Şimdi yükleniyor

Aydın Kerimov: Azerbaycan, Türkiye, Mısır… Yeni haritayı kim çiziyor?

Doğu Akdeniz, bir kez daha büyük bir enerji oyununun arenası haline geliyor. Mısır, Türkiye ve İsrail, onlarca yıllık sessizliğin ardından kilit oyuncular olarak konumlarını yeniden kazanırken, Azerbaycan da hem ekonomik hem de siyasi açıdan önemli bir aracı ve istikrar sağlayıcısı olarak giderek daha fazla öne çıkıyor.

Kahire bugün sadece Gazze Şeridi’ndeki diplomatik müzakerelere katılmakla kalmıyor; bu süreci bölgesel bir güç ve enerji merkezi statüsünü yeniden kazanmak için kullanıyor. Resmi Kahire için “Mısır Vizyonu 2030” programı, bir iç belge olmaktan çıkıp ülkeyi Afrika, Asya ve Avrupa arasında bir bağlantıya dönüştürme stratejisi haline geldi.

Ancak Yemen’deki Husi isyancılarının eylemleri nedeniyle Mısır’ın gelirlerinin 2023’te yüzde 60 oranında düşmesi, sürdürülebilir bir yabancı yatırım akışı olmadan ülkenin bilançosunun ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi.

İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve İtalya’nın yer aldığı ancak Türkiye’nin katılmadığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun platformu Kahire oldu.

İşte bu nedenle, Dünya Bankası ve BM tarafından 53 milyar dolar olarak tahmin edilen Gazze yeniden inşa planı, Kahire için yalnızca diplomatik nüfuzunu güçlendirmek için değil, aynı zamanda ekonomik toparlanma iddiasında bulunmak için de bir fırsat haline geldi. İnsani yardım ve inşaat yardımlarının akışını denetleyerek Mısır, bölge için sadece bir arabulucu değil, aynı zamanda bir altyapı koordinatörü statüsü kazanıyor.

Bu bağlamda, Mısır enerji sektöründeki konumunu hızla güçlendiriyor. İsrail ile doğal gaz ve sıvılaştırılmış gaz tedariki için imzalanan 35 milyar dolarlık anlaşma, Kahire’yi Doğu Akdeniz’in en büyük enerji merkezlerinden biri haline getirdi. Aynı zamanda, kuzeydoğu kıyılarındaki açık deniz sahalarını keşfetmek için Katar ile görüşmeler devam ediyor. Bu durum, Mısır’ın Rus gazına bağımlılığını azaltmaya çalışan Avrupa’ya alternatif bir tedarikçi olarak konumunu güçlendirmesi bekleniyor.

Kahire, İdku ve Damietta sıvılaştırma terminalleri, İsrail-Mısır boru hatları ve Süveyş Kanalı ulaşım güzergahları gibi mevcut kapasitelerin bir kombinasyonunu kullanarak, rolünün artık transit odaklı değil, bütünleştirici olduğu bir sistem yaratıyor.

Bu enerji eksenine bir de Kafkas boyutu ekleniyor. Azerbaycan, başta Leviathan ve Karish olmak üzere İsrail açık deniz sahalarının geliştirilmesinde ve ayrıca hizmet projelerinde ve ekipman tedarikinde Azerbaycan şirketlerinin katılımıyla Doğu Akdeniz enerji sektöründe halihazırda varlığını sürdürüyor.

Azerbaycan’ın rolü giderek daha da önem kazanıyor. Bakü, Türkiye, İsrail ve Mısır ile stratejik ilişkilere sahip tek aktör olmaya devam ediyor.

Bu “görünmez köprü”, SOCAR Trading’in İsrail ve Güney Avrupa ile sinerji yaratarak yeni pazarlara girmeye odaklanan portföy çeşitlendirme stratejisini tamamlıyor.

Azerbaycan için Doğu Akdeniz, Güney Gaz Koridoru’nun doğal bir uzantısıdır: Bakü sahanlığından Yunanistan terminallerine ve halihazırda Azerbaycan hidrokarbonlarını taşıyan İtalyan TAP boru hattına kadar. Şimdi, Mısır sıvılaştırılmış doğal gaz sisteminin Akdeniz ve Adriyatik üzerinden Avrupa’ya giden tedarik rotalarına entegre edilmesi olasılığı giderek büyüyor.

Bölgedeki en büyük ilgi odağı, Orta Doğu gazının Avrupa’ya ana giriş kapısı olma rolü için Mısır ve Türkiye arasındaki rekabettir. Türkiye, Rus, Azerbaycan ve İran akışlarına ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı’nı (TANAP) genişleterek Avrupa Birliği’ne yeni bir rota oluşturma projelerine güvenerek Ceyhan gaz merkezi konseptini teşvik etmektedir. Mısır ise sıvılaştırılmış doğal gaza, terminallere, esnek sözleşmelere ve Chevron’dan Eni ve TotalEnergies’e kadar önde gelen uluslararası şirketlerin katılımına güvenmektedir.

Bu yaklaşımlar arasındaki önemli bir fark politikada yatmaktadır. Türkiye hakimiyet ve kontrol arayışındayken, Mısır ortaklık ve arabuluculuk arayışındadır. Dolayısıyla Kahire, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve İtalya’yı içeren ancak Türkiye’yi dışlayan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun platformu haline gelmiştir. Bu kurumsal izolasyon Ankara’yı savunmasız bırakmaktadır. İsrail ile ortak bir boru hattı inşa etme önerisi henüz görüşme aşamasındayken, İsrail, Washington ve Kahire’nin baskısı altında Mısır ile bağlarını güçlendirmeyi tercih etmiştir.

Bölgedeki en büyük çekişme, Ortadoğu gazının Avrupa’ya ana giriş kapısı olma rolü için Mısır ile Türkiye arasında yaşanan rekabettir.

Bu bağlamda, Azerbaycan’ın rolü özellikle önem kazanıyor. Bakü, Türkiye, İsrail ve Mısır ile stratejik ilişkileri olan tek aktör olmaya devam ediyor. Bu durum, ona tarafsız bir enerji aracısı olarak hareket etme ve siyasi çatışmalara girmeden çıkarlar dengesini sağlama olanağı sağlıyor.

Sürdürülebilir altyapısı (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı, Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) ve gelecekte Gürcistan ve Romanya üzerinden geçecek “yeşil” enerji koridoru) sayesinde Azerbaycan, Kafkasya-Hazar ve Doğu Akdeniz enerji kümelerini tek bir tedarik sistemine bağlama kapasitesine sahiptir. Böylece Bakü, sadece bir tedarikçi değil, aynı zamanda Mısır gaz sistemini, Türkiye transit koridorunu ve Avrupa enerji şebekesini birbirine bağlayabilecek güzergahların mimarı haline gelmektedir.

Mısır’ın artan faaliyetlerine büyük yatırımlar eşlik ediyor: 2024’ten bu yana Körfez monarşilerinden gelen yardımlar 60 milyar doları aştı ve Kahire’nin toplam dış borcu 152 milyar dolara ulaştı. Bu rakamlar hem bir tehdit hem de bir teşvik teşkil ediyor. Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi hükümeti, yeni altyapı ve enerji projelerinin Süveyş Kanalı’ndan elde edilen gelirlerdeki düşüşü telafi etmeye ve reel sektörlere sermaye çekmeye yardımcı olacağını umuyor.

ABD, Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu açısından Mısır bugün bölgenin istikrara kavuşturulması için gerekli bir ortak; Türkiye açısından önemli bir rakip; Azerbaycan açısından ise Hazar’dan Akdeniz’e uzanan çok katmanlı bir enerji mimarisinin inşasında potansiyel bir müttefiktir.

Ortadoğu bugün enerji sayesinde siyasi olmaktan çok teknolojik bir dönüşüm geçiriyor. Bildiğimiz gibi, altyapıyı kim kontrol ederse jeopolitiği de o kontrol eder. Mısır’ın terminaller, Türkiye’nin merkezler, İsrail ve Azerbaycan’ın ise üretim tesisleri ve ihracat ağları inşa etmesi tesadüf değil.

Azerbaycan, Doğu Akdeniz’in gelişen enerji mimarisinde konumunu güçlendirme ve İsrail, Türkiye ve Avrupa ile yeni işbirliği yolları inşa etme imkânına sahiptir.

Bu karmaşık sistemde her unsur birbirine bağımlıdır. Gaz diplomasinin dili haline gelir, boru hatları siyasi nüfuz kanalları haline gelir ve enerji anlaşmaları stratejik güç dengesi anlaşmalarına dönüşür.

Mısır için Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına katılmak yalnızca insani bir misyon değil, aynı zamanda ekonomik istikrarı ve siyasi etkiyi yeniden kazanmanın bir yoludur. Azerbaycan için ise Doğu Akdeniz’in yükselen enerji mimarisindeki konumunu güçlendirmek ve İsrail, Türkiye ve Avrupa ile yeni iş birliği yolları kurmak için bir fırsattır. Türkiye için ise stratejiyi yeniden düşünmeyi ve rekabet ile ortaklık arasında bir denge kurmayı gerektiren bir meydan okumadır. Avrupa için ise gaz ve diplomasinin el ele gittiği istikrarlı tedarik kanalları sağlama şansıdır.

Ve eğer 20. yüzyılda Mısır Arap dünyasının kalbi ise, 21. yüzyılda Azerbaycan, Türkiye, İsrail ve Avrupa’nın çıkarlarının birleştiği bir enerji jeopolitiği merkezi haline geliyor.

Share this content:

Yorum gönder