KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. XVII. YÜZYILDA KIRIM HANLIĞI’NDAKİ GELİŞMELER

XVII. YÜZYILDA KIRIM HANLIĞI’NDAKİ GELİŞMELER

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 17 dk okuma süresi
489 0

XVII. yüzyıl, Kırım Hanlığı için bir yandan Lehistan ve Rusya’nın yükünün omuzlandığı, diğer yandan ise Avusturya ve İran cephelerinde savaşıldığı bir yüzyıl olması bakımından önem arz etmektedir. Meselelere dâhil olan gelişmeler bakımından, I. Devlet Giray döneminde Rusya’nın Kazan ve Astarhan’ı işgal etmesi, çok yakın bir gelecekte yönünü Kırım’a çevireceğinin bir göstergesi olmakta idi. I. Devlet Giray, 1571’de Moskova’yı yakmış ve bir başarı elde etmiş olsa da bir sonraki sene yani 1572’de yaptığı sefer başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1.Devlet Giray’ın vefatından sonra onun oğlu II. Mehmet Giray (Semin Mehmet Giray 1577-1584) Kırım tahtına geçmiştir.
Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin İran ile girmiş olduğu ve 1618’e kadar sürecek olan savaş mevcut olup, II. Mehmet Giray’a da Osmanlı ordusunun yanında yer alması için haber gönderilmiştir. II. Mehmet Giray, kalgayı Adil Giray ve oğlu Saadet Giray ile birlikte İran cephesine gitmekle beraber, Gence diyarını tahrip ettikten sonra, padişahın iznini almadan ve bir miktar asker bırakarak Kırım’a geri dönmüştür. İran ile yapılan savaşta Adil Giray Kahkaha zindanında uzun süren esaretinden sonra öldürülmüş, Gazi Giray ise kaçıp Erzurum’a Özdemiroğlu Osman Paşa’nın yanına gelmiştir. Kalgay Adil Giray’ın öldürülmesi “Nureddin” payesinin ihdasına sebep olmuş, II. Mehmed Giray oğlu Saadet Giray’ı “Nureddin” adını vererek tahta hazırlamak istemiştir. Çünkü Cengiz yasası gereğince büyük kardeş Alp Giray kalgay olmuştur.
Semin Mehmed Giray, devam etmekte olan Osmanlı-İran savaşlarına bir kez daha çağrılmış, Özdemiroğlu Osman Paşa ile buluştuktan sonra kış bastırmadan tekrar Kırım’a dönmüştür. Onun bu hareketinin ikinci kez meydana gelmesi dikkat çekmiş, Osmanlı Devleti Özdemiroğlu Osman Paşa’ya Mehmed Giray’ı ortadan kaldırma emrini vermiştir. Onun niyetini anlayan II. Mehmed Giray, Özdemiroğlu’nu Kefe kalesinde kuşatmış, kırk günlük kuşatma sonucunda çok zor durumda kalan Özdemiroğlu’nun yardımına Kılıç Ali Paşa gönderilmiştir. Kaçmaya teşebbüs eden II. Mehmed Giray, kardeşi Alp Giray tarafından yakalanarak öldürülmüştür. Yerine İstanbul’da bulunan II. İslam Giray atanmıştır.
Mehmed Giray’ın İran seferlerinden dönmesinin sebepleri arasında Rusya cephesine ağırlık vermek istemesi yatmaktadır. Ve bu düşüncesinde haklıdır. O, İran cephesinde zamanını ve kuvvetini harcamak istememektedir. Zira karşılarında her geçen an güçlenen ve yayılan bir Rusya bulunmakta ve büyük tehlike arz etmektedir. Semin Mehmed Giray zamanında Rusya’nın başında “Korkunç” lakabı ile anlına IV. İvan, Lehistan’ın başında da en haşmetli hanlardan Stephen Bathory bulunmakta idi. Ivan’ın büyük Rusya’yı kurmasına az kala, Stephen Bathory, Kazakları kendi himayesi altına alarak Rusya’ya karşı harekete geçmiştir. Kırım Hanı Mehmed Giray aslında bu gibi avantajları kullanma çabası içerisinde olmuştur. Fakat maalesef hanlığın tüm enerjisi İran cephesinde harcanmıştır.
II. İslam Giray döneminde Cuma hutbelerinde halife sıfatı ile padişahların isminin önce okunması esası getirilmiştir. II. İslam Giray, 1588 yılında Akkirman civarında vefat etmiştir. Yerine kardeşi Bora Gazi Giray (1588-1608) han olarak atanmıştır. Kendisi, Özdemiroğlu Osman Paşa’nın nezaretinde İran cephesinde sayısız yararlılıklar göstermiş ve Osmanlı sarayının güvenini kazanmıştır. Kahkaha zindanında esir olarak birkaç yılını geçirdikten sonra Özdemiroğlu Osman Paşa’nın yanına Erzurum’a, oradan da İstanbul’a gelmiş ve sonra da Kırım tahtına oturtulmuştur. Şair ruhlu, iyi eğitim almış bir handır.
Kırım Hanlığı’nın enerjik hanları, Doğu Avrupa siyasetinde etkili olabilmek için hiçbir fırsatı kaçırmamışlardır. II. Gazi Giray’ın ilk yıllarında Osmanlı-İran savaşlarının ilk safhası 1590 İstanbul Anlaşması ile nihayete ermiş; Avusturya cephesinde ise büyük çaplı bir savaş mevcut bulunmamakta idi. Lehistan sınırı ise Osmanlı ve Kırım Hanlığı açısından önemli meseleler ihtiva etmekteydi. Kazaklar, Lehistan’ın kontrol edemediği bir güç haline gelmişler ve terör estiriyorlardı. 1589 tarihinde Kazak saldırıları Kırım içlerine kadar uzanmıştı. Osmanlı Devleti bu saldırılardan Lehistan’ı sorumlu tutmakla beraber, Bora Gazi Giray da şartları değerlendirmiş ve Çar’a bir mektup yazmıştır. Osmanlı sarayı ve kendisinin Kazan ve Astarhan üzerindeki iddialarından vazgeçtiklerini belirterek, Lehistan’a karşı Rusya’nın desteğini talep etmiştir. Lehistan’a karşı yapılan seferde Litvanya ve Galiçya büyük hasara uğramış ve Lehistan haraç vermek sureti ile hanlığı barışa ikna edebilmiştir. Bir süre sonra 1591 tarihinde de Rusya’ya bir sefer yapılmış, fakat başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
1593 yılında patlak veren Avusturya-Osmanlı savaşına çağrılan Bora Gazi Giray, cepheye kendisi gitmeyerek kalgayı Fetih Giray’ı göndermiştir. Fetih Giray komutasındaki Kırım akıncı güçleri 1596’daki Haçova Meydan Muharebesinde büyük yararlılık göstermişlerdir. Bora Gazi Giray daha sonra Avusturya savaşlarına katılmış, İstanbul’un aşırı istekleri karşısında bunalmıştır. Anadolu’da patlak veren Celali isyanlarına ve İran cephesine dahi çağrılan Bora Gazi Giray, inşası tamamlanmış olan Gazi Kirman kalesinden dönerken vefat etmiştir. (1607). Bora Gazi Giray’ın ölümünden sonra kısa bir süre için Toktamış Giray’ı Kırım tahtında görmekteyiz. Ancak kısa bir süre sonra, Hoca Saadettin Efendi ve Kaptan-ı Derya Hafız Paşa’nın isteği ile I. Selamet Giray Kırım tahtına gönderilmiştir. I. Selamet Giray döneminde Kırım Hanlığı’nın milletlerarası münasebetlerde aktif bir siyaset yaptığını ise görmemekteyiz. 1610 tarihinde vefat ettiğinde yerine Kırım tahtına II. Canbek Giray, han olarak atanmıştır. (1610-1622) İkinci cülusu: (1627-1636)
II. Canbek Giray’dan sonra Kırım tahtına İnayet Giray Han geçmiştir. İnayet Giray, İran savaşına katılmak üzere Nogay Reisi Kantemir ile birlikte yola çıkmışken, Kantemir bırakarak geri dönmüş ve İnayet Giray da onu takip etmiş fakat yetişememiştir. Kırım hanı bu olayın uzamasından ötürü tahtının tehlikeye düşeceğinden endişe edip İstanbul’a vaziyeti açıklamak üzere gittiği zaman Kantemir’i İstanbul’da bulmuştur. IV. Murad’ın huzurunda sert tartışmalar yaşanmış ve nihayetinde İnayet Giray Han suçlu bulunarak idamına karar verilmiştir. Kırım tahtına bu tarihten sonra I. Bahadır Giray Han geçmiştir. (1637).
Hanlığın zayıflamasından istifade eden Kazaklar harekete geçmişler, 1637 yılında Azak’ı kuşatıp zapteden Kazaklar, Rusya’nın da hayallerine bu vesileyle katkıda bulunmuş oluyorlardı. Azak’ın düşürülmesi için gerekli olan barut Moskova’dan temin edilmişti. Fakat Rusya Osmanlı Devleti ile sıcak savaşa girmeye halen cesaret edememekte idi. Zira Osmanlı Devleti resmi olmasa da fiilen Kafkasya’ya hâkim durumda bulunmaktaydı. Bahadır Giray’ın taun hastalığından vefat etmesi üzerine Kırım tahtına 1641 yılında kardeşi IV. Mehmed Giray atandı.
IV. Mehmed Giray, Giray evladından olduğu şüpheli olan Çoban Mustafaoğlu Kulbulu’yu Fetih Giray unvanı ile kalgaylığa getirmiştir. Geleneğe aykırı olan bu durum hanzadeler ve Kırım kabile güçlerinin de tepkisini çekmiştir. Bunun dışında IV. Mehmed’in Çerkeslere olan zalimane tutumu Kefe valisi tarafından merkeze şikâyet edilmiş, bunun üzerine IV. Mehmed azledilerek yerin III. İslam Giray 1644 yılında atanmıştır.
III. İslam Giray döneminde Lehistan, Boğdan Hemilnitski şahsında alevlenen Ukrayna-Kazak hareketi ile şiddetli bir mücadele içerisinde bulunmakta idi. III. İslam Giray, bu vaziyeti değerlendirerek 1648 yılında bu kazak lideri ile ittifak kurarak Lehistan’ı zorlamıştır. Söz konusu ittifak hem siyasi hem de askeri bir ittifaktı. 300.000 kişilik bir ordu Lehistan’a karşı savaşmıştır. Hükümet boşluğunun doğurduğu krizlerle zayıf düşmüş bulunan Lehistan, Kırım-Kazak ittifakı ile baş edememiş ve yenilgiye uğramıştır.
Rusya ile ilişkilerini geleneksel çizgide iyi niyet anlayışı içerisinde yürütmeye çalışan Osmanlı Devleti, bu dönemde Lehistan’ı bölme noktasına ulaşan Ukrayna-Kazak hareketini desteklemeye devam etmiştir. Osmanlı desteğinde 1649’da Kırım ve Kazak işbirliği ile gerçekleştirilen büyük çaplı sefer, Lehistan’ı zor durumda bırakmıştır. Kırım Hanlığı da bu gelişmelerden azami seviyede istifade etmiştir.
Adil Giray hanın tahta geçişinin ilk yılında vuku bulan gelişmeler hem Kırım Hanlığı hem de Osmanlı Devleti açısından büyük önem taşımaktadır. Lehistan ve Rusya uzun yıllar süren savaşlardan sonra 1667 yılında bir ittifak anlaşması yapmışlar, Batı (zaparoj) Kazakları Lehistan’da, Dnieper’in doğusundaki Kazak ahalisi de Rusya’da kalmıştır. Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Kazaklar ise Hetman Doroşenko’ya tabi idiler. Lehistan-Rusya ittifakı içerisinde bulunan Kazaklar da diğer Kazak Hetmanı Serko’ya tabiydiler. 1667 yılındaki anlaşmaya göre iki amansız rakip olan Lehistan ve Rusya müttefik olmuşlardı. Bu bakımdan Adil Giray ve sonrası dönem, Kırım Hanlığı için hiç kolay olmayacaktır. Lehistan cephesinde rahatlayan Ruslar bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti himayesindeki Kırım’a saldırmaya cüret edeceklerdir.
1672 tarihinde Kamaniçe fethedilmiş, bu fetihde Kırım akıncı birliklerinin de rolleri büyük olmuştur. Ayrıca Kırım hanlığının desteklemesi ile Kazak lideri Doroşenko, Rusya’ya yıpratıcı seferler düzenlemiştir. Dnieper’in doğusunda büyük bir katliam gerçekleştirmiş, bunun sonucunda 1675 yılında Ruslar onu Çehrin’de kuşatmış ve esir etmişlerdir. Doroşenko ancak hetmanlıktan vazgeçmek şartı ile özgürlüğüne kavuşabilmiştir. Merkezleri Çehrin’in Ruslar’ın eline geçmesi ile Osmanlı yanlısı Kazaklar da Rus himayesine girmiş oluyorlardı. Bunun kabulü de doğrudan Ukrayna’nın elden çıkmasına göz yummak demekti. Osmanlı Devleti Ukrayna’ya giderek Kırım kuvvetleri ile birlikte Çehrin’i kuşatmışlardır. Fakat kaleyi alamamışlar ve muhasarayı kaldırmışlardır. Bu durum Kırım hanının azline (Selim Giray) ve Murad Giray’ın atanmasına sebep olmuştur. (1677) Çehrin’in alınması ise ancak bir yıl sonra Osmanlı-Kırım kuvvetlerinin yoğun çabası sonucunda gerçekleşmiştir. (12 Ağustos 1678) Fakat 1683 yılındaki başarısız Viyana Kuşatması vuku bulmuş, yetersiz görülen Murad Giray azledilmiş ve yerine II. Hacı Giray Han olarak atanmıştır. Lehistan ile mücadele eden II. Hacı Giray da kabile güçlerinin hoşnutsuzluğu ve entrikalar gibi sebeplerden ötürü azledilmiş ve yerine I. Selim Giray tekrar han olarak atanmıştır. (ikinci kez)
Bu durumlar devam ederken Rusya, Doğu Avrupa’nın en üstün gücü haline gelmiş, Lehistan üzerindeki üstünlüğünü kabul ettirmiş, Ukrayna’yı kendine bağlamış ve dolayısıyla dengeleri kendi lehine çevirmiştir. Viyana bozgunundan sonra Osmanlı Devleti’ne karşı Avusturya, Lehistan ve Venedik’ten oluşan kutsal haçlı ittifakına 1696 yılında Rusya da katılmıştır. Kırım Hanlığı ise Osmanlı Devleti’nin yanında bütün cephelerde yer almakla beraber bilhassa Lehistan ve Rusya cephelerini bizzat omuzlamıştır. Ruslar 1696 yılında Azak’ı zaptetmişler, Taman’ı ele geçirmişler ve Kefe ve Kerç boğazı da tehlikeye girmiştir. Artık Ruslar iç denizlere resmen inmiş, Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti tehdit altında kalmışlardır. Osmanlı Devleti’nin Kafkasya ile olan bağlantısı kesilmiş, Kırım tehlike altında kalmıştır. Dolayısıyla Kırım’dan Astarhan’a kadar olan sahada yaşayan ve Kırım Hanlığı’nın asker kaynağını teşkil eden kabileler de Osmanlı’dan yüz çevirerek Ruslara dönmüşlerdir. Rusların faaliyetlerinden rahatsız olan Devlet Giray Osmanlı’yı sert bir şekilde ikaz etmiş, Rusların Karadeniz’de bir donanma inşa ettiklerini bildirmiş ve tedbir alınmasını istemiştir. Ancak Devlet Giray’ın şikâyetlerinin yersiz olduğu belirtilmiştir. Bir süre sonra Devlet Giray azledilerek artık ata bile binemeyecek kadar yaşlanmış olan I. Selim Giray dördüncü kez Kırım hanı olarak atanmıştır. (1702).
Sonuç olarak bu yüzyılın, Rusya’nın Kırım Hanlığı ve Kafkasya’ya doğru genişleme fırsatı bulduğu, Osmanlı Devleti’ne karşı ittifaklar yaptığı ve güçlenmeye başladığı bir dönem olduğunu görmekteyiz. Bu genişleme siyaseti XVIII. Yüzyılda Rusya’nın Kırım Hanlığı’nın ele geçirmesi ile sonuçlanacak; halkı Müslüman olan ve Osmanlı Devleti için özel topraklar olan Kırım’ın elden gitmesi ayrı bir acıya sebep olacaktır. Yukarıdaki bilgilere göre Kırım hanlarının Rusya ile savaşmak, Rusya’yı durdurmak istemeleri ve Osmanlı Devleti’ni sık sık uyarmaları durumunun haklı sebeplerini Rusya’nın emperyalist siyasetini uygulamaya koyması ile anlamaktayız. Yaklaşan tehlikenin önünün alınmamış ya da alınamamış olması, kadim Türk yurdu olan Kırım’ın 1783 yılında işgale uğramasına sebep olmuştur.

Aybike Güzay
Kaynak: Yücel Öztürk, “Kırım Hanlığı”, Doğu Avrupa Türk Tarihi, Editörler: Osman Karatay, Serkan Acar, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2015, s. 625-683.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir