Yuri Mavaşev: Mısır’ın İsrail’le yaptığı gaz anlaşması, Türkiye ile ilişkilerde sorunlar yaratabilir
Doğu Akdeniz’in enerji dengeleri ciddi biçimde değişebilir
Mısır’ın İsrail’le yaptığı gaz anlaşması, Türkiye ile ilişkilerde sorunlar yaratabilir
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail tarihinin en büyük doğal gaz ihracat anlaşmasının Arap Cumhuriyeti Mısır’a yönelik olarak nihai biçimde onaylandığını açıkladı. Bu olağanüstü gelişme, Doğu Akdeniz gibi konjonktürü belirleyen bir bölgede yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Zira burada, dünyanın en büyük ve en etkili uluslararası aktörlerinin çıkarları söz konusudur.
Anlaşmanın toplam değerinin 112 milyar şekel (34–35 milyar ABD doları) olduğu bilinmektedir. Projenin mimarlarının planına göre, ihracat İsrail’in en büyük doğal gaz sahası olan Leviathan’dan yapılacaktır. Bu sahanın geliştiricilerinden biri de Amerikan şirketi Chevron’dur.
Sözleşme şartlarına göre İsrail, 2040 yılına kadar veya yükümlülükler tamamen yerine getirilene kadar Mısır’a yaklaşık 130 milyar metreküp gaz tedarik edecek. Netanyahu hükümeti, anlaşmanın devlete imtiyaz hakları ve vergi gelirleri şeklinde önemli kazançlar sağlayacağını ve uzman tahminlerine göre bu gelirin yıllık yüz milyonlarca şekele ulaşacağını vurguluyor.
Buna ek olarak, bu anlaşma İsrail’in Doğu Akdeniz’deki ekonomik ve enerjik konumunu güçlendiren ve Kahire’nin İsrail gazına olan bağımlılığını artıran stratejik bir adım olarak görülüyor.
Hatırlatmak gerekirse; Ağustos 2024’te Amerikan enerji devi Chevron, bir grup İsrailli şirketle birlikte Leviathan deniz altı yatağından Mısır’a doğal gaz satışı için bir anlaşma imzalamıştı. Arap ülkesinin (Mısır), gazın taşınacağı boru hattının genişletilme sürecine bağlı olarak iki aşamada toplam 130 milyar metreküp gaz satın alması öngörülmüştü.
Müzakereleri iki yıl süren mevcut anlaşma, başlangıçta İsrail’in çıkarlarının yeterince korunmadığını iddia eden Enerji Bakanı Eli Cohen’in engeline takılmıştı. Cohen, Mısır’a satılan gazın yanı sıra şirketlerin İsrailli tüketicilere düşük fiyatlarla gaz sağlama taahhüdünde bulunmasını talep etmişti. ABD Enerji Bakanı Chris Wright, Cohen’in anlaşmayı onaylamayı reddetmesi üzerine Ağustos sonunda yapmayı planladığı İsrail ziyaretini iptal etmişti.
Netanyahu, İsraillilere hitaben yayınladığı video mesajında, nihayet hayata geçen anlaşmanın şirketlerin altyapıya yapacağı önemli yatırımları, özellikle de sıvılaştırılmış gazın Mısır’a taşınacağı boru hattının genişletilmesini içereceğini belirtti. Devletin her yıl elde edeceği gelirlerin eğitim, altyapı ve güvenliğe yatırılacağını ekledi. Netanyahu kararıyla ilgili olarak, “İsrail’in güvenliğini ve diğer çıkarlarını koruma altına alarak anlaşmayı onayladım” diyerek, bu adımın İsrail’in bölgesel bir enerji merkezi olarak konumunu güçlendireceğini ve Orta Doğu’da istikrara katkıda bulunacağını ifade etti.
Netanyahu ayrıca, “Bu durum diğer şirketleri İsrail’in deniz bölgelerinde gaz arama yatırımları yapmaya teşvik edecektir,” dedi. Ynet gazetesinin haberine göre, Netanyahu’nun bu anlaşmayı onaylaması; İsrail Başbakanı, Başkan Donald Trump ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi arasında Mar-a-Lago’da gerçekleşebilecek üçlü bir zirve ihtimalini artırabilir. Netanyahu’nun Trump ile görüşmesi 29 Aralık için planlanmış durumda.
Amerika tarafından ittirilen bu “gaz anlaşması”, son zamanlarda açıkça tıkanmış olan Tel Aviv ile Kahire arasındaki siyasi ve diplomatik diyaloğu güçlendirmeyi de amaçlıyor. Beklendiği gibi, Ekim ayında büyük bir reklam ve görkemli bir sunumla imzalanan “Trump’ın Gazze Planı” ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Filistin yerleşim bölgesinin, kademeli de olsa, yüksek teknolojili bir tatil beldesine, bir nevi “Orta Doğu Rivierası”na dönüşme ihtimali şu an için görünmüyor. Projenin organizatörleri Jared Kushner ve Steve Witkoff, medyanın da desteğiyle 10-20 yıllık bir uygulama süresi olan dört aşamalı bir “yol haritası”ndan bahsetmişlerdi. İlk adımlar, 68 milyon ton enkazın temizlenmesini, güneyde (Refah ve Han Yunus) geçici konutlar inşa edilmesini, ardından merkezi mülteci kamplarının yeniden inşasını ve Gazze’de bir “akıllı şehir” kurulmasını içeriyor. Tüm girişimin maliyetinin sadece ilk 10 yıl için 112 milyar doların üzerinde olacağı tahmin ediliyordu. ABD, yaklaşık 60 milyar dolarlık hibe ve garanti ile ana yatırımcı olacak, geri kalanın ise Körfez ülkeleri, Avrupa ve uluslararası yatırımcılardan çekilmesi planlanıyordu.
Sürecin başlaması için temel siyasi şart, Hamas’ın silahlarını ve tünellerini teslim ederek tamamen silahsızlanması olarak görülüyor. Beyaz Saray, “barışçıl ve müreffeh bir Gazze” fikri üzerinde çalışıldığını doğruladı; ancak proje, yüz binlerce yerinden edilmiş insanın nerede yaşayacağı sorusuna cevap verilememesi gibi insani boyutun yetersizliğine dikkat çeken uzmanların şüpheleriyle karşılaştı. İsrailliler açıkça Gazze’deki Arap nüfusunu Sina’ya itmek istiyor, bu da yeni İsrail büyükelçisini kabul etmeyi reddeden Mısır ile sert bir çatışmaya yol açıyor. Hamas liderleri, “silahlı direnişin yasal hakları” olduğunu belirterek ABD’nin teklifini çoktan reddetti. Ayrıca, Batı Şeria’daki yayılmacılığını artıran ve Filistinlilerin devletleşme hakkını kategorik olarak reddeden İsrail’in aşırı sağcı hükümetinden de sürpriz hamleler gelmesi muhtemel.
Bu arada, Filistin devletinin statüsü ve mülteci hakları gibi kilit meseleler çözülmeden, iddialı bir şekilde “Gün Doğumu” (Sunrise) adı verilen proje, bölgenin “diplomasi müteahhitleri” mantığıyla ticarileştirilmesi ve hatta bir tür sömürgeleştirme biçimi olarak algılanabilir. Yine de, ekonomik konjonktüre açıkça öncelik ve tercih veriliyor. İsrail’in, Beyaz Saray’ın yapay zeka teknolojileri için tedarik zincirlerinin ortak korunması ve güçlendirilmesi çerçevesindeki bir başka girişimi olan Pax Silica’ya katılması da bunun bir kanıtı. Müzakereler Washington’daki uluslararası bir konferansta yapıldı. Girişimi İsrail ve ABD’nin yanı sıra Japonya, Güney Kore, Singapur, Hollanda, İngiltere, BAE ve Avustralya destekledi. Pax Silica’nın amacı: Kritik minerallerin çıkarılması ve enerjiden, yarı iletken üretimi, veri merkezleri ve lojistik üzerinden yapay zeka altyapısına kadar tüm değer zinciri boyunca güvenli, sürdürülebilir ve yenilikçi bir ekosistem sağlamaktır.
Uluslararası bağlamda katılımcılar, kaynakların yoğunlaşması, özellikle Çin’in kritik nadir toprak elementlerinin çıkarılmasındaki hakimiyeti ve tedarikin çeşitlendirilmesinin önemi konusuna da değindiler. İsrail bu noktada bir Ar-Ge merkezi olarak rolünün ve yarı iletkenler ile yapay zeka alanındaki iş birliğinin önemini vurguluyor.
Bu girişim genişleyebilir: ABD, diğer ülkelerin Pax Silica’ya katılımını kolaylaştıracak ve kritik bileşenlerin zamanında ve güvenilir şekilde tedarik edilmesini sağlama konusundaki çalışmalarını sürdürecektir. Mısır ile yapılan gaz anlaşması, on yıllardır müzakerelerin yürütüldüğü ve bölgesel dengelerin üzerine kurulduğu “Filistin sorunu”nun nihai olarak etkisizleştirilmesiyle Orta Doğu’nun derinden yeniden şekillendirilmesine yönelik kapsamlı planlara uyuyor.
Görünen o ki Washington; Netanyahu rejiminin BAE ve Suudi Arabistan’ın da katılımıyla çeşitli ekonomik ve ulaşım projelerine aktif olarak dahil olduğu Doğu Akdeniz dahil birçok alanda İsrail’e açık çek (kartuş blanş) veriyor. Ayak altında dolaşan Gazzeliler ise iş odaklı iş adamları için belli ki bir ihtiyaç değil. Diğer ilgili aktörlere ise ya bu “yeni gerçeklikten” para kazanmaları ya da kenara çekilmeleri teklif ediliyor



Yorum gönder