KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Irak ve Suriye İran Türklüğüne model olabilir mi?

Irak ve Suriye İran Türklüğüne model olabilir mi?

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 7 dk okuma süresi
190 0


İran coğrafyasında son günlerde meydana gelen sosyal ve siyasi hareketlilik dünyanın dikkatini sayısı 40 milyon civarında olan İran Türklüğünün üzerine çekmektedir. İran iktidarına karşı nükleer güç elde etmemesi için mücadele veren ABD-İsrail ekseni pratik bir mücadele olarak İran Türklüğünün varlığı üzerinden hareket etme hesapları gün yüzüne çıkmaktadır.

Irak’ın işgali sürecinde o coğrafyada kendilerine yardımcı kuvvet olarak Irak Kürtlerini değerlendiren ABD, İran’a karşı verdiği mücadelede İran Türklüğünü devreye sokmaya çalışması üzerinde iyi düşünmek gerekir. Iraktaki Kürtlerin geldiği son nokta ve Suriye’de mücadele eden Özgür Suriye ordusu modeli ABD’nin ortaya koyduğu 2 mücadele biçimidir.

Bu model İran Türklüğüne uyarlamaya çalışılarak İran’ın içerden çökertilmek, böylece ABD İran’a karşı yapacağı olası bir operasyonda İran’ın direncinin kırılacağı beklentisi söz konusudur. Irak modelinde Kürtler yerli işbirlikçi konumuna düşmüş, bu gün ABD Iraktan çekilme sürecini yaşarken Kürtler Şii Arapların boy hedefi haline gelmiştir. Her ne kadar Türkiye’de bir Kürt devleti kuruluyor endişesi ortaya çıksa da bölgede böyle bir oluşumun yaşamayacağı, hatta Türkiye’nin desteği ile bu modelin şu an ayakta durduğu gerçeğini görmek gerekir.

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) modeli henüz neticelenmemiş bir mücadele içerisinde olmakla beraber bu hareketi oluşturan yapıların halk nezdinde bir karşılıkları olmayan profesyonel terör grupları olarak mücadele etmekteler, bu mücadelenin neticesinde kimin başarı elde edeceği, hangi halkın bağımsız olacağı belli değildir. Başarı elde edemeyen bu iki model İran Türklüğüne dayatılmaya çalışılmaktadır. Türk milliyetçileri Irakta Kürtlere işbirlikçi gözüyle, Suriye’de mücadele eden Özgür Suriye ordusuna ise taşeron gözüyle bakarken İran’da Türkler üzerine dayatılan bu iki modelden birini seçmek zorunda bırakılmaktadırlar. ÖSO’nun metodunu İran’da uygulamak isteyenlerin görmesi gereken en önemli gerçek Türk milliyetçiliği tarihinde silahlı mücadelenin Türklere hiç bir hak kazanımı vermediği gerçeğidir.

Iraktaki işbirlikçi Kürt hareketi de medeniyet kurmuş imparatorluk kurmuş bir millete yakışmayacak sıradan bir hareket olduğundan bu örnekte İran Türklüğünün mücadelesine emsal olamaz. İran’daki Türklere model dayatmaya çalışmak bölgeyi bilmemekten kaynaklanmaktadır. İran Türklüğü 1924 yılına kadar İran’da iktidardaydı ve Pehlevi sülalesi ile İran’da iktidara Farslar geçmiştir. Yani İran Türklüğü ne Iraktaki Kürtlere ne de Suriye’deki halk çoğunluğunu elinde bulunduran Sünni Araplara benzer. Suriye’nin ve Irak’ın tarihi incelendiğinde bu gerçek daha iyi anlaşılır. Dolayısıyla İran Türklüğünün tarihi arkaplanı müthiş bir birikime sahiptir.

Onun için İran Türklüğünün geleceği İran’da demokratik sistemin daha aktif bir şekilde hayata geçmesiyle orantılıdır. Bulgaristan’da yaşan Türkler bundan 25 yıl önce vatanlarını terk etmek zorunda bırakılırken verilen demokratik mücadeleler neticesinde vatanlarından sürgün edilenler daha sonra iktidara ortak oldukları örneği İran Türklüğünün en rahat kabul edebileceği güzel bir misaldir. İran’a yapılacak olası bir operasyonda işbirlikçi olmak İran Türklüğünü tarihten siler ve bir daha Şah İsmail geleneği varlık bulamaz.

Türkler arasındaki tatlı bir rekabet gelişmeyi tetikler ve medeniyet sürecini başlatır. Eğer İran Türklüğü işbirlikçi konuma itilirse bu rekabet ortadan kalkar ve hem İran Türklüğü yok olur ve hem de Türk rekabeti ortadan kalkacağından Türk medeniyetinin geleceği kararır. İran Türklüğünün ve Türk dünyasının medeniyet savaşının kaderi İran Türklüğünün İran’da vereceği demokratik mücadelededir.

İran eninde sonunda demokratik düzene geçecek ve Türkler 1924 öncesine döneceklerdir. Bu İran’da yaşayan başta Farslar olmak üzere tüm halklar için bir çıkış yoludur. İran Türklüğünün İran’da verdiği mücadele kültürel hakların demokratik sistem içerisinde daha aktif olarak kullanılmasına dönük bir mücadeledir. Buna rağmen İran iktidarı ABD-İsrail cephesinin psikolojik operasyonlarına aldanarak İran Türklüğüne baskılar yapmaya başlaması kabul edilebilir bir gelişme değildir. İran iktidarı geleceğini düşünüyorsa İran Türklüğünün tüm demokratik taleplerini yerine getirmek zorundadır.

ABD-İsrail ekseninin tertiplediği psikolojik harekat operasyonlarına aldanarak Türklüğü yok saymaya çalışması İran iktidarını kaosa sürükleyecek ve bu kaos ne Türklere ne de İran Fars rejimine bir fayda sağlamayacaktır. İran Türklüğü de ABD-İsrail eksenli psikolojik harekâtlara alet olmadan İran’da vermiş olduğu mücadeleyi devam ettirmeli ve İran’ın bölünmesine değil bütününe talip olmalıdır.

Zira İran’ın bölünmesi nereden başlar nerden biter bunu şimdiden kestirmek mümkün değildir. Ne İran’ın baskıcı iktidarı ne de İran’a operasyon yapmak isteyen güçler tarafından bir Türkün burnu bile kanatılmasın bu da ancak demokratik mücadele ile olur.

Dr. Hasan Oktay
Kafkas Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı

Not: bu yazı ocak 2013 tarihinde yazılmıştır

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir