Şimdi yükleniyor

Nesrin Sipahi Kıratlı: BAROMETRE Mİ ŞAŞKIN, YOKSA BULGARİSTAN TÜRKLERİ Mİ?

 

Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinde rüzgâr olumlu esiyor, ama gönül barometresi neden düşüşte?
Yazan: Nesrin İspova / Sipahi Kıratlı
Gönül ile diplomasi arasında bir denge arayışı

1972 ‘ de, 17 yaşında göç ettiğim günden bu yana en büyük hayalim, Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerin güçlü, dostane ve kalıcı bir zemine oturmasıydı.
Bugün, yıllar sonra bu ilişkilerin zirveye ulaştığını görmek beni hem gururlandırıyor hem de düşündürüyor.

Ticaret, turizm, savunma sanayii ve gümrükler alanlarında önemli ilerlemeler kaydediliyor. İki ülke arasında diplomatik sıcaklık hissediliyor.
Ancak sahadaki gözlemlerim, bu olumlu tabloya gölge düşüren bir başka gerçeği de gösteriyor:
Bulgaristan Türkleri, Türkiye’ye eskisi kadar gönülden bağlı hissetmiyor.
Kıbrıs Türkleri’nde de benzer bir tablo

Oysa beklenen, Türkiye’ye olan aidiyet duygusunun güçlenmesiydi. Fakat tam aksine, son dönemde Bulgaristan Türkleri arasında Türkiye’ye karşı bir mesafe, hatta zaman zaman bir soğukluk hissediliyor.

Bu durumun nedenlerinden biri, Türkiye’nin dışarıdan özellikle Bulgaristan’ dan bir “parti devleti” gibi algılanması.
Bulgaristan’daki Türk aydınları da, sade vatandaş da Türkiye’yi bir bütün olarak devlet kimliğiyle değil, hükümetin kimliğiyle özdeşleştiriyor.
Oysa devlet, tüm partilerin üstünde, herkesi kapsayan bir çatıdır.
“Türkiye sadece bir ülke değil, bir sevgi mirasıdır”

Unutulmamalıdır ki Türkiye, sadece bir toprak parçası değil; Osmanlı’nın küllerinden doğan köklü bir Cumhuriyet’tir.
Kalplerimizde yaşayan bir sevgidir.
Bu devleti küçümsemek ya da siyasi kalıplara indirgemek büyük bir yanılgıdır.

Siyah takkeli Mehmet Ağa’nın barometresi

Tarihe baktığımızda, Bulgaristan’ın saf Türk köylüsü Türkiye’ye gönülden bağlıydı.
Türkiye’nin iyi olması, onların hayatına da doğrudan yansırdı.

O köylerin birinde, başında siyah takkesi, elleri nasırlı, gözleri umutla dolu Mehmet Ağa vardı.
Ne büyük siyaset bilirdi, ne diplomasi…
Ama kalbinin yönü daima Türkiye’ye dönüktü.

Osman Keskioğlu’nun aktardığına göre, 1934 yılında Kemallar ilçesinin Ferhatlar köyünden o siyah takkeli Mehmet Ağa şöyle demişti:

“Bizim sırtımız barometre gibidi.
Türkiye ile durum iyi ise baskı kalkar,
durum bozulunca sırtımıza sopa iner.”
Bugün barometre şaşkın…

Bugün Türkiye ile ilişkiler iyi… ne sopa var, ne baskı.
Ancak bu kez barometre şaşmış gibi.
Ekonomik ve siyasi rüzgârlar olumlu eserken, duygusal bağlarda bir kırılma hissediliyor.

Rahmetli anneannem derdi ki:

“Kızım, Türkiye’ye gönülden gönüle bir telefon vardır.”

O gönül hattının susmaması, hatta yeniden kuvvetlenmesi gerekiyor.
Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin sadece ticaretle, protokolle değil; kalpten kalbe bir anlayışla da yürütülmesi şart.

Özetle, Barometreyi yeniden ayarlamak gerek

Ben, Türkiye’nin Bulgaristan politikalarının yeniden revize edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Zira barometreyi şaşırtan, ne soğuk Balkan havası ne de rüzgâr…
Belki de ihmal ettiğimiz gönüllerdir.

Share this content:

Yorum gönder