KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Fatih Doğrucan: Medeniyet Dili Olarak Türkçe/Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı

Fatih Doğrucan: Medeniyet Dili Olarak Türkçe/Dilci Felsefe ile Başlangıç ve Yöntem Arayışı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
294 0

Fatih Hoca: Avrupa merkezli Batı dünyası özellikle modern gelişmeler ve bilimsel ilerlemelerden sonra, medeniyetin tek sahibi olduğunu iddia etti. Bunun sonucunda en başta Latince, Yunanca ardından İngilizce, Fransızca, Almanca gibi dilleri bilim dili kabul etti. Dünya modernleştikçe aynı zamanda Batılılaşmış kabul edildi ve modernleşmeden anlaşılan şey bizzat batılılaşma oldu. Medeniyet ise artık modernleşmenin kendisi olarak anlaşılsa da zaman içinde medeniyet sorunları baş gösterdi. Avrupa merkezli Batı dünyası medeniyeti biricik ve kendine ait olarak görse de, ağır demokrasi krizleri yaşıyor. Sağlık sorunları en son pandemide Avrupa merkezli Batı’yı dağıttı geçti.
O sebeple medeniyet sadece Batı’ya ait bir şey mi? Sorgulandığı dönemlerdeyiz. Avrupa merkezli Batı günümüzde ne kadar modernseniz, sizi o kadar medeni kabul ediyor.

Medeniyet kavramıyla kavga etmeye başlamışsınız. Kurumlarıyla kavga ne zaman?

Fatih Hoca: Şimdi aslında derdimiz medeniyet değildi. Yola ARI ve DURU Türkçe’nin korunması üzerine çıktık. Böyle bir Türkçenin Bilim ve Sanat dili olabileceğini ispatlayarak devam edeceğimizi düşünmüşken, bulgularımız bizi bambaşka çözümlere götürdü. Hatta asırlık kavgaları çözecek kadar farklı bilimsel gerçeklerle karşılaştık. En önemlisi araştırmalarımızın ilerleyen kısmı, Sn. Cumhurbaşkanının da sıklıkla işaret ettiği alternatif medeniyet durumlarının kendiliğinden tasvirine dönüştü. Hatta çözdüğümüz sorunları şu başlıkta inceleyelim.
1- ARI TÜRKÇE SORUNU
Arı bir Türkçe bilim dili midir? Ya da Türkçe bilim dili ise ne şekilde bilim dilidir? Sorusunun cevabını ararken, bilim dilinin arı olmak yerine gelişime ve etkileşime açık olmasının gerekliliği üzerinde durmuştuk. Türkçe ise her dilden isim, sıfat almaya müsaitti. Kendi kalıbına uydurarak alıyordu. O halde asırlardır, Arapça’dan Farsça’dan daha bir çok dilden kelime alan Türkçe Bozulmuyor muydu? Hayır bozulmuyoırdu. Çünkü Türkçeyi diri tutan, değişimsiz kılan bazı iç kurallar vardı. Bunun en önemlisi daha önce kimsenin fark etmemiş olduğu FİİL kuralıydı. Türkçede fiiller kesinlikle başka dilden gelmiyordu. Hepsi tamamen Türkçeydi, Çünkü Türkler GÖÇEBE bir varlık olarak hareket ve eylemi yerleşik kültürlere oranla daha mükemmel tanımlamışlardı. Bu sebeple iş, oluş bildiren hiçbir kelimeyi dışarıdan alma ihtiyacı hissedilmemiş bu da fiilleri Türkçe kılmıştır. Türkçeyi koruyan bir tutuma dönüşmüştür. O sebeple Türkçe Arapça-Farsça dahil hangi dilden kelime alırsa alsın bozulmuyor, aksine onları kendi dilsel yapısında kullanım hale getirebilen bir geçişlilik üretiyor, ıonları büyük ve küçük sesli uyumları veya dilsel ifade kuralları içinde biçimine uyduruyor. O sebeple Türkçe çeşitliliğe ve tanımlama zenginliğine müsait bir medeniyet dili haline dönüşebilmektedir. Zaten böyle bir düşünce vardı yani Türkçenin dışarıdan kelime almakla bozyulmayacağı düşünülüyordu ancak bunun yapısal tesbitine ilk defa girişilmiş oldu.
2- MEDENİYET TIKANIKLIĞI BATI MESELESİ
Avrupa merkezli Batı dünyası genelde Kültür ile Medeniyet kavramlarını birbirinden ayırarak medeniyeti kültürler üstü kabul eder ve Avrupa’yı ise merkez medeniyet kabul eder. Bu kitap onun öyle olmadığını tarihsel ispatlar ile ortaya koyarken, medeniyet adına geliştirilen bilim paradigmalarının ne kadar taraf tutucu olduğunu ve Batı kimliğini kayıran bir üstünlük arayışı olduğunu ortaya koyuyor. Hakim tarih anlayışını ise GÖÇ Sosyolojisini dikkate almamaları konusunda eleştiriyor. Türklerin göç sosyolojisi uyarınca bambaşka bir medeniyet olduğunu, Avrupa merkezli medeniyet anlayışının ilerleme nosyonunun durduğunu, yeni medeniyet kriterlerinin yerleşikliğin son hali olan betonarmeler ile açıklanmak yerine, yeni yerleşme biçimlerinin göç kültürüne dayanabileceğini ön görüyor. Arsa satın alan prefabrikler, daha sonra başka arsaya taşınabilir ikamet araçlartı, karavanlar ve teknelerin artrtan oranda talep görmesi gizli bir yol haritasının ve medeniyet değişiminin başlangıcı gibi duruyor. Bu fikir medeni tıkanıklık yaşayan, ekonomiden sosyolojiye tüm batının karşısına yeni bir sosyolojiyi, göç sosyolojisini dikebilir ve bu sosyolojinin tarihsel lideri olan Türkler için yeni bir yüzyıl başlayabilir. Dil için çıkılan yolda vbambaşka sosyal bilimler keşifleri birbirleriyle bağlantılı olarak gelişti. Avrupa için Sivilizasyon medeniyet demek olduğu kadar sivil şehirli, sivilizasyon ise şehirleşme anlamlarına da gelmekte, bu kelime batılı için birbirinden farklı olan insanların bir şehirde birbiriyle oturup yaşamasını da ifade ediyor. Arapça da MDN kelime kökünden türeyen medine şehir, temeddün ise şehirli anlamına gelmektedir, Türkçede Uy- Ay- kelimelerinden uyluk, ayak, uyak kelimeleri türemekte olup ayak anlamıyla kullanılmaktadır. Bu yürüme organımızın kök olarak kullanıldığı diğer kelime ise uyak, uyrak, uğrak, şeklinde yola refere edilenbilir. Uy kelime kökünden –gar yapım eki uygar kelimesi de türer, görüldüğü üzere Türkler medeni olanı herkesin farklılığı ile sabit bir arada bir şehirde oturmaklıktan değil, bir arada hareketli olmaklıktan, yola çıkmaklıktan tutmaktadır. Zaman içiğnde çıkılan en büyük yol Kızılelma olduğu için Türklerin en büyük medeniyet projesi Kızılelma’dır.
3- Sinemada kullanılan kurgu dili, ekonomide kullanışlan Pazar dilinin mantığının yerini alması üzerine mantık ve dil arasında gerçeklişğin kaybı belirmektedir. Türkçe bu konuda da önemli bir mana dili işlevselliğini üstlenmekte olup, anlam yitimini ortadan kaldırmaktadır. O sebeple doğal felaketlerden, yoğun buhranlara kadcar bir çok sosyoloji dünyada problem yaşarken Türkler genelde hasarsız atlatmaktadır.
TÜM BUNLAR YAPTIĞIMIZ BİLİMSEL ARAŞTIRMAKALARIN ÇOK UFAK BİR CÜZÜDÜR: Hepsi birbiriyle bağlantılı olarak birbirini desteklemektedir.
Son olarak medeniyet krizini bizim de yaşamamız mümkün mü?
Fatih Hoca : Avrupa merkezli medeniyet tanımına sahip çıktıkça kriz yaşamamız kaçınılmaz… Çünkü göç sosyolojisini, göçebeliği, tanımlamakta başarısızlar. Kültürlerinin biricikliği üzerinden evrensel bir medeniyet tanımlıyorlar, bu tanımı ise meşrulamadan dayatıyorlar. Tarihleriyle hesaplaşmaktan daha fazla, diğer ulusların tarihi üstünde yargıçlığa soyunuyorlar. Bugün Fransa’nın Ermeni Tehciri konusunda pişirmeye çalıştığı temcit pilavının başka bir açıklaması yoktur. Hollanda temsilciler meclisi üyesi Cumhurbaşkanımıza terörist demeye çalışmıştı mesela. Ama Hollanda tarihinde geriye doğru gitsek, açıklayamayacakları vicdan portreleriyle karşı karşıya kalırız ki, Cumhurbaşkanımız tam da onların vicdansızlığına karşı çıktığı için terörist ithamına maruz kalıyor. Bir şeyi unuttyorlar. Düzeni koyan, tesis edene terörist denemez, düzeni bozan, işgal edene terörist denir. Türk milletinin girdiği hiçbir yerde düzensizlik yoktur ama çekildiği her yer düzensizliğin resmidir.

Kitap satışta mıdır?
İnternette kampanyalı olmak üzere evet. Sanırım talep iyi olunca kampanyaya dönmüş.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/medeniyet-dili-olarak-turkce-amp-dilci-felsefe-ile-baslangic-ve-yontem-arayisi/527090.html&filter_name=do%C4%9Frucan

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir