KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. “Yumuşak gücün” çelik tutuşu: Gürcistan’daki Türkiye

“Yumuşak gücün” çelik tutuşu: Gürcistan’daki Türkiye

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
378 0

Türkiye’nin Gürcistan’daki büyük nüfuzu; Ankara’nın gayrimüslim ülkelerle de çalışabildiğini ve çalıştığını, “yumuşak gücü” mükemmel bir şekilde kullandığını gösteriyor.

“Yumuşak güç” genellikle askeri ve ekonomik güç gibi daha katı iktidar araçlarına bir alternatif veya ek olarak sunulur. Ancak yumuşak gücün askeri yeteneklerden bağımsız olduğunu söyleyebilsek de, onu ekonomik kaldıraçtan ayırmak kolay değil.

Yumuşak güç yeteneklerini bir ülkenin ekonomik varlıklarıyla karşılaştırmak, ilk etki unsurunun ikinciye nasıl dayandığını gösterebilir. Dahası, kültürel çekiciliğin dinamiklerinin aynı zamanda ekonomik faydalarla nasıl yakından iç içe geçtiğini ortaya koymaktadır.

Şu anda Türkiye, “yumuşak güç” alanında “trend belirleyicilerden” biridir: Ankara, dünyanın çeşitli bölgelerindeki geniş kitleleri ustaca etkilemekte, ülkenin son derece mütevazı bir kaynak tabanı ile jeopolitik hedeflerine etkin bir şekilde ulaşmaktadır.

Ancak döngünün ilk maddesindeki; televizyon, askeri teknoloji ve insani yardım, Türkiye’nin cephaneliğindeki tek araç değil. Aynı zamanda daha az tehlikeli olmayan başka bir varlığı daha var: Ankara’nın fiilen bütün bir ülkeyi satın alabilmesi için sağladığı ekonomik etki.

Bu yazıda bahsedilen Gürcistan, tarihsel olarak bize yakın olan Sovyet sonrası cumhuriyetlerde bile Türklerin ne kadar gizli ve kurnazca hareket edebildiklerinin en net örneklerinden biridir.

Osmanlı padişahlarının soyundan gelenler açık sözlülükten müzdarip değiller ya da küçük düşünme gibi bir sorunları yok: drone filolarını ve altyapı yatırımlarını eşit derecede iyi kullanabiliyorlar – ve böylelikle etkili bir şekilde yol alabiliyorlar.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana ilk kez Türkler, nüfuzlarını kendi sınırlarının ötesine genişletme fırsatı buldular. Orta Asya ve Transkafkasya’nın yeni bağımsız Türkçe konuşan devletlerinin ortaya çıkmasıyla Ankara, eski büyüklüğünü canlandırmak ve dünya meselelerindeki önemini artırmak için yeni bir şans yakaladı. 1990’ların başlarında, Büyük Turan’ın yaratılmasına ilişkin geleneksel “Birleşik Turan” fikirleri yeniden canlandı.

Gürcistan’ın, Türk siyasi nüfuz yöntemlerini göz önünde bulundurmak için örnek olarak seçilmesi tesadüfi değildir. Gürcistan, Ankara’nın etkisinin yayıldığı çoğu ülkenin arka planında keskin bir şekilde öne çıkıyor.
Gürcistan bir Hıristiyan ülkesidir. Bu, dünyadaki Türk etkisinin ilerlemesi hakkındaki ana mitlerden birini çürütüyor. Türkiye’nin Gürcistan’daki büyük nüfuzu; gayrimüslim ülkelerle de çalışabildiğini ve çalıştığını, “yumuşak gücü” mükemmel bir şekilde kullandığını gösteriyor.
Bu süreç yeni başlamadı: 2002’de, AKParti’nin iktidara gelmesinden sonra Gürcistan, Türk etkisinin yörüngesine girdi ve ardından “komşularla sıfır sorun” teziyle – sırayla aktif siyasi diyalog, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve kültürel uyum gibi araçlarla çevrelendi.
Bu süreçler, 90’lı yıllarda Türk diplomatlarının hazırladığı verimli bir zemine oturtuldu:1991’de Gürcistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biriydi.1992de “Dostluk ve İşbirliği anlaşması imzalandı ve sınırı kimlikle(!) geçme imkanı sunan vizesiz bir rejim getirildi.

Türkiye sabırla anını bekliyordu ve 2006’da Gürcistan, Rusya ile dostluk ilişkilerini gerçekten kopardığında Ankara harekete geçti. Ancak bu hareket göründüğü kadar önemsiz değildi: bu atılım askeri değil, politik değil, ekonomik bir atılımdı.
2006’dan sonra, Tiflis ile Ankara arasındaki ticaret cirosu keskin bir şekilde büyümeye başlamıştır. Yavaş yavaş, her yıl, Türkiye, Gürcistan’ın dış ticaretteki en büyük ve merkezi ortağı oldu – bu durum “2020 koronavirüsünde” bile değişmemiştir.
Türkiye’nin ekonomik faaliyetinin gerçekleri çok korkutucudur: Gürcistan’daki yabancı yatırımların %80’ini Türkler oluşturmaktadır. Gürcü tarım işletmelerinin çoğu, Ankara tarafından uygulanan ulusötesi projeler çerçevesinde faaliyet göstermektedir ve fiilen Türk’tür.

Gürcistan’a ithal edilen ürünlerin %75’i Türk menşelidir. Gürcistan’daki tüm uluslararası yatırımların (örneğin, İngiliz ve ABD) %80’i doğrudan Türkiye’ye ait şirketlerden geçmektedir. Gürcistan’daki firma ve işletmelerin %70’i güney komşusuyla ticari ilişkilere bağlıdır.

Petrol ve gaz boru hattı Bakü-Ceyhan ve Bakü-Akhalkalaki-Kars demiryolu hattı, Tiflis’in Ankara ile ortak yürüttüğü en önemli altyapı projeleridir. Gürcistan’da son yıllarda uygulanan en önemli projelerden biri olan Namakhvan HES, Türk şirketi ENKA tarafından inşa ediliyor.
Namakhvan HES projesi, ülkenin yıllık elektrik tüketiminin %12’sini sağlayacaktır. Ülkenin ana elektrik tedarikçisi Ankara’dır; ikinci sırada sadık müttefiki Azerbaycan’dır.

Türk yatırım politikası son yıllarda, genel olarak korkunç bir silah haline gelmiştir.
Şu anda Türkiye, Gürcistan’daki en büyük üç yabancı yatırımcıdan biridir: yatırımlar hizmet sektörü, işleme sanayi, telekomünikasyon ve inşaat gibi sektörlere yöneliktir. Örneğin, ülkenin en büyük havalimanlarını (Tiflis ve Batum) modernize eden ve işleten Ankara’dır.

Türk şirketleri kelimenin tam anlamıyla her şeyi inşa ediyor: devlet ve askeri tesisler, demiryolları, otoyollar… Batı Gürcistan’ın en büyük nehri olan Rioni’de bir hidroelektrik santralinin inşası ile ilgili olarak bir Türk şirketi ile büyük bir anlaşma imzalandı.

Ayrı olarak, Gürcistan’daki Türk askeri varlığından bahsetmeye değer: Ankara’daki subaylar ve güvenlik güçleri, 10 yıldan fazla bir süredir Gürcü askerlerini NATO ile etkileşim programı kapsamında eğitiyor ve ülkenin kolluk kuvvetleriyle işbirliği yapıyor.

2012’den beri Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan üçlüsü, ortak askeri tatbikatlar yapıyor. Gürcistan’da Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Yunus Emre Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Türk kültür ve insani yardım kuruluşları yoğun faaliyet göstermektedir.

TİKA, 1994 yılından itibaren turizm, kültür, eğitim, sağlık, insani yardım ve okul eğitimi alanlarında Türk-Gürcü ekonomik işbirliği ile ilgili büyük ölçekli projeleri uygulamaya başlamıştır.

Ayrı olarak, TİKA ajansının “Türkoloji” projesini uyguladığını belirtmekte fayda var – Gürcistan üniversiteleri çerçevesinde Türkiye araştırmalarına adanmış özel bölümler oluşturuldu.

Yunus Emre Vakfının Tiflis’te kendi merkezi vardır ve sürekli olarak çeşitli kültürel etkinlikler, Türk kültür günleri düzenlemekte, bilimsel projeler uygulamakta ve Türklere yönelik araştırmalarla ilgili eğitim kursları düzenlemektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, camilerin restorasyonu ve inşasını yürütür, Türkiye’deki ilahiyat derslerinde öğrenim görmek üzere öğrencileri seçer ve Gürcistan’ın Hıristiyan nüfusu arasında İslam’ı yayar.

Yukarıdaki ekonomik ve kültürel etkileme yöntemlerinin tümü, yalnızca Türk hükümeti tarafından uygulanmaktadır. Aslında ülkede Ankara’nın çıkarlarını destekleyen özel programlar, projeler ve kuruluşlar da azımsanmayacak büyüklüktedir.

Ve bu, Ankara’nın “yumuşak gücü” – atom bombasının gücüyle hareket eden, ancak dünyanın geri kalanı tarafından tamamen fark edilmeyen bir kuvvet.
https://topwar.ru/182200-stalnaja-hvatka-mjagkoj-sily-turcija-v-gruzii.html#

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir