KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Michael Horowitz: Erdoğan’ın Soçi ziyareti… Denge oyunu başarısız oldu

Michael Horowitz: Erdoğan’ın Soçi ziyareti… Denge oyunu başarısız oldu

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 14 dk okuma süresi
164 0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın makam aracı Soçi’deki başkanlık sarayının girişinde durduğunda her şey normal görünüyordu. Başkan Vladimir Putin, onu yüzünde bir tebessümle karşılamıştı. Teşrifat, alışıldığı gibiydi. Erdoğan; Rusya Devlet Başkanı ile yüz yüze kısa bir görüşme için gelen çok sayıda önemli yabancı ismin en sonuncusuydu. Bilindiği üzere Rusya Devlet Başkanı, Karadeniz’de yer alan bu tatil yerinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, dönemin İsrail Başbakanı Naftali Bennet, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve yolu bu tatil yerinden geçen başka pek çok liderle bir araya geldi.

Ancak bir NATO üyesi ülke lideri ile Rusya Devlet Başkanı arasındaki bu görüşmede oldukça ilginç bir şey vardı. Bu görüşmeden birkaç saat önce Putin’in ordusu, Ukrayna’nın İzmail limanına bir saldırı başlatmış ve Rus insansız hava araçları, bir diğer NATO üyesi olan Romanya’ya birkaç kilometre (km) mesafedeki hedefleri vurmuştu. Bizzat Romanya’daki hedefleri bile vurmuş olabilirdi.

Soçi’den yüzlerce km uzaklıkta Rus askerleri, Türkiye’nin Ukrayna’ya gitmekte olan bir tankerine zorla bindi. Bu, birçokları tarafından denizde korsanlık eylemi olarak adlandırılabilecek bir eylemdi, ama Ankara olayı bu şekilde tanımlama konusunda tereddüt etti.

Rusya tarafında, dekorun ihtişamı Rusya’nın kendi içinde baş gösteren çatlakları gizleyemedi ve bu da Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmeyi eşit öneme sahip iki tarafın buluşmasına dönüştürdü. Nitekim Erdoğan’ın ziyaret ettiği Rusya, kazanamadığı, hatta kaybetme ihtimali bulunan savaşıyla bitkin düşmüş bir ülkeydi. Üstelik ortaklarıyla müttefiklerinin sayısı da sürekli azalıyordu. Bundan sadece birkaç hafta önce de o zamanlar hareketli olan Prigojin, Rusya’nın güneyindeki Rostov’a bir baskın düzenleyerek kötü şöhretli isyanını başlatmıştı. Bu olay, Rusya liderliğinin birlik halinde kalıp kalamayacağına dair bir şüphe doğurdu. Ama tabi Erdoğan’ın arabası Putin’in sarayı önünde durduğunda, Prigojin’in de uygun bir vakitte ölmesiyle bu mesele ‘sonuca bağlanmış’ idi.

Ama diplomasi bu değil mi zaten? İki lider, askıda kalmış sorunları tartışmak için masaya oturur. ‘İçlerinden biri Başkan Putin’le masaya oturmayı kabul ederse Rusya ile olan meseleler çözülebilir’ düşüncesi, uzun bir süredir Avrupalı ve Amerikalı liderlerin zihnini meşgul etti. Aslında bir kısmı halen bunu düşünüyor. Erdoğan’ın yaptığı da buydu. Soçi’de iki lider, ilişkilerini ‘özel’ ve şahsi göstermeye çabaladı. Hatta Erdoğan, ara sıra Rusya Devlet Başkanı’nı ‘dostu’ olarak niteliyordu. Esasında Erdoğan, Prigojin’in gerçekleştirdiği isyan zamanında Putin’le konuşan az sayıda liderden biriydi. Bununla eski bir borcu ödemiş oldu. Zira 2016 yılında da Erdoğan darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığında Başkan Putin, onunla iletişime geçen az sayıda liderden biri olmuş, hatta işi ona Rus güçlerinin yardımını teklif etmeye kadar vardırmıştı.

Putin ile Erdoğan arasındaki şahsi bağlantılar, bu sefer istenen sonucu vermedi. Nitekim Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, ‘iki başkanın saatlerinin eşzamanlı’ olduğunu söylese de hem Ankara hem de Moskova, kendi saat diliminde yaşıyor gibiydi

Putin ile Erdoğan arasındaki şahsi bağlantılar, bu sefer istenen sonucu vermedi. Nitekim Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, ‘iki başkanın saatlerinin eşzamanlı’ olduğunu söylese de hem Ankara hem de Moskova, kendi saat diliminde yaşıyor gibiydi.

Ziyaretin öne çıkan başlığı, Karadeniz Tahıl Anlaşması idi. Türkiye’nin desteklediği bu anlaşma, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan küresel gıda krizinin hafifletilmesine katkı sağlamıştı. Ancak 17 Temmuz’da, Rusya’nın anlaşmanın süresini uzatmayı reddetmesiyle sona erdi. Moskova o zamandan beri Ukrayna’nın deniz ve nehir limanlarıyla tarım sektörüne yönelik saldırılarda bulunuyor.

Bu krizin ortasında gözler, potansiyel bir arabulucu olarak Erdoğan’a çevrildi. Türkiye Cumhurbaşkanı, Soçi’de yaptığı açıklamalarda da ‘dünyanın gözünün’ bu iki liderde olduğunu belirtti. Ancak görülebilecek çok fazla sonuç yoktu. Zira Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı’nı anlaşmaya dönmeye ikna edemedi.

Bunun yerine Putin, anlaşmaya dönme şartlarını yeniden dile getirdi. BM tarafından ortaya sürülen yeni bir öneri, Kremlin’in bazı ‘endişelerine’ yanıt vermeye çalışıyor, ancak Rusya’nın ön koşullarının tavanı, karşılanamayacak kadar yüksek. Anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi, Rusya tarafının bir dereceye kadar esneklik göstermesini gerektirecek ki Erdoğan’ın Putin’den teminatını alamadığı şey de bu.

Putin’in tutumu, Türkiye için tehlikeli bir an oldu. Bu olumsuz yansımalara en çok maruz kalan ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye, Erdoğan’ın liderliğinde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı işgalinin yansımalarını azaltmaya çalıştı.

Ekonomik açıdan Türkiye, Rusya’dan ticaret ve turizm alanında (bir dereceye kadar) fayda sağladı. Başkan Putin’in defalarca dile getirdiği gibi Rusya, Türkiye’nin uzun bir süre önce duyurduğu bir ‘enerji merkezi’ olma hedefine dönük çabalarını destekleme konusunda da istekli. Ankara, daha büyük bir indirim ve vadeli ödemelerle tedarik edilen ucuz Rus gazından da faydalandı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından yayınlanan verileri aktaran bir Türk ekonomi gazetesine göre Rus vatandaşları, Rusya’nın geçen yıl Ukrayna’yı işgalinin başından bu yana Türkiye’de 2 binden fazla şirket kurdu.

Bu gelişme, Batılı çevreleri endişeye sevk etmiş olsa da Ankara’nın çatışmadaki benzersiz rolü, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) üyeliği, ittifakın genişletilmesine karşı elinde bulundurduğu veto yetkisi ve coğrafi önemi, Rusya’yı yalnızlaştırmaya çalışanların tepkisini hafifletti.

Diplomatik açıdan Erdoğan, Rusya ile genişleyen ilişkilerini Moskova üzerinde potansiyel bir baskı aracına dönüştürmeyi başardı. Ayrıca bu Türk etkinliği, Batı’nın Rusya ile Türkiye arasında daha girift bir ortaklığa hoşgörü göstermeye hazır olmasının ardındaki bir başka neden olarak görülüyor. Erdoğan kendisini Putin’den taviz alma ihtimali bulunan az sayıda liderden biri olarak konumlandırdı. Şurası kesin ki Erdoğan, bu süreçte Batı’daki hayran çevresini genişletmedi, ama kendisini vazgeçilmez biri kıldı. En azından bu ana kadar.

Ancak bu karmaşık denge oyunu belirli sonuçlar gerektiriyor ve Erdoğan, Soçi’den eli boş döndü. Daha da kötüsü Erdoğan, Başkan Putin’in, söz konusu anlaşmanın çöküşünün sorumlusunun Ukrayna’nın uzlaşmazlığı olduğu yönündeki iddiasını destekliyor gibi görünüyordu. Hatta Kiev’e tutumunu ‘yumuşatması’ çağrısında da bulundu. Ayrıca Rusya’nın, tahılların Afrika ülkelerine dağıtılmadan önce üretmek amacıyla, Katar fonuyla Türkiye’ye gönderilmesini gerektiren teklifini de kabul etti.

Putin’in, Rusya’nın Karadeniz Tahıl Anlaşması’na yeniden döneceğine dair sinyaller vermek suretiyle Erdoğan’ı Soçi’ye çekip çekmediğini merak edenler olabilir. Putin ile Erdoğan’ın Rusya’nın Karadeniz kıyısında gerçekleştirdiği geçit töreni özenle planlandı. Bunun öncesinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rusya ziyareti de dahil olmak üzere bir dizi toplantı yapıldı ve bu toplantılarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaklaşan ziyaretinin detayları ve iki tarafın varabileceği anlaşmalar görüşüldü.

Ancak bunda Türkiye ile Rusya’yı birbirine bağlayan ilişkinin teşhisi açısından da bir hata vardır. Karadeniz Tahıl Anlaşması, gündemin ilk sırasında yer alsa da iki liderin ilgilendiği konuların listesi uzundu. Erdoğan ve Putin’in konuşacağı çok şey var. Zira Türkiye ve Rusya’nın çıkarları, çoğunlukla kesişiyor, ancak nadiren örtüşüyor. Mesela Suriye’de Türkiye, işin başında Devlet Başkanı Beşşar Esed’i devirmeye çalıştı. Buna karşılık Esed’in 2015 yılında başkanlık koltuğunu kurtaransa Rusya’nın müdahalesi oldu. Moskova’nın müdahalesinin ardından Türkiye, güvenlik çıkarlarının kapsamını daralttı ve tüm ilgisini PKK ile bağlantılı Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmaya yoğunlaştırdı. Türkiye, YPG’nin sınır dışı edilmesini sağlamak amacıyla çok sayıda sınır ötesi operasyon gerçekleştirdi. Şimdi de Esed’in iktidara geri gelme ihtimalini göz önünde bulundurarak uzun vadeli bir çözüm arayışında. Rusya ise bu çözümde arabulucu bir tutum sergiliyor.

Bu karmaşık denge oyunu belirli sonuçlar gerektiriyor ve Erdoğan, Soçi’den eli boş döndü. Daha da kötüsü Erdoğan, Başkan Putin’in, söz konusu anlaşmanın çöküşünün sorumlusunun Ukrayna’nın uzlaşmazlığı olduğu yönündeki iddiasını destekliyor görünüyordu

Suriye çekişmesi için bulunan, özellikle Erdoğan’ın tercihlerine uygun bir çözümün Moskova’dan geçmesi gerek. Ayrıca Rusya, krizin çözümü konusunda Türkiye’de artan iç baskının da farkında. Son birkaç yılda Erdoğan’ın milliyetçi müttefikleri, artan Suriye karşıtı duyguları kullanarak, Suriyeli mültecilerin tehlikelerle dolu koşullara rağmen Suriye’ye ‘yeniden yerleştirilmesi’ için baskı yaptı. Sürdürülebilir yeniden yerleştirme planı ise Esed’in onayını ve desteğini gerektirecek ki Suriye Devlet Başkanı bunu gayet iyi biliyor. Esed, Erdoğan Suriye’deki isyancı grupları desteklemeye devam ettiği sürece en azından açıktan açığa Erdoğan’la uzlaşmaktan kaçındı.

Türkiye ile Rusya, Suriye sahnesi haricinde önemli başka alanlarda da çatıştı. Örneğin Libya’da Türkiye, Trablus’taki hükümeti desteklerken Rusya, doğuda konuşlanmış savaş ağası Halife Hafter’i destekliyor ki bu da anlaşmazlığa yol açıyor. Prigojin’in yakın zamanda gerçekleşen ölümü, Rusya’nın Libya’daki varlığını etkileyebilir. Nitekim Prigojin’e bağlı Wagner, Rusya’nın etkinliğinde önemli bir rol oynamıştı. Bununla birlikte Putin’in yeni Afrika elçisi Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-bek Yevkurov’un tam zamanında, yani Prigojin’in uçak kazasından sadece birkaç saat önce gerçekleştirdiği ziyaret, acil durum planlarının zaten yürürlükte olduğunu gösteriyor.

Kafkasya’da da Türkiye, Dağlık Karabağ çatışmasında kadim müttefiki Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i destekledi. Diğer yanda Moskova destekli Ermenistan, Rusya ile kalıcı ortaklığı konusunda bir belirsizlik hissediyor. Genel olarak Türkiye, gizliden Kafkasya’daki nüfuzunu genişletmeye, Ukrayna çatışmasının ve Rusya’nın bölgede güç uygulama yeteneğinin azalmasının sunduğu fırsatı değerlendirmeye çalıştı.

Sonuç olarak Erdoğan’ın son ziyareti, Rusya’nın nüfuzu azalsa da Türkiye Cumhurbaşkanı’na baskı yapma ve nüfuzunu hissettirme araçlarını halen elinde bulundurduğunu doğruluyor. Erdoğan tahıl koridoru gibi kritik anlaşmaları müzakere etmek suretiyle küresel konumunu yükseltmeye çalışmakla birlikte kendisini giderek Rusya’nın nüfuzuna maruz bıraktı. Bu da istikrarı korumak için Doğu ile Batı arasında hassas bir denge kurmayı gerektirdi.

Doğrusu en usta sirk sanatçıları bile bazen tökezliyor. Erdoğan’ın bu oyunu da bir istisna değil.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir