Hüseyin ALPASLAN: KAFKAS CEPHESİNDE İSTİHBARAT VE GAYRİNİZAMİ HARP (1914–1915)
Özet
Osmanlı İmparatorluğu, 28 Temmuz 1914’te başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın ilk dönemlerinde tarafsızlık politikası izlemiş; ancak İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerindeki emperyalist emelleri bu durumu sürdürülemez hâle getirmiştir. Almanya ile yapılan ittifak sonucunda Osmanlı Devleti 1914 sonlarında savaşa dâhil olmuş ve birçok cephede mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu cephelerden biri, hem stratejik hem de ideolojik önemiyle öne çıkan Kafkas Cephesi’dir (Karal: 355).
Kafkas Cephesi, yalnızca askeri bir mücadele alanı değil, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin Panturanist ideallerini gerçekleştirmeye çalıştığı bir sahadır. Bu amaç doğrultusunda, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne bağlı Teşkilat-ı Mahsusa, devletin istihbarat, propaganda ve gayrinizami harp faaliyetlerini yürütmekle görevlendirilmiştir (Tetik: 25). Ancak sahadaki düzensizlik, iletişim eksikliği ve stratejik hatalar, beklenen başarıların elde edilmesini engellemiştir.
Bu çalışma, Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkas Cephesi’ndeki faaliyetlerini tarihsel bağlam içinde incelemekte; örgütün kuruluş amacı, operasyonel etkinliği ve başarısızlık nedenlerini değerlendirmektedir.
Giriş
Birinci Dünya Savaşı, yalnızca orduların değil, aynı zamanda istihbarat örgütlerinin, propaganda araçlarının ve psikolojik savaşın da test edildiği bir çatışmadır. Osmanlı Devleti, coğrafi konumu nedeniyle küresel güçlerin çıkarlarının merkezinde bulunuyordu. Savaş öncesinde tarafsız kalmaya çalışmış, fakat İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı toprakları üzerindeki hesapları nedeniyle bu çaba sonuçsuz kalmıştır (Zürcher: 33).
Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle açılan Kafkas Cephesi,hem askeri hem de sembolik bir anlam taşımaktaydı. Enver Paşa’nın önderliğinde yürütülen politikalar, “Turan İdeali”nihayata geçirme çabasını yansıtıyordu. Bu ideal, Türk dünyasının birleşmesini ve Orta Asya’ya kadar uzanan bir kültürel-politik hattın kurulmasını hedefliyordu (Aydemir: 55).
Ancak sert iklim koşulları, ulaşım ve ikmal yetersizlikleri ile güçlü bir Rus askeri varlığı bu hedefin gerçekleşmesini engelledi. Kafkasya’da yürütülen faaliyetler, klasik askeri taktiklerin ötesinde, istihbarat ve gayrinizami harp yöntemlerine dayanmak zorundaydı. Bu durum, Teşkilat-ı Mahsusa’nın sahneye çıkmasına zemin hazırladı (Bilgin: 42).
1. Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaşa Girişi ve Kafkas Cephesi’nin Açılması
Osmanlı Devleti, Almanya ile yaptığı gizli ittifak antlaşması (2 Ağustos 1914) sonrası İttifak Devletleri safına katılmıştır. Almanya açısından Osmanlı’nın savaşa girmesi, Rus ordularının Kafkasya’da oyalanmasını ve Batı Cephesi’ndeki baskının azalmasını sağlayacaktı (Sander: 368).
Osmanlı açısından ise Kafkas Cephesi, kaybedilen Kars, Ardahan ve Batum topraklarını geri alma ve Kafkas Müslümanlarını Rus egemenliğinden kurtarma fırsatı olarak görülmüştür (Karal: 414). Enver Paşa, bu cephede elde edilecek bir zaferin, “Türkistan’a giden yolu açacağını” düşünüyordu (Yalçın: 5).
Ancak Osmanlı ordusu bu hedef için yeterli hazırlığa sahip değildi. Sarıkamış Harekâtı öncesinde ordunun donanım ve lojistik desteği son derece sınırlıydı. Soğuk hava, ulaşım eksikliği ve yetersiz istihbarat, harekâtın başarısız olmasında belirleyici olmuştur.
Bu süreçte Teşkilat-ı Mahsusa, Kafkasya’daki askeri planların gizli bir unsuru olarak görevlendirilmiş, istihbarat toplamak ve yerel halkı örgütlemekle sorumlu tutulmuştur (Tetik: 31).
2. Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kuruluşu ve Görev Alanı
Teşkilat-ı Mahsusa, 1911 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde kurulmuş, 1914’te Harbiye Nezareti’ne bağlanarak resmiyet kazanmıştır (Şimşek: 78). Örgütün isim babası Veteriner Albay Rasim Bey’dir (Hiçyılmaz: 39).
Teşkilat, klasik bir istihbarat örgütünden ziyade, özel harp ve psikolojik savaş prensiplerine dayanan bir yapı olarak tasarlanmıştı. Temel görevleri arasında düşman hatlarının gerisinde sabotaj yapmak, yerel halkı ayaklandırmak, propaganda yürütmek ve düşmanın moralini zayıflatmak yer alıyordu (Bilgin: 88).
Teşkilat-ı Mahsusa’nın kadrolarında dönemin önemli subayları ve fedaileri yer alıyordu. Süleyman Askerî Bey, Eşref Kuşçubaşı, Yakup Cemil ve Kuşçubaşı Hakkı Bey, örgütün en tanınmış isimlerindendir (Tansu: 130).
Teşkilatın felsefesi, İslam birliği ve Türkçülük düşüncelerinin harmanlanmasıydı. Enver Paşa’nın desteğiyle örgüt, Osmanlı sınırlarının ötesinde faaliyet göstermeye başlamış; Trablusgarp’tan Kafkasya’ya, Arabistan’dan Balkanlara kadar geniş bir alanda etkili olmuştur (Zürcher: 97).
3. Kafkas Cephesi’nde Teşkilat-ı Mahsusa Faaliyetleri
1914 yılı ağustos ayından itibaren teşkilat mensupları Kafkasya’ya gönderilmeye başlanmıştır. Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey’in bölgedeki koordinasyonu sağlamak üzere atanmasıyla birlikte, Erzurum ve Batum çevresinde gizli örgütlenmeler kurulmuştur (Bilgin: 148).
Bu dönemde Dr. Bahattin Şakir, Erzurum merkezli faaliyetleri yönetirken; Topal Osman Ağa ve Hilmi Bey gibi isimler de sabotaj ve propaganda görevlerini üstlenmiştir (Bay: 80). Bahattin Şakir’in 4 Eylül 1914 tarihli raporunda, teşkilatın üç ayrı kol hâlinde örgütlendiği belirtilmiştir: Pasinler, Narman ve Karakilise kolları (ATASE Arşivi Belgesi, aktaran: Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi, s. 367).
Teşkilat-ı Mahsusa’nın amacı, Rus ordusunu cephe gerisinde rahatsız etmek, bölgedeki Müslüman halkı Osmanlı lehine ayaklandırmak ve düşmanın lojistik hatlarını kesmekti. Ancak kısa sürede bu gayrinizami harp planlarının yerine doğrudan cephe savaşına girişilmiştir (Yüksel: 77).
Sarıkamış Harekâtı sırasında Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri, düzenli ordularla birlikte hareket etmiş, ağır kayıplar vermiştir. Özellikle Yarbay Stange komutasındaki birlikler, kış şartları ve yetersiz donanım nedeniyle hedeflerine ulaşamamıştır (ATASE Arşivi Belgesi, aktaran: Tetik, Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi, s. 370).
1915 yılına gelindiğinde teşkilatın disiplinsizlik ve firar olayları nedeniyle etkinliği azalmıştır. Ağustos ayı sonuna kadar teşkilata bağlı birçok müfreze lağvedilerek 3. Ordu’ya bağlanmıştır (Tetik: 381).
Bununla birlikte, teşkilatın bazı üyeleri savaş sonrası dönemde de faaliyetlerine devam etmiş; özellikle Kafkasya ve Orta Asya’da Panturanist hareketlere destek vermişlerdir (Hiçyılmaz: 263).
4. İstihbarat, Propaganda ve Psikolojik Savaş Boyutu
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkas Cephesi’ndeki çalışmaları yalnızca askeri eylemlerle sınırlı kalmamıştır. Enver Paşa’nın direktifleri doğrultusunda yürütülen propaganda faaliyetlerinde, Rusya hâkimiyetindeki Müslüman topluluklara “halifenin çağrısı” iletilmiş, dini duygular harekete geçirilmiştir (Karal: 415).
Ayrıca Rus ordusuna ait hareketlerin izlenmesi, cephane sevkiyatlarının tespiti ve düşman birliklerinin moral durumunun öğrenilmesi için yerel ajanlar görevlendirilmiştir (Tetik: 10-11). Teşkilatın bölgedeki propaganda stratejisi, hem milliyetçi hem de dini temellere dayanıyordu: “Türk ve Müslüman kardeşliği” vurgusu öne çıkarılmıştır.
Ancak Rus karşı istihbaratının güçlü yapısı, bu girişimlerin çoğunu başarısız kılmıştır. Özellikle Ermeni ve Gürcü unsurların bir kısmının Rusya tarafında yer alması, Osmanlı planlarını zayıflatmıştır (Karal: 416).
5. Sonuç ve Değerlendirme
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkas Cephesi’ndeki faaliyetleri, Osmanlı Devleti’nin istihbarat ve gayrinizami harp tarihinin erken bir örneğidir. Örgüt, sınırlı kaynaklara rağmen geniş bir coğrafyada operasyon yürütmeyi başarmış, ancak askeri koordinasyon eksikliği ve disiplin sorunları nedeniyle hedeflerine ulaşamamıştır (Tetik: 381).
Bununla birlikte, teşkilatın deneyimleri Cumhuriyet dönemi istihbarat yapılanmasına ilham vermiştir. 1927’de kurulan Milli Emniyet Hizmeti (MAH) ve sonrasında Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), Teşkilat-ı Mahsusa’nın personel geleneğini ve operasyonel ruhunu kısmen devralmıştır (Zürcher: 198).
Sonuç olarak, Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkas Cephesi faaliyetleri, Osmanlı Devleti’nin yalnızca askeri değil, aynı zamanda ideolojik ve istihbarat temelli bir mücadele yürüttüğünü göstermektedir. Bu faaliyetler hem Türk dünyasının birleşme idealini hem de istihbaratın devlet güvenliği açısından vazgeçilmez rolünü ortaya koymuştur.
Hüseyin ALPASLAN
Tarihçi-Yazar
Kaynakça
Share this content:
 
								


 
                                     
                                     
                                     
                                     
                                    
Yorum gönder