Gülsen Solaker: İHA tehdidi: Türkiye’nin hava savunması hazır mı?
Türkiye’ye Karadeniz üzerinden gelen bir İHA düşürüldü. İnsansız araçlar savaş dengelerini değiştiriyor. Peki yeni nesil bu tehdide karşı Türkiye’nin hava savunması ne durumda?
Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 tipi savaş uçağı
Türkiye’nin hava sahasına giren İHA, F-16’ların devreye girmesi sonrasında düşürüldü
Karadeniz’de Türkiye’nin hava sahasına giren bir insansız hava aracının (İHA) F-16 savaş jetlerince düşürülmesi sonrası gözler tüm savaş denklemlerini değiştiren yeni nesil tehdit insansız araçlar karşısında Türkiye’nin ne kadar hazır olduğu sorusuna çevrildi.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından halen devam eden savaşta insansız araçlar çok önemli bir unsur haline gelirken; son aylarda Avrupa adeta bir “dron istilasına” uğradı.
2025’in son çeyreğinde, Almanya’dan Fransa’ya, Danimarka’dan Belçika’ya kadar pek çok ülkede gizemli insansız araçlar gözlendi. Bu ülkeler gerek bireysel gerek NATO şemsiyesi altında bu yeni nesil tehdide karşı savunma kabiliyetlerini geliştirme ve çeşitlendirme çabasına girdi.
Bu hafta içinde Karadeniz’de Ukrayna’nın Rus denizaltısına insansız sualtı araçları ile düzenlediği saldırı ise uzmanlara göre yine çok önemli bir gelişme.
Rusya, Türkiye’ye mesaj mı veriyor?
Son haftalarda Karadeniz’de Türkiye açıklarında vurulan gemiler ve son olarak 15 Aralık’ta Karadeniz’den gelen İHA gözleri savunma kabiliyetlerine olduğu kadar Türkiye-Rusya ilişkilerine de çevirdi.
12 Aralık’ta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkmenistan’da bir araya geldiği gün Ukrayna’nın Odesa bölgesindeki Chornomorsk Limanı’na düzenlenen saldırıda bir Türk gemisi isabet aldı. Kiev yönetimi Rusya’nın limana İHA’larla saldırdığını açıkladı.
Erdoğan ise uçakta yaptığı açıklamada Karadeniz’in bir hesaplaşma alanı olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Böyle bir durum Rusya ve Ukrayna’ya sadece zarar verir, hiçbir fayda sağlamaz. Karadeniz’de seyrüsefer güvenliğine herkesin ihtiyacı var. Bu mutlaka sağlanmalıdır” dedi.
DW Türkçe’ye konuşan Prof. Dr. Serhat Güvenç 15 Aralık’ta düşürülen İHA ile ilgili yapılan resmî açıklamayı 26 Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi sonrası yapılan açıklamayla karşılaştırdığı zaman gözlemlediği farkı şöyle açıklıyor:
“Orada çok net ifadeler vardı. Hatta kurumlar birbirleriyle adeta yarışmışlardı konuyu ilan etmek için. Halbuki bu son açıklama oldukça renksiz, kokusuz, sade. Dronun ya da insansız hava aracının kimliği konusunda herhangi bir açıklama yapmıyor.”
İHA’nın nereden geldiğine ilişkin Türk makamlarından henüz resmî bir açıklama yapılmadı.
Güvenç, Avrupa’da son haftalarda sıklıkla görülen İHA’lar göz önüne alındığında bu olayın arkasında da Rusya’nın olma ihtimali bulunduğunu belirterek, “Son dönemde yaşananlara baktığımızda Rusya’nın Türkiye’ye bir mesaj verme çabası olabilir veya hakikaten muharebe görevine giderken yolunu şaşırmış bir dron olabilir” yorumu yapıyor.
Karadeniz üzerinde olduğu tespit edilen İHA’nın düşürülmek için neden İç Anadolu’ya kadar beklendiğine ilişkin soru işareti bulunduğunu da belirten Güvenç, şöyle konuşuyor:
“Yani bu yeterince erken tespit edilmedi mi, edilemedi mi? Edildiyse niye müdahale edilemedi? Bunlar ülkenin hava savunmasının hazırlık durumu hakkında bir takım soru işaretleri uyandırıyor en nazik ifadesiyle. Çünkü çok hızlı, ses üstü süratle uçan araç değil bunlar.”
İHA’lara karşı nasıl korunma sağlanır?
15 Aralık’taki İHA, CNN Türk’ün haberine göre Karadeniz üzerinden Kastamonu hattını izleyerek ilerledi ve Çankırı-Elmadağ arasında düşürüldü. Bu nedenle Esenboğa havaalanındaki hava trafiği bir süre durdurularak uçaklar başka alanlara yönlendirildi.
Peki İHA’lar nasıl tespit edilebilir, onlara karşı koruma ve hava savunma sistemleri nasıl olmalı?
Dr. Zeynep Şartepe, klasik balistik füze veya savaş uçağı tehdidinden farklı olarak, alçak irtifada uçan mini/mikro İHA’ların daha zor tespit edildiğine işaret ederek, “Bu nedenle radar, elektronik harp ve angajman sistemlerinin katmanlı şekilde çalışması gerekiyor” diyor.
Hava savunma sistemlerinin erken uyarı radarları, elektronik karıştırma ve gerektiğinde kinetik müdahale gibi bütünleşik bir sistemden oluşması gerektiğinin de altını çizen Şartepe, “Pahalı füzelerle daha az maliyetli dron’ları vurma paradoksu aşılmalı” diyor.
İHA’lara karşı sözü edilen avcı-dron’lar ile ilgili olarak ise Şartepe şunları söylüyor:
“Avcı (interceptor) dron’lar alçak irtifa hedeflere karşı daha uygun olsa da şehirlerde emniyet için risk oluşturabilir. Ayrıca menzil ve dayanıklılığı sınırlı olabilir; yoğun sürü saldırılarında yeterli olmayabilir.”
Şartepe, tüm bu nedenlerle tek bir teknolojiden ziyade “elektronik harp, radar ve insanlı-insansız unsurların aynı ağ içinde çalıştığı bir savunma ekosisteminin” kurulması gerektiğini vurguluyor.
Serhat Güvenç ise son dönemde pek çok ülkeyi etkileyen bu tehdide karşı temel hedefi dron savar olacak bir takım yeni hava araçlarının geliştirilebileceğini düşünüyor. Ukrayna’nın Rus denizaltısını insansız araçla vurmasını “bir eşiğin aşılması” olarak nitelendiren Güvenç, şunları kaydediyor:
“Şu anda aslında aynı Birinci Dünya Savaşı sırasında tankın ilk kez ortaya çıkması gibi bir durum. Dolayısıyla tanklara karşı önlemlerin alınması da zaman gerektirmişti. Dron ya da insansız araçlar bilinmezliğinin getirdiği avantajlar bir müddet daha kullanılacaktır. Ama önümüzdeki 5-10 yıl içinde ülkelerin silahlı kuvvetlerini ve hava savunmalarını insanlı araçlardan daha çok böyle insansız araçları önlemeye, onları erken aşamada tespit edip etkisiz hale getirmeye yoğunlaşacaklarını söyleyebiliriz.”
Türkiye’de İHA’lara karşı hangi sistemler var?
Peki İHA’lara karşı etkili olabilecek bir ekosistemi Türkiye kurabildi mi ya da ne aşamada?
Dr. Şartepe, Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin 6 Ağustos 2024’teki toplantısında onaylanan Çelik Kubbe hava savunma sisteminin farklı irtifada hava savunma sistemlerinin birlikte çalıştığı bütünleşik bir mimari olarak tanıtıldığını hatırlatıyor ve bunun içinde alçak irtifada sıkça karşılaşılan İHA tehditlerine karşı İhtar, Şahin ve Gökberk gibi elektronik harp platformlarının yer aldığını belirtiyor.
İHA tehditlerinin elektromanyetik karıştırma (jamming) ve yanıltma (spoofing) yoluyla da bertaraf edilebildiğini söyleyen Şartepe, ayrıca Aselsan’ın geliştirdiği Korkut Sistemi’nin parçacıklı mühimmat kullanımı ile İHA ve seyir füzesi gibi hedeflere karşı oldukça etkili olduğunu belirtiyor.
Öte yandan muhalefet partilerinin dış politika ve savunma kadroları ise İHA’nın neden geç düşürüldüğünü ve savunma sistemlerinde zafiyet olup olmadığını sorguluyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, “tespit, teşhis, erken ihbar ve angajman yeteneğine sahip Entegre Hava Savunma Sistemleri’nin” çevre ülkelerde onlarca yıl önce kurulmuşken Türkiye’nin Çelik Kubbe projesini ancak 2024 yılında başlattığına dikkat çekerek, şu yönetim hatalarına dikkat çekiyor:
“TF-2000 hava savunma muhribi projesi 30 yıl gecikmiştir; bu durum anavatanın hava tehditlerine karşı ileriden savunulmasında-son olayda görüldüğü gibi- ciddi bir zafiyet yaratmıştır. Kritik tesis ve altyapıya yönelik kuvvet koruma projeleri arzu edilen seviyede değildir.”
Şartepe, Karadeniz’den Türk hava sahasına giren İHA’nın vurulmasının ardından verilerin GPS karıştırmasının Batı ve Orta Karadeniz hattı boyunca yaygınlaştığını ve Kırşehir’e kadar uzanan geniş bir coğrafyayı etkilediğini gösterdiğini söyleyerek, şöyle konuşuyor:
“Ancak, özellikle büyük şehirlerde nüfus, kritik altyapı, havalimanları ve binaların yoğunluğu İHA’ların tespit, müdahale ve karşı tedbir operasyonlarını daha zor hale getiriyor.”
Millî Savunma Bakanlığı da açıklamasında İHA’nın meskûn mahal dışında emniyetli bir bölgede vurularak düşürüldüğünü belirtmişti.
NATO şemsiyesi İHA’lara karşı ne kadar etkili?
Bu arada İHA’lara karşı NATO’nun koruma ve etki alanı da bir başka tartışma konusu.
Güvenç, NATO’nun tanımlanmış deniz resminin yüzde 60’a yakınının Türk gemileri ve uçaklarından, havada da NATO’nun elindeki Karadeniz’e ilişkin resminin üçte birinin yine Türkiye’nin elindeki platformlardan sağlandığına dikkat çekiyor ve şöyle konuşuyor:
“Durum bu iken, burada bu kadar NATO varlığı ve Türk varlığı varken böyle bir insansız hava aracının düşürülmesi için İç Anadolu’ya kadar gelmesinin beklenmesi biraz izaha muhtaç gibi geliyor bana.”
Şartepe de son dönemde yaşanan hava sahası ihlallerinin İHA tehdidinin münferit değil NATO ittifakının tamamını ilgilendiren bir mesele olduğunu gösterdiğini ifade ederek, “NATO, müttefik topraklarını savunmak için gerekli kabiliyetlere, yetki alanına ve yerleşik bir askeri komuta yapısına sahip olan tek ittifak olarak özellikle erken uyarı, istihbarat paylaşımı ve ortak programların geliştirilmesi için kilit bir noktada yer alıyor” diyor.



Yorum gönder