmakta yetersiz kalacak. Mollalar, İranlıların iftiracı ve terör ihracatçısı cumhuriyeti sona erdirecek belgeyi mühürlemeye güçlerinin yettiğini anlayacaklar.

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının etkileri, gün geçtikçe artıyor. Dolayısıyla, ülkenin dört bir yanında etkilerinin görüldüğünü, altyapının uzun bir süre onarılamayacağını ya da yenilenemeyeceğini inkar edenler yalancıdır. İran petrol gelirlerinin sıfırlanmasının etkilerinden ise bahsetmeye bile gerek yok. Bu konu, son 20 yılda en fazla harcamanın yapıldığı askeri alandaki harcamaları nasıl sürdüreceklerini bilemedikleri için İranlı liderleri, daha önce görülmemiş bir dehşet ve paniğe sevkediyor.

Hâlihazırda İran’ın elinde ne var ve Batı’nın buna karşılığı nedir?

Birkaç gün önce, İran Devrim Muhafızları’nın eski Komutanı Muhammed Ali Caferi, 1000 km’den fazla menzile sahip İran füzelerinin, son derece hassas bir hale geldiğini söyleyerek övündü.

İranlılar “bütün dünyayı karşılarına alma” yolunda ilerlemeye devam ediyorlar. Tahran’ın birkaç gün önce BM’ye gönderdiği mesaj da bunu kanıtlıyor. Tahran bu mesajında balistik füze programını sürdürmekte kararlı olduğunun altını çizdi. Dünya bunu, İran Dışişleri Bakanı Zarif’in, kişisel sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla öğrendi.

İran, stratejik olarak içerideki sorunlarından kurtulmak için dünyayı bir askeri çatışmaya çekmeye mi çalışıyor?

İran’ın bu mesajına verilen uluslararası tepkileri iki düzeyde okuyabiliriz. İlk olarak Avrupa’ya baktığımızda, İran’ın gerçekten de nükleer başlıklı füzeler geliştirmiş olması olasılığı karşısında Avrupa ülkelerinin büyük bir endişeye kapılmış olduklarını görebiliriz. Bu da Avrupalıların, artık uyandıkları, mevcut ve ilerlemekte olan İran tehlikesinin farkına vardıkları anlamına geliyor.

ABD ise siber alanda zaten İran ile savaşı başlatmış bulunuyor. ABD, tek bir füze bile kullanmadan İran’ı tam kalbinden vurabilir, Trump, ikinci başkanlık savaşı bitene kadar İran’ın uzantılarının hareketlerini felç edebilir.

İranlılar, son zamanlarda büyük siber saldırılara maruz kaldıklarını itiraf ediyorlar. Ancak, onları savuşturduklarını söyleyerek kibirleniyorlar. Ama gerçek şu ki, Batı, özellikle de ABD saldırıları, geçtiğimiz Haziran ayında İran donanmasının hareket kabileyetini felce uğratmış ve İran donanmasına bağlı gemileri adeta birer hurda parçasına dönüştürmüştü. Bu sayede Körfez’de ticari gemilere yönelik saldırılar durdurulmuştu. Özetle; İran çadırının direkleri, hem içeride hem de dışarıda tek tek devriliyor.

İmil Emin
Mısırlı yazar

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir