KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran’a Hizbullah üzerinden mesaj

İran’a Hizbullah üzerinden mesaj

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
344 0

Hizbullah’a yasak, İran’a mesaj

Geç gelmesi hiç gelmemesinden iyidir. Avrupa’nın Hizbullah ile durumu böyle görünüyor. İngiltere’nin geçen ocak ayında aldığı karardan sonra şimdi de Almanya aldığı resmi kararla Avrupa Birliği’nin pozisyonuna dayalı eski politikasından dramatik bir şekilde uzaklaşarak Hizbullah’ın tüm faaliyetlerini yasakladı. Avrupa Birliği’nin politikası Hizbullah’ın siyasi kanadı ile askeri kanadını birbirinden ayırıyor. Bu pozisyonu hala sürdürüyor ve birincisinin faaliyetlerine izin verirken diğerini yasaklıyor.

Almanlar nezdinde Hizbullah’ın gerçek yüzü bir kerede ve sonsuza kadar açığa çıktı. Nitekim yasaklama kararının gerekçeleri arasında şu da yer aldı: “Örgütün siyasi ve dini üyeleri arasında ayrım yapmak nasıl mümkün değilse örgütü sosyal, askeri ve politik kanatlara bölmek de mümkün değildir.”

Almanya bu kararı aniden almadı. Aksine incelemelerin, olayların ve istihbarat raporlarının sonucudur. Bu raporların sonuncusu geçen yılın sonunda yayınlandı. 300 sayfadan oluşan rapor, ülkenin içişleri, dışişleri ve adalet bakanlıkları arasındaki sıkı ve yakın işbirliğinin, ayrıca Alman istihbaratının hem iç hem de dış araştırmalarının sonucuydu.

Karar, Hizbullah’ın izin verilen tüm çizgileri aştığı sonucuna vardı. Zira üyeleri Almanya’yı, şehirlerini ve köylerini kendileri için güvenli bir sığınak, mevcut ve gelecek operasyonları için lojistik bir alan olarak görmeye başladılar.

Hizbullah’ın İran İslam Cumhuriyetinin lojistik bir ileri karakolundan ibaret olduğu hiçbir zaman Almanların gözünden kaçmadı. Hasan Nasrallah’ın itirafları da bunu pekiştirdi. Kendisi birden fazla kez Hizbullah’ın tüm finansmanının Tahran tarafından sağlandığını itiraf etti. Dolayısıyla belki de şunu sorgulamalıyız: Hizbullah’ın yasaklanması, Tahran’daki Mollalara gönderilmiş bir mesaj mıydı?

Federal Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından toplanan veriler bize, Almanya’da Hizbullah takipçilerinin sorumlu olduğu bir camiler, yerel kültür ve din merkezleri ağı olduğunu ve kendisinin korkunç bir taktik uyguladığını açıklıyor.

Bu taktik gereğince Hizbullah takipçileri, Alman toplumuna sızmaya, Alman kadınlar veya göçmen ya da mülteci Arap kadınlar ile yapılan gayri resmi sahte evlilikler aracılığıyla Alman vatandaşlığını kazanmaya çalışıyorlar.

Aynı zamanda, Almanya içindeki gizli Hizbullah hücre liderleri, temiz Alman veya diğer uyruklardan unsurları saflarına katmaya çalışıyorlar. Bu, gelecek ile ilgili kötü niyetleri olduğu ve daha kötüsü için planları olduğu anlamına geliyor. Temiz unsurların anlamı, uluslararası istihbarat örgütlerinin haklarında bilgi sahibi olmadığı, operasyon yeteneklerinden habersiz olduğu unsurlardır.

Yukarıda yer verilenlerden yola çıkarak, Hizbullah’ın Suriye’de geçmiş yıllarda katıldığı savaşlardan ve İran’a uygulanan sert yaptırımlardan sonra mali krizler yaşadığını ve bütün bunların kendisine büyük zararlar verdiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle Alman toprakları, alım satım, kara para aklama, silah anlaşmalarını kolaylaştırmak ve çalıntı arabaları geçirmek konusunda adeta Hizbullah’ın para fonu sayılıyor.

Bu çerçevede sorulması gereken temel soru şu: Almanların bu kararını hızlandıran ne oldu? Bunun İran ile alevlenen son krizle bir ilgisi var mı? Kesin olan cevap şu ki, Hizbullah’ın ve özellikle de Almanya’daki grubunun, beyin yıkama aracılığıyla yerel nüfustan Alman unsurları saflarına katmak için faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarına dair Avrupa ve ABD istihbarat servisleri tarafından elde edilen rahatsız edici bilgiler bulunuyor. Hizbullah’ın bu konuda eğitilmiş kadroları, internet, sosyal medya, farklı kanallar, üniversiteler yoluyla öğrencileri, aşırılığa meyilli olanların yanı sıra azılı suçluları kendilerine çekiyorlar. Peki, bütün bunlarla ne amaçlanıyor?

Özellikle son zamanlarda Tahran ve Washington arasındaki irade çatışması, Başkan Donald Trump’ın verdiği, Basra Körfezinde ABD donanmasını taciz eden İran gemilerini vurma talimatı ışığında Tahran ve Batı arasındaki yaklaşan çatışmaya bir hazırlık söz konusu.

Almanya’nın İran’ı kendisine uygulanan mali yaptırımlardan kurtarmak için Avrupa içinde etkin bir rol oynadığını ve oynamaya devam ettiğini herkes biliyor. Fransa ile ortaklaşa olarak sürekli İranlılara rahat mali ilişkiler sağlama yollarının peşindeydi.

Ancak Avrupalıların özellikle İran’ın uzaya askeri bir uydu göndermesinden sonra İran’ın 2015’te alınan 2231 sayılı Güvenlik Konseyi kararına aykırı füze programını manipüle etmesinin boyutlarını, yakın bir zamanda Mollaların balistik füzelerinin hedefi olabileceklerini anladıkları açıkça görülüyor. Böylece, Avrupa’nın öfkesi net bir biçimde ortaya çıktı. İran’ın kendi topraklarına uzanan kolunu ilk olarak Hizbullah aracılığıyla budaması gerektiğini düşündüğü açığa çıktı.

İran Devrim Muhafızlarının Hizbullah gruplarının eğitiminde, rafine edilmesinde, dünya genelinde askeri ve güvenlik varlığını geliştirmesinde aktif ve başarılı rolü, Alman istihbarat servislerinin gözünden hiç kaçmadı. Alman istihbaratının, Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki Amerikan ve Avrupalı meslektaşlarından daha üstün oldukları bir sır değil, ama bu başka bir hikâye.

Almanlar, dünyanın İran ile savaşın eşiğinde olabileceğini anladı. Bu noktada, topraklarında Tahran ve liderliğini destekleyen bir beşinci kolun varlığı, ülkenin ulusal güvenliğine ciddi zarar verecektir. Nasrallah’ın bu konudaki doğrudan itirafları da bunu tam anlamıyla destekliyor. Nasrallah savaş çıkması durumunda kendisi ve adamlarının ne yapacakları sorulduğunda, “Eğer savaş patlak verirse, elimiz kolumuz bağlı duracağımızı mı zannediyorsunuz? İran tek başına savaşmayacak. Bu açık ve nettir” yanıtını vermişti.

Hizbullah’ın yasaklanması, İran ile mücadelede Avrupa-ABD fikir birliğinin kesin bir başlangıcı ve Hizbullah’ın tüm kanatlarını aynı potaya koymak için diğer Avrupa Birliği ülkelerine bir çağrıdır. Batı dünyasının, Hizbullah’ın şimdi ve gelecekte oluşturduğu enternasyonalist tehdide karşı koyma kararlılığının yansımasıdır. Acaba bu mesaj, Tahran’a ulaştı mı?

İmil Emin Mısırlı yazar
şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir