Fuad Gahramanlı: Yeni küresel düzen neye dayanacak: bir demokrasiye mi yoksa otoriterizme mi?
Dünya Nereye Gidiyor ve Demokrasi Yeniden Öncelik Olacak mı?
Şu anda uluslararası siyasette jeopolitik dengenin bozulması, güvenlik sorunlarının daha da güncel hale gelmesi, iletişim ve enerji kaynakları için rekabetin keskinleşmesi, kaçınılmaz olarak demokrasiyle ilgili değerlere olan dikkatin zayıflamasına neden olmuştur.
Açıktır ki, böyle bir durumda demokratik kurumlara karşı baskı ve baskıyı daha da artırmak için fırsat kollayan Azerbaycan yönetimi, Ali Kerimli’yi tutuklayarak ülkedeki siyasi muhalefetin varlığına son vermeye çalışmaktadır.
Mevcut durumda, Batı demokrasiye karşı olan baskılara eskisi gibi hızlı tepki veremiyor ve etkili baskı mekanizmalarının devreye girmesi daha fazla zaman gerektiriyor.
Ancak bu, uluslararası durumun sürekli böyle kalacağı ve demokratik değerlere savaş açan otoriter rejimlerin küresel dünya düzenine meşru ortaklar olarak entegre olacakları ve iç oyun kurallarına göre sorgulanmayacakları anlamına gelmez.
Bugün uluslararası siyasette bir kriz hüküm sürmesine rağmen, eski düzenin kurumları amaç ve ilkelerinden vazgeçmiş değiller. Çünkü krizin yarattığı sorunlara adapte olmanın hem kurumsal hem de değerler açısından varlıklarına son verebileceğini çok iyi anlamaktadırlar.
Bu krizi daha istikrarlı ve güvenli bir dünya düzenine dönüştürmek için, eski küresel Batı kurumlarının elinde hala güçlü olan ekonomik ve siyasi mekanizmalar ve etki araçları bulunmaktadır.
Şimdilik, Trump’ın bugün ABD siyasetinin temel esaslarını değiştirmesi, Çin ve Rusya’nın ortaklarıyla birlikte eski liberal düzenin oyun kurallarını ve güvenlik mimarisini işlevsiz hale getirmeye çalışması ve Avrupa’nın ise yeni koşullara yeterince tepki verememesi, bir süre için mevcut krizi daha da derinleştirebilir.
Ancak krizi yaratan temel nedenin ortadan kalkmasıyla yeni dünya düzenine geçişin de önü açılmış olacaktır. Bu temel neden ise Trump’ın ABD’nin dış politika önceliklerini değiştirmesinden kaynaklanmaktadır. ABD’nin yeni dış politika stratejisi ülkenin küresel çıkarlarını jeopolitik bir uçuruma sürüklediği ve Çin ile Rusya’ya alan açtığı için, küresel çaptaki siyasi-güvenlik ve değerler krizi, aynı zamanda Amerika siyasi sistemindeki krizle paralel gelişmektedir.
Bununla birlikte, gelecekle ilgili umut verici bir nokta şudur: ABD demokratik bir devlettir ve Trump yönetiminin en iyi ihtimalle önünde 3 yılı vardır. ABD’de yapılan seçimlerde –özellikle cumhuriyetçilerin üstün olduğu eyaletlerde– gerek Kongre’de boşalan yerlere, gerek vali (gubernator) görevlerine yapılan seçimlerde cumhuriyetçiler art arda yenilgiye uğramaktadır ve bu da artık Amerika toplumunda Trumpizm’in siyasi bir geleceğinin olmadığını göstermektedir.
Bu eğilimin giderek daha da güçleneceğini dikkate alırsak, gelecek yılın Kasım ayında yapılacak Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçilerin büyük farkla yenilmesi öngörülmektedir.
Bu durumda, Trump mevcut dış politika rotasını kimseye hesap vermeden sürdüremeyeceği gibi, hatta azledilme (impeachment) olasılığı da oldukça yüksektir. Bu nedenle, önümüzdeki 3 yıl içinde veya daha erken bir zamanda Trump’ın ve siyasi görüşlerinin iflas etmesi, ABD’nin yeniden önceki dış politika önceliklerine dönme olasılığını da yükseltmektedir.
İşte tam o zaman, küresel ölçekte otoriterizmin zayıflama döneminin başlayacağı beklenmektedir. Çünkü bu durumda yeni dünya düzeninin yalnızca güç anlayışına değil, aynı zamanda uluslararası hukukun evrensel ilkelerine ve demokratik değerlere dayanması gerektiği yeniden gündeme gelecektir. Bu nedenle, mevcut döneme geçici bir kriz aşaması olarak bakmak daha doğru olacaktır.
Metindeki bu analizi daha detaylı incelemek istediğiniz belirli bir bölüm var mı? Örneğin, ABD siyasetindeki değişimler, Çin ve Rusya’nın rolü veya demokrasinin geleceği gibi konulara odaklanabiliriz.
Fuad Gahramanlı



Yorum gönder