KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Vizyon

Vizyon

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 8 dk okuma süresi
299 0

ABD’nin kuruluşu ve bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması Kuzey Amerika’nın ağırlıklı olarak doğu sahillerini sömürgesi yapmış olan İngilizlere karşı ekonomik gerekçelerle baş kaldırmaları ve sonra gelişen bağımsız savaşını kazanmalarına dayanır. İroniye bakın ki ABD sömürgeciliğe ve zamanında bunu sürdüren emperyalist bir devlete karşı varolabilmiş bir devlettir. Zamanında güney Amerika’ya zor kullanarak müdahale etmek isteyen İspanya’ya göz dağı vererek müdahaleden vaz geçirmiştir. Daha fazla sömürülmesini engellemiştir. Ama o zamanlardan günümüze köprünün altıdan çok sular aktı. Sömürgeciliğe karşı olan ülke, ismen olmasa bile içerik olarak kendisi sömürgeci oldu çıktı. Zengin doğal kaynakları, özgürlükçü ekonomisi ve dünyanın geri kalanına uzak coğrafyası nedeniyle dünya savaşlarının yıkımın uzak kalması özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında süper güç olarak ortaya çıkmasını kolaylaştırdı. Zenginleştikçe ve güçlendikçe kuruluş felsefesinden uzaklaştı. Savaşın yıkımlarından zamanla kurtulan rakipler 1970-80’lerde ekonomik olarak yeni güç merkezleri olarak ortaya çıkmaya başladığında ABD için işler değişmeye başladı. 2000’li yıllarda Çin’in yeni bir ekonomik güç merkezi olması dünyadaki ekonomik dengeleri daha ciddi biçimde zorlamaya başladı.
ABD özellikle İkinci Dünya Savaşında askeri güç kullanmanın sonucunda ciddi ekonomik avantajlar etmişti. Bu nedenle askeri güç kullanma potansiyelini hep güçlü tutmaya çalıştı ve halen de dünyada onun kadar askeri harcama yapan bir ülke yoktur. İşler ABD için kötüye gitme sinyalleri verdiğinde önce 1990’da sonra büyük yıkıcı bir askeri operasyon 2003’de petrolü Euro ile satmayı planlayan Irak’ta yapıldı. Devamı Afganistan, Libya ve Suriye gerçekleşti. İkinci Dünya savaşında güç kullanarak aldığı ekonomik kazançları, başı sıkıştığında yeni askeri operasyonlarda aradı ancak o kazancı bulabildiği tartışmaya açıktır.
Gelinen noktada 50 sene önce dünyadaki ticareti serbestleştirip gelişmiş endüstri mallarını tüm dünyaya satmayı isteyen ABD şimdi kendi yaptığı oyunu bozup kendi ülkesine satılan malları engellemek için serbest ticaretin önüne engeller koymaya çalışıyor. Çelik vergilerini artırma meselesi kısaca budur. Bu resim başarısızlık resmidir. Bunlar ABD’yi ABD yapan özgürlükçü ekonominin tersine ülkeyi güçlendirmeyecektir ve bu gidişle yeniden büyük Amerika olmayacaktır. Zaten küresel rekabet ekonomik olarak ABD’yi sıkıştırmaktadır ve belirli oranda zenginliği diğer gelişen ülkelerle paylaşmak zorundadır ama mesele bunun nasıl kabul edileceğidir. Zira hiçbir iktidar ekonomik gerilemenin faturasını ödemek istemeyecektir, modern insanın da daha aza tamah edeceği yoktur. Zamanın bir sömürge devleti şimdi kendi kabını beğenmiyor. Şiddet kullanmak da her zaman ekonomik fayda sağlamaz. Belki de ABD ekonomisinin içe çöküşünü kavgacı politikaları kurtarmaktan çok daha hızlandıracaktır. Olan insanlığa, medeniyete, iyiliğe, dürüstlüğe, ahlaka, barış ve huzur içinde insanca yaşama hakkına oluyor. Tarih akışını sürdürüyor. Ama insanlık, insana insan olduğu için, diğer canlılara da bir can oldukları için değer veren ve dünyanın kendisi ile barışık bir medeniyet yaratma başarısını gösteremedi.
ABD’li popüler girişimci Elon Musk’ın hayali Mars’ı yaşanabilir bir gezegen haline dönüştürmekmiş. Dünya’nın başına bir şey geldiğinde insanların gideceği bir yer olsun diye. Takdire şayan bir vizyon. Dünya’ya kendi kendi bir şey olma olasılığından çok insanların yaşanmaz bir hale getirmesi daha muhtemeldir. Varsayalım Musk Mars’ı yaşanacak hale getirdi. İnsanlar oraya kaçtılar. Marsa gidecek teknolojiyi geliştiren inanlar Marsı kaç senede tekrar yaşanmaz hale getiriler acaba. Zamanında sömürge olan ülkeler eline fırsat geçtiğinde kendisi sömürgeci oluyor. Toplumların hafızası ve vicdanı sanıldığı kadar iyi değil. Bizim Marsa gitmekten daha büyük bir vizyona, insanları ve toplumları daha ahlaklı, iyi, dünyayla ve diğer tüm canlılarla barışık hale getirecek bir vizyona daha doğrusu böyle bir dünya gerçeğine ihtiyacımız var.
Gerçek dünyaya ve günümüze dönecek olursak olan bitenin kısa bir açıklaması Ortadoğu bölgesinde ciddi bir değişimin gerçekleştiğidir. Bu değişim ABD’den Rusya’ya, Fransa’dan Çin’e, dünyanın uzak ülkelerini, İran’ı, Türkiye’yi ve şimdilik değişenleri Suriye’yi Irak’ı kısaca birçok küresel ve bölgesel gücü ilgilendirmektedir ve değişim sancıları bir süredir devam etmektedir. Bu değişim yukarıda yakındığımız insan hayatının değeriyle ve insani barışçı bir vizyonla fazla ilgilenmemektedir. Eski müttefiklik, düşmanlık ilişkileri değişim sonrası istenilen tabloya uymasa gerekir ki, eski dostlar düşman, eski düşmanlar dost olmaya başlamıştır. Dolayısıyla değişimin ciddi ve radikal olacağını, İran ve Türkiye gibi başat bölge ülkelerinin sıkıştırılmasının büyük olasılıkla bölge ülkelerinin aleyhine gelişmelere razı edilmesinin bir parçası olacağını öngörmek mümkün. Bu zorlama değişimin bölgeye huzur, barış ve düzen getirmesi ise çok olası görünmemektedir. Bölge ülkeleri ve insanları aralarında ne kadar bölünürlerse dünyanın uzak ülkeleri o kadar kazanacaklar. Türkiye bir süredir coğrafyadaki bin yıllık varlığı ve bekası açısından tarihinin en kritik süreçlerinden birini yaşıyor içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılıyor, ülke boyunduruk altına alınmak isteniyor. İddialı, vizyoner ve güçlü bir Türkiye hazmedemiyorlar. Türkiye’nin bağımsızlık kararlılığı, birilerini ciddi olarak rahatsız ediyor. Tarih ,Türkiye Cumhuriyetini çok kez test etti. Her büyük şoktan sonra çok güçlü, çok parlak bir gelecek inşa etmeyi başardı. Yine yapacak, yine inşa edecek, yine kazanacak. Türk Milletin , bu coğrafyanın bekçileridir, tarih öncüleridir. Türkiye Cumhuriyeti Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmuştur. Milli ve yerli duruş kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Türk Milletinin ruh kökünden doğmuştur. Geldiğimiz bu aşamada Türkiye kazanacak, istikbalimiz parlayacak, istiklal haklarımız bizzat Türk milleti tarafından güvenceye alınacaktır.
Doç. Dr. Murteza HASANOĞLU

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir