KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. İbrahim Maraş: DİYANET’İN HUTBESİ VE EZAN HAKKINDA

İbrahim Maraş: DİYANET’İN HUTBESİ VE EZAN HAKKINDA

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 3 dk okuma süresi
203 0

Diyanet’in son hutbesinde ezanın bir ibadet olduğu ve Arapça okunmadıkça caiz olmayacağı söylendi. Bu, açıkça dinin yanlış anlatılmasıdır ve İslam’ın evrenselliğine de aykırıdır. Ezan bir ibadet değildir. Sadece ibadete çağrıdır, örfteki bir anlaşma ve zikirdir.
Ezanın herhangi bir dilde olabileceği de aklen ve dinen sabittir. İsteyen istediği dilde okuyabilir. Diyanet, Mebsut’u açsa baksa orada da görür ki, “insanlar okunanın ezan olduğunu biliyorsa caiz olur. Bilmiyorsa olmaz. Çünkü ezandan maksat duyurmadır. Bilmeyince maksat hâsıl olmaz”. Arapça okunmasının ve bunun gelenek haline gelmesinin siyasal ve sosyal sebepleri vardır. Elbette birlik açısından da önemi vardır. Caiz olmaz demek saçmalıktır. Hatta Şafiiler bile ezan konusunda başka bir dile ruhsat verirler. Üstelik ezanı, abdestsiz de okumak caizdir. Ebu Hanife’nin görüşüne göre de Kur’an’da aslolan manadır. Bunu ifade eden her dildeki söz ile ibadet caizdir.
Diyanet’in bu kafayla hutbeyi de Arapçalaştırması lazımdır. Cumhuriyet’e kadar, Türkçe hutbe caiz olmadığı ve namazın parçası kabul edildiği için, Arapça’dan başka dille okunmamıştır. İlk kez Kazan (Tataristan)’da 1905 yılında okunmuş ve kabul görmüştür. Din dilinin Türkçeleştirilmesi ve yenileştirilmesi her alanda büyük bir zorunluluktur.
İnsan, psikolojik açıdan Tanrı’ya ibadet ederken kendi anladığı bir şekilde yakarmalı ve ibadet etmelidir. Bu durum her şeyden önce bireysel bir dini özgürlük alanıdır. Türkiye ve Türk dünyasında din dilinin Türkçeleştirilmesi konusunda son yüzyılda ciddi adımlar atılmıştır.
Ezan ve namazdaki ayetlerin Türkçe okunması meselesinde Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan bazı katı uygulamalar ve Türkçeleştirmeye karşı olanların katı yorumları arasında bugün orta bir yol çizmek zorundayız.
En azından Türkçeleştirmenin aklî, örfî ve dini açıdan tartışılmayacak kadar açık olduğunu ilkesel olarak kabul etmek durumundayız. Bu konuyu bütün açıklığıyla kabul etmek ayrı bir konu, uygulamak ayrı bir konudur. Bu konuda detaylı bilgi Dini Cevaplar 2 kitabındaki makalemde bulunmaktadır.
İbrahim Maraş

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir