Millet tercihini yaptı…
Derin millet feraseti, yolculuğumuzun seyir defterinde bu sayfayı sonlandırdı…
Tarihi referanslarına daha sadık olan Ak parti ve MHP, ileriye matuf uluslararası güvenlik endişelerinin oluşacağı bir dönemde, çıkış harekâtı yaparak, yürüyüşün kapısını araladı…
Ve yeni sayfaların hazırlıklarını başlattı…
CHP ye yüklenen misyonun yönünü değiştirdi…
Zamanı gelmiş olsa gerek…
Sistem değişikliği ve görev sahiplerinin tasarrufu zamanın ruhu ile örtüşmektedir…
*******************************
Derslerini lüzumsuz görüp de fazla ilgilenmediğimiz tarih ve coğrafya, toplumumuzun nezdinde isim olmaktan çıkarak anlamlanmaya başladı…
Akif’in ‘’tarihe sığmazsın’’ sözünün hakikati tekrar isbat-ı vücut derdine düştü artık…
*******************************
Geçmişin fetret dönemleri ile karşılaştırdığımızda 30-40 yıllık bir gecikme söz konusu…
Atatürk’ün 1927 Adana Türk ocağında yaptığı konuşma çok manidardır;
-On üç milyon nüfusla bizi istila edebilirler,
-Yirmi beş milyon nüfusa vardığımız zaman bizi istila edemezler,
-Elli milyon nüfusa eriştiğimizde Dünya siyasetinde rol oynayacağız…
Hâlihazır durum, hedefler ve endişelerin özeti…
Hafife almamak gerek…
Endülüs medeniyetini dokuz yüz yıl sonra yok eden aktörler ve faktörler bize ders için yeterlidir…
Avrupa ilhamının zirvesi Goethe ‘’Ya örs olacaksın ya çekiç’’ derken, biz mazlumlar için âlemi ateşe vermiştik…
Teferruatlar değişebilir ama mütemmimler aynı, düşünceler aynı… ******************************
Tarihin akışı; Geçmişimizin müktesebat referansları ile birlikte bize ‘’hazırlan’’ ve ‘’harekete geç’’ şeklinde yön çizdi…
Geniş bir hinterland murisi’nin; yükümlülüklerini, icaplarını, olası kazanımların alt yapı çalışmalarını, muhtemelen ilk beş yıllık zaman diliminde varisleri gerçekleştirecektir…
Belki bin odalı saraylar da yetmeyecek bu çalışmalara…
Bir taraftan hazırlıklar yapılırken, diğer taraftan da sert mücadeleler icra edecekler…
Çetrefilli…
Çok yüksek kazanımlar ya da ağır bedeller…
Bundan kaçışımız yok…
Müdahil olmaz isek sonuç belli… Beka sorunu…
Tarih şuuru ve tedbir anlayışı harekete geçmeyi icab ettirir…
İngiltere’nin Osmanlı-Rus savaşında, güya her türlü desteği bize verip gizlice Ruslarla anlaşarak bizi parçalanmaya itelemeleri örneğini unutmayalım…
Lenin’in Rus çarını devirdikten sonra sırlarını deşifre etmesiyle ortaya çıkan bir gerçek bu…
Avrupa, Amerika ve İsrail’in ezoterik hedefleri ve emperyal misyonlarını nasıl göz ardı edebiliriz…
Güncel ve oynak merkezli, pozisyona pozisyon politikalar, ortak menfaatler elbette olacak…
Türkiye’nin emperyal misyonundan bahsetmiyorum… O hiç olmadı…
Sadece, durdurulmuş bir medeniyetin mükellefiyetleri ve mecburiyetlerinin, olası encamını değerlendiriyoruz…
Önümüzdeki muhtemel kazanımların netameli macerasını arz etmeye çalışıyoruz… Bu büyük mücadeleyi, oyun zannetmek, sadece bilinç zaafiyetidir… *******************************
Hiçbir devirde Türk milleti hafızasını kaybetmemiştir…
Zaman içerisinde; devşirme yöneticiler, bürokrasi krallıkları, on yılda bir yeniçeri ağalığı yapanlar, ihanetler olmuş…
Hakan, katun, evlatları ve güvenilir yöneticilerinin hakim olduğu devletin mahremi ve genetik kodları, Nizam-ül mülk ile beraber sistemleştirilmiş, yıkılışlar ile birlikte yeni devletlerin oluşumunu, güvenliğini, sevk ve idaresini akılları zorlayan bir teşkilatçılık icrası ile ihya etmişledir…
Geleneğimizde, devletin bekasını ölümlülere bağlayacak kadar sığ bir düşünce hakim olmamıştır… *****************************
Son dönemde ise parçalanış ile birlikte vuruşarak geri çekildik…
Yüz elli-iki yüz yıl geç yıkılışımızın sebeplerini çok iyi yetişmiş hukukçulara bağlamıştı Avrupalılar… Kuruluştaki felsefe çok zayıflatılmış, yıpranmıştı,
Kontrolümüzden çıkmıştı… İyileştirmeler de yeterli olmuyordu… Zamanı gelmişti…
Sebep-sonuç ilişkilerinin çoğu ise lafı güzaftı…
Görenler, tedbir ve yeniden doğuş derdine düşmüştü artık…
Feraset sahiplerinden Yahya Kemal’in, özellikle; bir taraftan milletin maneviyatını sağlam tutmak için yazdığı şahika şiirler…
Bir taraftan da misak-ı milli anlayışını anlatma ve’’ bizim başka topraklarda gözümüz yoktur’’ nesirleri, hesaplı kitaplıdır, büyük derslerdir…
Aydın yabancılaşmasının en yoğun yaşandığı dönemde Yahya Kemal, önemlidir, özeldir… Tabii ki zor bir süreç…
İstila endişeleri, yönetim zaafları, mali zorluklar, ihtilaller, ihanetler, terör v.d derken günümüze kadar geldik…
Tarihin manivelası ise bizi bir yerlere sürüklüyor…
Buna kayıtsız kalmak, değirmen taşlarının birbirini öğütmesi, yok etmesi gibi bizi ezecektir.
Bu da yem olma tehlikesidir…
Uluslararası baskıların had safhaya ulaşması ile geçmişin hesaplarını göreceğimiz zaman, örtüşmektedir…
Öncellenerek….
Rüzgârı biz estirmedik…
Bu rüzgârın esişinin kontrolümüzde olmayışı tehlikelidir…
Truvalılar rüzgârı keşfetmişti… öyle yazıyordu kitabede…
Rüzgâr zaten vardı neyin keşfiydi bu…
Elbette ki yelkenin…
Evet, rüzgârı biz estirmedik ama yelkenlerimizi öyle ayarlamalıyız ki rüzgâr nasıl ve nereden eserse essin yol alabilelim…
Tecrübe, akıl, feraset, sabır, birlik, tedbir, çalışmak, çalışmak, çalışmak ile…
Yeter ki bizim ve mazlum milletlerin umudu başka bir bahara, bir yüzyıl sonraya kalmasın… Bu yürüyüşte tereddüt e mahal yoktur…
Erdoğan, Bahçeli ve gizli kahramanlar tarih yazacaktır…
Bugün lider Erdoğan’dır…
Onlara düşen ise, öncelikle kararlı olmaları, dinamik devlet yapısının ve hukuki normların sağlıklı bir şekilde oturtulması, ihyası ve işletilmesi…
Ve hazırlıkların hızlandırılması…
Millet her zaman olduğu gibi zorlu ve ihtiyaçlı dönemlerde yanlarında olacaktır… Gelecek nesillerimiz ve güzel günler için…
***************************
Düşüncelerin hamaset veya romantik şovenizm olarak değerlendirilmemesi gerekir… Bu, uzun ince bir yol…
Kahramanlarımız gelir, görevini yapar ve gider…
Gök kubbenin altında adları her zaman var olur… ******************************
Zanlarımız budur…
Belki de beklediklerimiz…
Mustafa Sami Atalay