KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Türkiye vazgeçil-e-mez ülke!

Türkiye vazgeçil-e-mez ülke!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 6 dk okuma süresi
366 2

Hatırlarsanız Necmettin Erbakan’ın genel başkanı olduğu Milli Selamet Partisi’nin amblemi anahtardı. Az sayıda milletvekili olmasına rağmen adı geçen siyasi parti, 12 Eylül 1980 öncesinde CHP ve AP arasında denge unsuruydu ve deyim yerindeyse o dönem Türk siyasi hayatında anahtar işlevine sahipti. MSP’nin yer almadığı bir koalisyon hükümetinin kurulması aritmetik açıdan mümkün olmuyordu. Günümüzde Türkiye bulunduğu coğrafyada uluslararası güçler arasında tıpkı MSP gibi anahtar rolünde. NATO üyesi olması onu Atlantikçi blokta değerlendirilmesine yol açtığı gibi Rusya ile ilişkileri ve Suriye’deki göreceli ittifakı onu Avrasya çizgisine taşıyor.

AB ile serüveni, İslam ülkeleriyle diyalogları, Filistin davasına sahip çıkması, İsrail’le diplomatik bağlantıları Türkiye’yi diğer bölge ülkelerinden farklı bir kategoriye sokuyor. Türkiye’nin bu özellikleri onun tanımlanmasını zorlaştırdığı gibi, herhangi bir şekilde itham ve infaz edilmesine imkân vermiyor. Coğrafya kaderse Türkiye bu kaderin dışına çıkmayı başarabilen ender ülkelerden birisi. Tarihi bağları kültürel dokusu ve inanç haritası nedeniyle bir Ortadoğu ülkesi, Cumhuriyet rejimi ve değerleri itibarıyla bir batılı ülke.

ABD’nin savaş çığlıklarıyla bunaltmaya çalıştığı komşu İran, şimdi deyim yerindeyse Türkiye’nin ocağına düşmedi mi? Türkiye’nin ABD’nin talepleri doğrultusunda İran’la ilişkilerini şekillendirmesi, İran’ın felaketi olacağından, İran yönetiminin kısa vadede Türkiye’nin tarafsızlığını kazanması İran çıkarları açısından büyük önem arz ediyor. İran’ın bu olası tarafsızlığı ve göreceli dostluğu sadece ucuz doğalgaz ve petrol satışıyla rutine bağlaması daha pragmatik bir ifadeyle satın alması mümkün olabilir mi?

Türkiye’nin diğer doğalgaz ve petrol üreticisi ülkelerle ilişkileri, İran’ın bu sektördeki sözde pozitif ayrımcılığını anlamsızlaştırdığından daha farklı diyalog konuları bulmasını gerektiriyor. Ben kısa keseyim Aydın havası olsun! İran eğer Türkiye’yi kazanmak istiyorsa Suriye ve Irak politikalarını değiştirmek zorunda. Bunun anlamı ivedilikle Suriye ve Irak’ta Türkiye’yi denklem dışı bırakan politikalarını terk etmesi. Aynı şekilde Türkiye’nin körfez politikasına karşı çıkmayı bırakacak, Kafkaslarda Ermeni yanlısı politikaları terk edecek demektir. Şimdiye kadar kadim pers siyasetine övgü düzen yerli mankurtlarımız İran’ın bu çıkmazına ne diyecek merak ediyorum.

Türkiye ABD’nin PKK/PYD ittifakına cevabını Barzani’nin Türkiye başkentine yaptığı son ziyaretle vermiş oldu. Ankara semalarında rüzgâr alan bayrak, Amerikan hegemonyasına itirazın sembolüydü. Barzani; Türkiye Başbakanı Yıldırım’la Münih Güvenlik Konferansı’nın yan etkinlikleri vesilesiyle görüşmesinin ardından geldi ve önemli hedefleri ve noktaları ele aldı. Ankara’nın Kürt bağımsızlığı yanlısı duruşunun vurgulanmasıyla Bağdat-Erbil ihtilafının derinleşmesinin sağlandığı gibi, Peşmerge güçlerinin Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kazanımlarının karşısında konuşlandırılması gerçekleştirildi ayrıca güvenlik ve enerji işbirliğinin arttırılma konusu masaya yatırıldı. (bkz. http://medyasafak.net/haber/2235/barzani-nin-turkiye-ziyaretinin-uc-temel-amaci )

ABD, Suriye politikasının sağladığı bataktan çıkmasını bekleye dursun Menbiç’teki gelişmeler Türkiye’nin gücünü ve vazgeçilemezliğini göstermiyor mu? ABD’nin bölgede SDG için eğitim üssü kurup 60 kadar askeri eğitmeni gönderdiği, SDG ve PYD unsurlarını ağır silahlarla donattığı Menbiç’te Menbiç Askeri Meclisi’nden yapılan açıklama, ABD’nin karizmasını çizen aynı zamanda bu küresel devin sözde onurunu kurtaran bir atraksiyon değil mi?
Menbiç Askeri Meclisi’nden konuyla ilgili yapılan “Sivilleri savunmak ve onları savaşın olumsuz etkilerinden korumak, Menbiç’in güvenliğini sağlamak ve Türk ordusunun Suriye topraklarına yönelik işgal planlarını boşa çıkartmak, Suriye topraklarında yaşayan bütün halklar için önümüze koyduğumuz hedeflerimizdir. Menbiç Askeri Meclisi olarak bu hedeflerimizi gerçekleştirmek adına belirtiyoruz ki, Menbiç’in batısındaki güçlerimiz ile Türk ordusuna bağlı çeteler arasında bulunan yer aldığı hattın savunmasını, Rus yetkililerle yaptığımız ittifak gereği Suriye devleti güçlerine devretmiş bulunmaktayız.” açıklaması, bunun göstergesi olamaz mı? (Bkz. http://www.ehlibeythaber.net/kurt-gucler-el-bab-cevresindeki-koyleri-suriye-hukumetine-devrediyor/ )
Nitekim Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Daire Başkanı Rudskoy’da, PYD/PKK’nın kontrolündeki Münbiç’in, bugünden itibaren Suriye ordusuna devredileceğini bildirdi ve yaşanılan sürece son noktayı koydu. Bu son gelişmeyle ABD’nin kanton aşkı büyük yara almıştır. Koridor rüyası bitmiştir. Menbiç’te Amerika’nın değil Türkiye’nin dediği olmuştur. Amerika ters köşeye yatmasına rağmen faturayı Türkiye’ye kesemez, kesmez. Çünkü Türkiye Çin ile savaşında Amerika’ya lazım.

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

2 Yorum

  1. Mehmet Sarsmaz - -

    “(…)Türkiye bu kaderin dışına çıkmayı başarabilen ender ülkelerden birisi. Tarihi bağları kültürel dokusu ve inanç haritası nedeniyle bir Ortadoğu ülkesi, Cumhuriyet rejimi ve değerleri itibarıyla bir batılı ülke.” tümcesinin altı çizilir…

  2. Metin Hasırcı - -

    Türkiye ısrarını kabul ettirmiş olması bakımından başarılı ancak bek raunda dikkat gerek. Fiemanillah

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir