KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran ve ABD: Sıfır çatışma

İran ve ABD: Sıfır çatışma

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
263 0

p Baharı olarak bilinen dönemde, bunun Arap ülkelerine karşı bir zafer olduğunu sanarak yaptığı Arapça konuşmada adeta kendinden geçmişti. Bugün ise, modern çağımızda dünyanın en büyük teröristinin öldürülmesinden sonra Arap dünyasındaki İran’ın uzantılarını ve vekillerini cesaretlendirmek için böyle bir konuşma yaptı.

İdeologlar takipçilerine yalan söyler sonra kendileri de bu yalana inanmaya başlarlar. Hamaney, ABD’den korkmadığını ve gücü karşısında geri adım atmayacağını ileri sürdü. Ama gerçekte ABD’den korkuyor ve onunla doğrudan çatışmaya girmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Takipçilerine Irak çöllerine düşen füzeleriyle ABD’yi korkuttuğunu ve prestijini kırdığını söylerken -11 ABD askerinin yaralanması ile gerçek ortaya çıkmış olsa da- bunun tamamen yalan olduğunu çok iyi biliyor.

ABD, uzun bir süre iki büyük partisi Cumhuriyetçi ve Demokrat partileri arasında dengede kaldı. Bu denge, eski ABD Başkanı Obama’nın izolasyonu ve dünyadan çekilmeyi seçmesi ile bozuldu. Obama, nükleer anlaşma aracılığıyla bölge ve dünyada terörün en büyük destekçisi ve halihazırda ABD’nin en azılı düşmanı İran’daki Velayet-i Fakih rejimine boyun eğmeyi seçerek büyük bir dengesizliğe yol açtı. Arap rejimlerini devirmek ve Arap ülkelerinde kaosu yaymak için dünyanın yeni terör kaynağı Müslüman Kardeşler örgütü ile ittifak kurarak bu dengede büyük bir bozukluğa neden oldu.

Obama’nın dış politikada başta Rusya ve İran olmak üzere tüm rakip ve düşmanlara karşı benimsediği boyun eğen ve küçük düşüren politikanın, devleti insanlık tarihinin tanıdığı en güçlü imparatorluğu temsil eden ABD toplumunu kızdıracağı aşikardı. Yine ABD toplumunun, ülkelerine prestijini geri kazandıracak ve çıkarlarını koruyacak güçlü bir başkan seçeceği açıktı. İşte Başkan Donald Trump da bu eğilimde olanların aradığı başkandı.

Trump en başında, Obama’nın mirasını yıkacağını ve siyasi, ekonomik, askeri başta olmak üzere her düzeyde ABD’ye dünyada kaybettiği konumunu geri kazandıracağını açıkça vaat etti ve bunu yaptı. Tarihin en kötü anlaşması – ki bunda haklıydı- olarak tanımladığı İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı iptal etti. Daha sonra İran rejimine karşı devrim tarihi boyunca görmediği kadar sert yaptırımları devreye soktu.

Bugün İran rejimi bu yaptırımların boyunduruğu altında ezilirken Avrupa ülkeleri, kendisi ile imzalanan bu küçük düşürücü anlaşmadan çekilmek için bir çıkış yolu arıyor.

Demokratlar, Başkan Trump’ın yöntemlerinden ve yaklaşımlarından memnun değiller. Ama bu kez kendisine karşı kampanyalarında daha önce olmadığı kadar ileri gittiler.

Öyle ki imkansız bir görevi yani Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu Senato’da Başkan’ı azletmeyi başarabileceklerini umdular. Daha da ilginci, dünyadaki en büyük terörist rejimi diktatör Mollalardan bile daha fazla savunmaya başladılar.

Demokratlar, İran rejimine ilişkin önerilerinde abartıya kaçıyorlar. İran rejimini savunmak için inanılması imkansız tutumlar benimsemeye hazırlar. İnkar edilmesi mümkün olmayan gerçekleri inkar ediyorlar. İran rejimi tarafından planlandığı açıkça ortaya çıktıktan sonra bile Lockerbie faciasının arkasında Kaddafi’nin olduğu konusunda ısrar ediyorlar. Terör örgütü el-Kaide’nin 11 Eylül saldırılarının İran rejiminin değil bazı ılımlı Arap devletlerinin desteği ile gerçekleştiğinde diretiyorlar.

Saklı birçok gerçeğin ortaya çıkmasına, ABD yargısının İran’ı suçlu bulan kararlarının yanısıra medya ve araştırmacılar tarafından rejimin saldırılardaki sorumluluğu kanıtlanmış olsa da bu konuda ayak diretiyorlar. Halbuki İran rejiminin kendisi, el-Kaide’den DEAŞ’a tüm Sünni terörist örgütlerle ilişkileri olduğunu ve bu ilişkilerin devam ettiğini açıkça itiraf etmişti.

Bazı Demokratlar, çağımızın en büyük teröristi Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin, ABD’yi maruz bırakacağı terör nedeniyle büyük bir hata olduğunu dillendiriyorlar. Oysa en büyük hata, bütün bu on yıllar boyunca istediği gibi öldürüp yakıp yıkmasına ses çıkarılmamasıydı. Demokratların saçmalıkları, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin katıldığı bir televizyon programında, mazlum İran halkına karşı İran rejimini savunma noktasına vardı. Halkın otoriter Mollalar rejimine karşı değil “başka nedenlerle” protestolar düzenlediğini ileri sürme raddesine ulaştı.

İran halkı, 40 yıldır kendilerini ezen ve öldüren rejimi savunan ve destekleyenleri asla unutmayacak. İran halkının durumu, İran milis güçlerinin kontrol ettiği bazı Arap ülkelerindeki halklardan daha kötü çünkü ne kendisini savunan ne de haline ağlayan biri var.

İran rejimi, düşünülmeden söylenen, uzun bir süredir hesabı sorulmayan bilindik slogan ve açıklamalarda bulunmaya alışık. Ancak şimdi Ruhani, ABD karşıtı açıklamalar yaptığında Balkan Trump onu ileri gitmemesi konusunda uyarıyor. Yukarıda bahsettiğimiz konuşmasında olduğu gibi Hamaney, ABD’yi tehdit ettiğinde Trump, onu uyarıp sözlerine dikkat etmesini istiyor.

Başkan Trump yönetimi, İran rejiminin dünyaya karşı oluşturuduğu tehlikeyi ve uzun süredir terörü desteklediğini dair derin bir anlayışa sahip. Var olan bu tehlike ile yüzleşmek, bu haydut devletin yeniden uluslararası hukuka boyun eğmesini sağlamak, genişleme yanılsamaları, nüfuz elde etme sanrılarından vazgeçerek halkı ile ilgilenmesi için açık bir stratejik planı bulunuyor.

Bütün göstergeler, Demokratların Başkan Trump’ın İran rejimi ile daha iyi bir anlaşma imzalamasından korktularını gösteriyor. Bütün kötülüklerini sona erdirecek, zayıf, yararsız ve sorunları çözmeye değil ertelemeye dayanan nükleer anlaşmadan daha iyi bir anlaşmaya ulaşmasından korktuklarına işaret ediyor. Bu anlaşmayla Obama’nın dış politikasının zayıflığının kanıtlamasından tedirginler. Oyda dışişleri bakanı olan John Kerry vb. Obama yönetimi yetkilileri daha önce buna zaten değinmişlerdi.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, geçen hafta Demokratların Trump’a karşı saldırılarında benimsedikleri dar partizan görüşlere açıkça değindi. Obama ile Trump arasındaki farkı açıkça dile getirdi: “Dünya liderlerinin tamamı, Başkan Trump’ın ABD’nin gerçek lideri olduğunu itiraf ediyorlar. Barack Obama’nın Ortadoğu için hiçbir şey yapmadığını söylüyorlar”. Doğrusu Obama Ortadoğu için hiçbir şey yapmamak bir yana ona büyük bir zarar verdi. İran’a boyun eğdi ve Müslüman Kardeşleri destekledi. Bölgeye yönelik tüm bu vizyonlarının başarısız olduğu pratik olarak kanıtlandı.

Nancy Pelosi’nin İran halkının rejime karşı öfkesini küçümseyen açıklamalarına karşılık, el- Arabiyye kanalına verdiği demeçte Cumhuriyetçi Senatör Steve Chabot şöyle konuştu: “İran’da özgürlüğünü, haklarını, ekonomik ve iş fırsatları talep eden cesur halkı desteklemeliyiz. Ne yazık ki İran halkı, dünyadaki en baskıcı rejime sahip. Bu yüzden yolsuzlaşmış rejime karşı onu desteklemeliyiz”. İki tutum arasındaki fark ne kadar büyük.

Son olarak; dünya Trump’ın İran rejimine karşı zaferini, trajik kötülüklerini sona erdirmesini, uzun süredir hiç kimseyi umursamadan ihlal ettiği uluslararası hukuka boyun eğmesini sağlamasını bekliyor.
Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir