Nesrin Sipahi Kıratlı: Toplumsal Çelişkiler ve Gözden Kaçan Paradokslar
Aynı kimliğe sahip bireyler, farklı coğrafyalarda bambaşka tepkiler verebiliyor. Kimi bir bayramı horonlarla kutlarken, kimi o kutlamaya öfkeyle yaklaşıyor. Bu yazı; aidiyet, kimlik ve anlayış sınırlarımız üzerine düşünmeye davet ediyor.
PARADOKSLARIN GÖLGESİNDE
Paradoks… Hayatın içindeki en ilginç çelişkilerden biri. Görünenle hissedilenin, yaşananla anlatılanın birbirine uymadığı anlarda beliriverir.
Bugün size birkaç paradokstan söz etmek istiyorum.
Kıbrıs’taki Türkler, yapılan seçimlerin sonuçlarından oldukça memnun görünüyor.
Ancak Türkiye’de yaşayan birçok vatandaş, aynı memnuniyeti paylaşmıyor.
Aynı olay, farklı yerlerde farklı algılanıyor.
Bir başka örnek: Bulgaristan’daki Türkler…
Kırcaali’de, Bulgaristan’ın resmi bayramı olan 3 Mart’ı sevinçle kutluyorlar.
Devlet erkânının katıldığı törenler, alkışlar, bayraklar…
Üstelik bununla da kalmıyor. 21 Ekim’de kutlanan Kırcaali Günü, adeta bir halk şölenine dönüşüyor.
Geleneksel horolar, folklorik gösteriler, coşku ve neşe içinde geçen bir bayram…
Peki ya Türkiye’deki hemşehri dernekleri?
Özellikle Bursa’daki bir dernek bu kutlamalardan rahatsızlık duyuyor.
Tepki gösteriyor, eleştiriyor, sorguluyor…
Ama aynı derneğin, yıllardır Bulgaristan göçmenlerinin çözüm bekleyen sorunlarına yeterince eğilmemesi de düşündürücü değil mi?
Bu durum size de tanıdık gelmiyor mu?
Tıpkı Türkiye’deki resmi bayramlara, Bulgaristan’daki bazı Türklerin gösterdiği tepkilere benzemiyor mu bu?
Bir durup sormak gerekiyor:
Gerçekte neye kızıyoruz?
Kendi düşünce yapımızı, başka bir ülkenin farklı koşullarında yaşayan insanlara neden dayatmaya çalışıyoruz?
Her toplumun, her coğrafyanın kendi tarihsel bağlamı, kendi gerçekliği vardır.
Bir ülkede anlamlı olan bir tutum, başka bir yerde farklı şekillerde karşılanabilir.
Bu farklılıklar düşmanlık değil, sadece farklı yaşam pratikleridir.
Kaldı ki, tarihsel bağlamı unutmak da doğru olmaz.
Balkan Savaşları sırasında Bulgaristan Osmanlı’ya karşı cephe almış, Bulgaristan Türkleri de bu savaşta yer almıştır.
Ancak geçmişin çatışmalarını bugüne taşımak yerine, bugünün gerçeklerine ve ihtiyaçlarına odaklanmak daha sağlıklı değil mi?
O halde enerjimizi başka ülkelerin bayramlarına, sembollerine harcamak yerine;
kendi ülkemizin ve toplumumuzun çözüm bekleyen sorunlarına yöneltsek daha anlamlı olmaz mı?
Zira biz içeride ne kadar sağlam durursak, dışarıda da o kadar saygı görürüz.
Bu, büyük Atatürk’ün de ideali değil miydi: “Yurtta sulh, cihanda sulh”?
Ve belki de asıl paradoks şudur:
Biz başkalarının aynasında kendimizi ararken, kendi yüzümüzü unutuyoruz…
Nesrin Sipahi Kıratlı
Toplumsal Çelişkiler ve Gözden Kaçan Paradokslar
Nesrin İspova / Sipahi Kıratlı – Akademisyen, Şair, Yazar
Aynı kimliğe sahip bireyler, farklı coğrafyalarda bambaşka tepkiler verebiliyor. Kimi bir bayramı horonlarla kutlarken, kimi o kutlamaya öfkeyle yaklaşıyor. Bu yazı; aidiyet, kimlik ve anlayış sınırlarımız üzerine düşünmeye davet ediyor.
PARADOKSLARIN GÖLGESİNDE
Paradoks… Hayatın içindeki en ilginç çelişkilerden biri. Görünenle hissedilenin, yaşananla anlatılanın birbirine uymadığı anlarda beliriverir.
Bugün size birkaç paradokstan söz etmek istiyorum.
Kıbrıs’taki Türkler, yapılan seçimlerin sonuçlarından oldukça memnun görünüyor.
Ancak Türkiye’de yaşayan birçok vatandaş, aynı memnuniyeti paylaşmıyor.
Aynı olay, farklı yerlerde farklı algılanıyor.
Bir başka örnek: Bulgaristan’daki Türkler…
Kırcaali’de, Bulgaristan’ın resmi bayramı olan 3 Mart’ı sevinçle kutluyorlar.
Devlet erkânının katıldığı törenler, alkışlar, bayraklar…
Üstelik bununla da kalmıyor. 21 Ekim’de kutlanan Kırcaali Günü, adeta bir halk şölenine dönüşüyor.
Geleneksel horolar, folklorik gösteriler, coşku ve neşe içinde geçen bir bayram…
Peki ya Türkiye’deki hemşehri dernekleri?
Özellikle Bursa’daki bir dernek bu kutlamalardan rahatsızlık duyuyor.
Tepki gösteriyor, eleştiriyor, sorguluyor…
Ama aynı derneğin, yıllardır Bulgaristan göçmenlerinin çözüm bekleyen sorunlarına yeterince eğilmemesi de düşündürücü değil mi?
Bu durum size de tanıdık gelmiyor mu?
Tıpkı Türkiye’deki resmi bayramlara, Bulgaristan’daki bazı Türklerin gösterdiği tepkilere benzemiyor mu bu?
Bir durup sormak gerekiyor:
Gerçekte neye kızıyoruz?
Kendi düşünce yapımızı, başka bir ülkenin farklı koşullarında yaşayan insanlara neden dayatmaya çalışıyoruz?
Her toplumun, her coğrafyanın kendi tarihsel bağlamı, kendi gerçekliği vardır.
Bir ülkede anlamlı olan bir tutum, başka bir yerde farklı şekillerde karşılanabilir.
Bu farklılıklar düşmanlık değil, sadece farklı yaşam pratikleridir.
Kaldı ki, tarihsel bağlamı unutmak da doğru olmaz.
Balkan Savaşları sırasında Bulgaristan Osmanlı’ya karşı cephe almış, Bulgaristan Türkleri de bu savaşta yer almıştır.
Ancak geçmişin çatışmalarını bugüne taşımak yerine, bugünün gerçeklerine ve ihtiyaçlarına odaklanmak daha sağlıklı değil mi?
O halde enerjimizi başka ülkelerin bayramlarına, sembollerine harcamak yerine;
kendi ülkemizin ve toplumumuzun çözüm bekleyen sorunlarına yöneltsek daha anlamlı olmaz mı?
Zira biz içeride ne kadar sağlam durursak, dışarıda da o kadar saygı görürüz.
Bu, büyük Atatürk’ün de ideali değil miydi: “Yurtta sulh, cihanda sulh”?
Ve belki de asıl paradoks şudur:
Biz başkalarının aynasında kendimizi ararken, kendi yüzümüzü unutuyoruz…
Nesrin Sipahi Kıratlı
Share this content:
 
								

 
                                     
                                     
                                     
                                    
Yorum gönder