KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Teşkilat-ı Mahsusanın Güney Azerbaycanda faaliyetleri

Teşkilat-ı Mahsusanın Güney Azerbaycanda faaliyetleri

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 11 dk okuma süresi
431 0

Teşkilât-ı Mahsusa’nın Güney Azerbaycan’da Faaliyetleri- Babek Şahit

İran’ın kuzey batısı bölgesinde Azerbaycan Türkleri yaşamaktalar. İran’da bu konuyla ilgili resmi istatistik araştırmalar mevcut olmadığından dolayı Güney Azerbaycan Türklerinin nüfusu tahminler üzerinden söylenilmektedir. Çeşitli uluslararası stratejik araştırma merkezleri verilerine göre İran Türklerinin nüfusu 25-35 milyon arası tahmin ediliyor ve bu rakam İran nüfusunun 30%-40% tekabül etmektedir. Bir dönem Türk tarihi ve Türk-İslam düşüncesine damgasını vuran Teşkilât-ı Mahsusa ilk kuruluşundan itibaren Güney Azerbaycan Türklerini önemseyip çeşitli adımlar atmıştır. Bu önemseyiş sebebiyle Osmanlı Ordusu Teşkilât-ı Mahsusa öncülüğünde 1918 senesinde 20 bin askerle Güney Azerbaycan topraklarına geçmiş ve Güney Azerbaycan topraklarında bağımsız bir Türk devleti kurmuştu. “İttihadı İslam” adı verilen bu devlet, Osmanlının birinci cihan harbi yenilgisiyle hezimete uğramış ve Rus ordusu tarafından Güney Azerbaycan toprakları tekrar işgal edilmişti. Alt satırlarda Teşkilât-ı Mahsusa’nın Güney Azerbaycan’da bazı faaliyetleri ele alınmıştır.
Kaçar-Osmanlı Yakınlaştırma Çabası
İran-Osmanlı ilişkilerinden söz edildiği zaman ilk akla gelen hadise Safevi-Osmanlı savaşlarıdır. Türk devletçiliğinin İran’da bin yıllık geçmişi vardır ancak buna rağmen 1924 yılında İngiltere’nin direkt müdahalesiyle Türkler iktidardan kenara itilip Aryan ırkından olan Farslar iktidara getirtilmişler. İran’da Türkler iktidarda olduğu zaman Anadolu Türklüğü ile ayrışma noktaları mezhep olmuştur ve mezhebe bağlılık milliyete bağlılıklarını minimize etmiştir. Mehmet Akif Ersoy tarafından yayımlanan Sırat-ı Müstakim’de Ahmet Ağaoğlu 1910 yılında Türk Dünyasıyla beraber İran Türklüğünü bu konu ile ilgili bu cümlelerle eleştirmiştir:
“Zaten her yerde olduğu gibi İran’da da Türkler hükümet ve temellük-i zahiri ile iktifa ederek bütün şuunat-ı hayatiyeyi yerli ahaliye bırakmışlar! Türkler yalnız askerlik ve me’muriyet vazifelerini ‘uhdelerine alarak intizam ve hıfz-ı memleketle uğraştıkları halde erkân-ı hayatı teşkil iden ticaret, iktisadiyat, edebiyat, ‘ulum u fünun gibi umur-ı mühimmeyi yerlilere bırakmışlardır. İşte Türklüğün en za’if tarafı! Bu kavim bütün tarihinde kat’iyen hiss-i kavmiyet ne olduğunu düşünmemiş: bunlar nereye varmışlarsa oralı olmuşlardır. Oranın ruhu ile ruhlanmışlardır, rengi renklenmişlerdir! İstanbul’da Bizans ‘adatını almışlar, Asya’nın garbında Arablaşmışlar; vüstasında Farisileşmişler, Hindistan’da Hindleşmişler, Türkistan-ı Şarkide de Çinleşmişlerdir!” (Bakınız: Âlem-i İslam: İran’ın Mazi Haline Bir Nazar, Cilt:5, Ay:8,Yıl:1326, Sayı:105, Sayfa:9-11, Ekim-Kasım 1910 / Ümmetten Millete, Prof. Dr Abdullah Gündoğdu, İQ Kültür Sanat Yayıncılık, Sayfa: 122, 1.Baskı, Kasım 2007-İstanbul.)
Ahmet Ağaoğlu’nun söylediği sebepten dolayı 20.yüzyılı başlarında Türk aydınları İran Türkleri arasında Türklük uyanışı gereksiniminden yola çıkıp bazı girişimlerde bulundular. Bu girişimler temelinde İran’da iktidarda bulunan Türk-Kaçar hanedanıyla Osmanlı İmparatorluğunun yakınlaştırma çabası duruyordu. Türk Milliyetçiliği tarihinin önemli siması ve Ziya Gökalp’ın fikir babası sayıla bilecek Ali Bey Hüseyinzade (Turanî) ilk somut adımı aynı dönemde attı. Entelektüel faaliyetlere önem veren Ali Bey Hüseyinzade ressamlık yeteneğini kullanarak Gazi Osman Paşa portresini çizip dostluk göstergesi olarak Kaçar padişahî Müzafferetdin Şah’a gönderdi. Müzafferetdin Şah bu hediyeye karşılık İran’ın milli nişanı yani Şir-Hurşit (Aslan-Güneş) nişanını Ali Bey Hüseyinzade’ye hediye etti. (Bakınız: Ali Bey Hüseyinza, Sayfa:84 Yazar: Azer Turan, Salampress Yayınevi, Moskof, 2008.) Ayrıca Osmanlı toprakları işgal edilince Kaçar devleti üzüntüsünü resmi şekilde açıklamış ve Osmanlıların yanında yer alacağını bildirmişti. (Bakınız: Kaçarlardan, Osmanlı İmparatorluğu’na Tarihi Bir Mektup- Babek Şahit, Türk Yurdu Dergisi, Ağustos 2015 – Yıl 104 – Sayı 336.) Fakat bu devletin ömrü yetmedi ve İngiltere darbesiyle tarihte “Büyük Oyun” adı verilen planın bir parçası olarak Kaçar toprakları İngiltere ve Rusya tarafından işgal edildi.
Teşkilât-ı Mahsusa ve Güney Azerbaycan’da Faaliyetleri
Kaçar toprakları işgal edilince İran merkezi yönetimi sarsılmış ve çevre bölgelerde merkez otoritesini kayıp etmişti. Teşkilât-ı Mahsusa bu fırsatı değerlendirdi ve bir gurubu Güney Azerbaycan Türklerinin örgütlemek için İran’a gönderdi. Ahmet Ağaoğlu bu gurubun faaliyetlerini böyle kayda almıştı:
“Bütün bunlara bir de Osmanlı Türk inkılâpçılarının İran Azerbaycancındaki faaliyeti ilave olunmalıdır. Merhum Ömer Nazi birkaç arkadaşı ve dostu Salmaslı Salman ile Azerbaycan’ın içlerine kadar girmiş ve oralarda malum olan ateşli hitabet ile ahalini harekete getirmeğe muvaffak olmuştu.” (Bakınız: Ahmet Ağaoğlu, Seçilmiş Eserleri, Sayfa: 142 Şark-Garp Yayın Evi, Bakü, 2007.) Ömer Naci (1878-1916) Türk siyaset adamı ve harpçı, İttihat ve Terakki’nin merkezi komite üyesi idi. Ömer Naci, Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Kerkük ve Güney Azerbaycan Türkleri arasında örgütlemeği sağlamak için görevlendirilmişti. 1916 yılında Kerkük’te bir hastalık sonucu vefat etmiştir. Birinci dünya savaşı 1914 yılında başladı ve kısa bir sürede dünyanın dört köşesine yayıldı. Osmanlı Devleti 1914 sonbaharında savaşa katılarak, Rusya, İngiltere ve Fransa ile savaşa girdi. Ömer Naci tarafından Güney Azerbaycan’da tohumları atılan Türklük doğrultusunda Rus işgali altında olan Güney Azerbaycan’ın önde gelen aydınları Ruslar`la savaşmak için gönüllü halktan askeri birlikler oluşturup Osmanlı ordusuna katıldılar. Güney Azerbaycan`da azınlık olarak yaşayan Ermeni ve Asurîler Osmanlı ordusuna karşı Rus ordusu saflarına katıldılar. Enver Paşa komutanlığında 100 bin kişilik Osmanlı ordusu Sarıkamış’ta hava durumundan dolayı hezimete uğradıktan sonra Osmanlı Ordusu Güney Azerbaycan topraklarından geri çekilme zorunda kaldı ve Ruslar Güney Azerbaycan’da egemen oldular. 1918 yılın Ocak ve Şubat aylarında Ermeni ve Asurî çeteler Güney Azerbaycan’ın Urmiye kentine adeta bir soykırım girişiminde bulunup ve kısa bir sürede 200 bin Güney Azerbaycan Türkü şehit edildi. Soykırım haberi Osmanlı Ordusu komutanlığına ulaştığı zaman ordu Irak’ta İngiltere ile savaş halindeydi. Buna rağmen Nuri Paşa’nın emriyle 20 bin kişilik bir ordu Güney Azerbaycan topraklarına seferber oldu ve kısa sürede Güney Azerbaycan toprakları soykırım belasından kurtuldu. (Bakınız: Güney Azerbaycan Birinci Dünya Harbi Yıllarında, Tohid Melikzade, Tercüme: Camale Azer Kızı Mirzayeva, Bakı, 2010, Şarkşinaslık Enstitüsü, s: 37.) Osmanlı ordusu saflarında yıllar önce Teşkilât-ı Mahsusa tarafından örgütlenen Güney Azerbaycan Türkleri yer almış ve bu birliğe Güney Azerbaycan’ın Urmiye kentinden olan Mact-ül Saltana Avşar komutanlık etmişti. Bu birlik Osmanlı Ordusuyla beraber Güney Azerbaycan’a girdiğinden sonra İttihadı İslam adıyla bir parti kurup Güney Azerbaycan’da bağımsız bir yönetim yarattılar. Bu partiye Mirza Ali Heyet (Ünlü Güney Azerbaycanlı Türkolog Cevat Heyet’in babası) ve Hac Fazl Allah Nasihi önderlik etmişti. Parti kısa süre de yönetimi ele aldı ve Tebriz kentinde Azerabadigan (Azerbaycan anlamına geliyor ve bazı iddialara göre Azerbaycan’ın eski adıdır.) isminde Türkçe dergi çıkarttı. Olayların canlı tanığı Amin El-şer’ Hoyi o yılları kaleme aldığı kitapta Osmanlı ordusunun halk içinde Türklük ve kardeşlik çabasını anlatıyor. Öyle ki ordu mensupları halk içinde dolaşıp Türkler arasında Şii ve Sünni mezhepçiliğinin yalnız Hıristiyan ve yabancılara yaradığını söylüyordular. Bu kitabın anlattıklarına göre İttihadı İslam partisi Güney Azerbaycan’da kurduğu devlete Teşkilât-ı Mahsusa’nın önerdiği bayrağı seçmiştir. Bayrak ay yıldızlı al bayrak üzerine aslan-güneş simgesinden oluşuyordu. (Bakınız:Azerbaycan’da Ermenilerin Cinayeti Tarihi, Amin El-şer’ Hoyi, Musahhih: Ali Sedrayi Hoyi.)
Sonuç
Bir dönem Türk-İslam davasına damgasını vuran ve Turan ülküsü ile yola çıkan Teşkilât-ı Mahsusa, Güney Azerbaycan Türklüğünü uyanışında çeşitli faaliyetlerde bulunmuştu. Bu faaliyetlerin ilk aşamasında Ömer Naci gibi İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Komite üyesi, Ahmet Ağaoğlu ve Ali Bey Hüseyinzade durmuştu. 1918 yılında bu çabalar netice vermiş ve Osmanlı Ordusunun himayesinde Güney Azerbaycan’da İttihadı İslam adı verilen devlet kurulmuştu. Teşkilât-ı Mahsusa’nın Güney Azerbaycan’a yönelik faaliyetinin ana hattını Şii ve Sünni arasında ihtilafı Türk Birliği ülküsü uğruna hal etmek olmuştu. Bunun için kısa süreli olsa da Güney Azerbaycan’da kaldırılan bayrak ay yıldızlı al bayrak üzerinde aslan-güneş simgesi olmuştu.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir