KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. SERDAR BOZDOĞAN: TÜRKİYE TEO-STRATEJİK BİR KONUMDA OLDUĞU KADAR AYNI ZAMANDA TARİH BOYUNCA TEOLOJİK BİR MERKEZDİR

SERDAR BOZDOĞAN: TÜRKİYE TEO-STRATEJİK BİR KONUMDA OLDUĞU KADAR AYNI ZAMANDA TARİH BOYUNCA TEOLOJİK BİR MERKEZDİR

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
65 0

Türkiye jeo-stratejik konumu gereği, önem teşkil eden bir coğrafyada yer almaktadır. Nitekim kıtaların birleştiği bir nokta olduğu kadar aynı zamanda teolojik bir merkez halindedir.

Ağırlık nüfus Müslüman kesim olduğu kadar aynı zamanda Hristiyan, Yahudi vb. teolojik zenginliğe sahiptir. Bu yüzden Türkiye’ye karşı teo-stratejik hedefleri olanlar için teo-politik sorunlar hız kazanabilir. Bu minvalde seyir alan bir süreçte, eylemi gerçekleştiren kişi ve kişiler herhangi bir dini grup ekseni içinde olsa da aslında yabancı gizli servislerin ağından geçen şahıslar olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Özellikle İsrail’in Filistin halkına uyguladığı zulmü fırsat bilen yabancı gizli servislerin hücre ağlarına devşirdiği kişi ve kişiler dini görünüm içinde Türkiye’nin jeo-stratejik konumuna zarar vermek için Hristiyan ve Yahudi inancına sahip olan kişilere yönelik eylemlerin artacağı konusu ön planda tutulmalıdır.

Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda çok hassas bir şekilde seyir almalıdır. İslam’ da şiddet ve terör eylemlerinin olmadığı, İslam’ı yozlaştırmak isteyenlerin bu alana yöneleceği gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Bu hususta DAİŞ, El-kaide, Hizbullah, FETÖ/PDY vb. grupların Türkiye üzerine hedeflerinin önlenmesi için stratejik adımlar ile yol alınmalıdır.

Türkiye İsrail’in Filistin halkına karşı orantısız güç kullanarak zulüm politikası uygulamasına karşı çıkan ve bunu uluslararası ilişkiler penceresinden eleştiren ender bir ülkedir. Bunu fırsata çevirmek isteyen yabancı gizli servislerin, farklı inanç gruplarına karşı terör eylemi sarf ederek bunun gerçekleşme bahanesini, İsrail ve Filistin arasındaki sorun sürecine dayandırdığı zaman ne olur?

Böyle bir durumda teo-politik çatışmalar ve batının Türkiye’ye karşı bakış açısını olumsuz şekle sevk eder. Batının Türkiye’ye nasıl baktığı umurumuzda değil, çünkü Türkiye geleceğe yönelik yol haritasını batının istikametinde değil kendi değerleri, çıkarları ve gelecek hedefleri doğrultusunda ortaya koyan bir müktesebat izliyor ve tüm mütekabiliyet hamlelerini buna göre belirliyor.

Türkiye hiçbir yabancı gizli servisin hücre merkezi değildir. Bu coğrafyada kimse Türkiye’nin zarar göreceği bir politika sergileyemez. Fatih Sultan Mehmet Han’ın 1453’de İstanbul Fethi ardından bu coğrafya da teolojik sorunlar son bulmuş ve azınlık olan kitle İslam merhameti altında güvence altında koruma sürecine dahil edilmiştir ve halen aynı ilke ile yol alınmaktadır.

Türkiye, Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı kadim bir devlettir. Nitekim kadim devletlerde sosyolojik ve teolojik sorunlara karşı kalıcı çözümler tarih boyunca her zaman iri tutulduğu için Türkler dünyada adaletin merkezi olarak seyir almıştır. Ülkemizde aşırı dini gruplar kimliği ekseninde görünen kesimler hassas bir şekilde incelendiğinde mutlaka arkasında yabancı bir gizli servis ağı ortaya çıkmaktadır.  

Gerçek manada İslam tasavvuru içinde seyir alan dini gruplar sivil toplum kuruluşları ekseninde faaliyetlerine devam ederken terör eylemleri veya aşırı gruplarla hiçbir ilişkisi ve iletişimi bulunmamaktadır.

Barış, adalet ve hak merkezi olan İslam dini, hoşgörü ve nezaketten taviz vermeyen, evrensel ve son hak dinidir. Bu hakikatten yola çıkarak dünya genelinde İslamofobi alanında faaliyet yürüten gizli servislerin tespit edilerek Türkiye’de uzanan hücreleri hızlı ve kısa sürede ıslah edilmelidir.

İlerleyen zamanlarda yeni eylemlerin meydana gelmesiyle ülkemizde teolojik bir krizin hedeflenme ihtimalleri göz önünde bulundurularak konuya odaklanmalıyız. Özelikle Türkiye’de sığınmacılar üzerinden bir eylem gerçekleştirip hem Türkiye’nin sığınmacı politikası üzerinden iç güvenlik hem de uluslararası ilişkiler bazında ülkemizin dış güvenlik açısından zora girmesi hedeflenmektedir.

Özellikle Afgan ve Suriyeli sığınmacılar üzerinden olası bir eyleme fırsat vermemek için emniyet ve güvenlik birimlerimizin hassas bir şekilde yol alması en doğru adım olacaktır.

Nitekim Türkiye’de bu süreçleri fırsat olarak kollayan iç ve dış gözlemcilerin olduğu hakikatini unutmamak gerekiyor. Dünyanın yeniden şekillendiği günümüzde “Türkiye Yüzyılı” hedeflerine ulaşmak için teo-politik konularda teo-stratejik adımlar içinde yol almalıyız

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir