KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. SERDAR BOZDOĞAN: *YENİ DÜNYA DÜZENİNDE BRICS DALGASI VE TÜRKİYE’ NİN DÜNYADAKİ STRATEJİK KONUMU*

SERDAR BOZDOĞAN: *YENİ DÜNYA DÜZENİNDE BRICS DALGASI VE TÜRKİYE’ NİN DÜNYADAKİ STRATEJİK KONUMU*

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 7 dk okuma süresi
81 0

21. yüz yıl evresinde yeni dünya düzeni yeniden şekilleniyor. Yeni oluşumlar, konvansiyonel adımlar, büyük lobi gruplarının dahi kendi içinde çekirdek örgütlenme süreçleri günden güne artıyor. Bu yüzden Ortadoğu’ da genel bir barış olmazsa genel çatışma alanlarının savaş sürecine dönme ihtimali çok yüksek görünüyor.

Tamda bu konulara yönelik gelişmekte olan ülkelerin uluslararası konularda daha çok söz sahibi olmasını isteyen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin kolektif bir hedef doğrultusunda bir araya gelerek 2006’da, “BRIC” grubunu kurdu. Grup adını, bu ülkelerin İngilizce baş harflerinden alıyor.

2011’de Güney Afrika’nın da katılmasıyla grubun adı “BRICS” olmuştu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin oluşturduğu ekonomik topluluk BRICS’ e Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de 1 Ocak 2024’ de BRICS’e katıldı. 2006’dan 2024 yılana dünyada bir çok şey değişirken bu gurubunda hareket kabiliyeti arttı ve grubun genişletilmiş hali için adının “BRICS+” olacağı düşünülüyor.

Tüm bu gelişmelerin yanı sıra Arjantin’inde gruba davet edilmesine rağmen Ülkenin yeni cumhurbaşkanı Javier Milei BRICS’e katılmayacaklarını gerekçe beyan etmeksizin dile getirdi. Buda Arjantin üzerinde güç etkisi olan ABD’ in gruba karşı olduğunu gösteriyor.
 
Batılı ülkelerin kendi hedefleri doğrultusunda ortaya koydukları gerekçeler hakimiyetinde şekillenen dünya düzenine sesli bir şekilde meydan okuyacak bir güç haline gelen BRICS, bir ülkenin ya da sınırlı sayıda ülkenin kendi iradelerini dünyanın geri kalanına dayatma girişimlerini ve tahakküm ilişkilerini reddeden ülkeler için bir çekim merkezi olurken Birleşmiş Milletler ve NATO tarzı uluslararası kuruluşların çağın koşullarına göre barışı temin edemedikleri tezi ön plana çıkıyor.

Ayrıca İran’ın resmen gruba katıldıktan bir kaç gün sonra  patlamaların gerçekleşmesi manidar bir durumdur. Tüm bu süreçlerin yanında  BRICS topluluğuna Suudi Arabistan’ da katıldı ve kendi devlet kanallarında haber yaptırdı. Bu da Ortadoğu’ da kartların yeniden dağıtıldığın bir göstergesidir.

Tüm bu süreç gerçekleşirken dünyanın gözü yeniden Türkiye’de. Çünkü  Jeopolitik konumu sebebiyle hem dünya siyasetinde hem küresel ticarette hemde uluslararası diplomaside vazgeçilmesi zor bir pozisyona sahip Türkiye’nin yükselen bir güç olarak yeniden gücü artıyor ve tüm dünya devletleri bunun farkında.

Yeni şekillenen BRİCH’in en büyük hedefi Avrasya kıtasının göbeğinde olan Türkiye’ nin de gruba dahil olmasıdır. Türkiye Asya, Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika’nın kesişme noktasıdır. Bu yüzden ABD mecburi olarak Türkiye ile işbirliğini artırmak zorunda. Isveç’in NATO üyeliği konusu bahanesiyle ABD dışişleri bakanı cumartesi Türkiye’ ye geliyor ama daha mühim olan konunun “BRICS’ olduğunu bizim bildiğimiz gibi bizim bildiğimizi ABD’ de biliyor.

Peki Türkiye’in BRICS’e girmemesini arzu eden ABD’den ne istenmelidir?

Ekonomik ambargonun kalkması mı? Finansal aglarda kolaylık mı? Terörle mücadele konusunda işbirliği mi? Filistin’e özgürlük ve Filistin Devletinin Türkiye öncülüğünde tanınması mı? İsrail Başbakanı Netenyahu’nun yargılanması mı? Zengazur koridorunda Türkiye’nin üstünlüğü mü? Düzensiz göçle uluslararası mücadelede Türkiye’nin gücünün artırılması mi? Savunma sanayi alanında ara ürünlerin kısıtlanmasına son verilmesimi?

Herkes şunu bilmeli ki Türkiye içinde bulunduğu yüzyılın coğrafi koşullarına göre politika geliştirebilen ve 20 yıllık siyasi aksiyon evresinde dünya devletlerini yakinen tanıyan ve analiz eden başarılı bir dışişleri bakanı’na yani Sayın Dr. Hakan Fidan’a sahip olduğu için çok şanslıdır.

Çünkü Dışişleri Bakanı Sn. Dr. Hakan Fidan yukarıda saydığımız tüm gerekçeli kararların iç dinamiklerini bilen ve buna mukabil olarak milli bir perspektif açısından mütekabiliyet oluşturacak donanıma olan birisidir.

Türkiye’nin öncülügünde 21. yüz yılın “Türkiye Yüzyılı” olması için jeostratejik konuma münhasır olarak hep birlikte dış politikaya odaklanmalıyız.

Bugün büyük bir insanlık dramı ve vahşet olarak dünyanın gözleri önünde on binlerce Filistinli Gazze’deki İsrail saldırılarında hayatını kaybederken ABD ise İsrail’e koşulsuz desteğini halen sürdürerek katliamlara ortak olmaya devam ediyor. ABD başkanı; ben Yahudi değilim ama Siyonist’im, derken yeni uluslararası oluşumların ortak hedefi siyonizm olacağı gerçeğini unutmamak lazım.

Türkiye bölgesinde ve dünyada güvenin merkezi olmaya devam edecektir. 2024 yılında İran’da artması hedeflenen sancılı süreçlerin önüne Türkiye geçebilir. İran’ da Zengazur Koridoru konusunda Turkiye’ ye zorluk çıkarmadan tarihi sınır komşuluğu görevini yerine getirmelidir. Keza BİRİCS+ grubu terörün tanımını ortaya koyarak uluslararası düzeyde terörizmle mücadeleye yeni bir ivme kazandırarak dünyanın sancılı sürecine dur demelidir. İşte tam da bu yüzden tüm dünyanın gözü Türkiye’dedir. Türkiye’nin gözüde siyonist emellerin son bulmasına yönelik olacaktır.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir