KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İran’da Yaşanan Ayaklanmalara Gelen Süreç

İran’da Yaşanan Ayaklanmalara Gelen Süreç

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 15 dk okuma süresi
259 0

2017 yılının son Perşembesi günü İran’ın Meşhed kentinde başlayan hükümet karşıtı ayaklanmalar, hızlı bir şekilde ülkenin bir çok kentine yayılmıştır.Protestoların fitiliniRuhani hükümetini sıkıştırma amacıyla, muhafazakarlar tarafından ateşlense de, daha ilk günde Meşhed kentindeki sloganlarda bile İran hükümetinin direk kendini hedef almıştı. Ancak ayaklanmaların başlangıç nedeni ekonomik olsa da, konuyun aydınlığa kavuşturulması için biraz geriye gitmenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Aslında İran İslam Devrimi gerçekleşmesinde birkaç nedeni olsa da, siyasi özgürlükler ve toplumsal adalet devrimin merkezinde yer alan isteklerdendi. Hatta Humeyni sürgünde yaşadığı Fransa’da, yaptığı röportajlarda, kuracakları hükümet Batı tarzda demokrasi olacağını ve bütün farklı düşüncelerin özgürce faaliyet göstereceğini söylemişti. Bunula da yetinmemiş, Devrim zafer kazandıktan sonra, İran’ döner dönmez halka ilk konuşmasında, onların sadece dünyevi hayatları değil maneviyatlarını da iyileştireceklerini vaat etmiştir. Sözlerinin devamında halkabarınma, su, elektrik, ulaşım gibi imkanları bedava olacağını vaat etmiştir.Fakatdevrimin ilk yıllarındaki siyasi kargaşalar ve İran-Irak Savaşının başlamasıyla,söz konusu vaatler bir kenara bırakılmıştır. Muhalif sesler de savaş bahane edilerek bastırılmıştır. Özellikle 1980’li yıllarda muhalif grupların ağır bir şekilde bastırılması ülke genelinde bir korku havası yaratmıştır.Ayrıca toplumun çoğunluğudasavaşın yarattığı atmosfer sebebiyle verilen vaatleri unutmuş ve var gücüyle savaşa destek vermişti. Ancak savaşın bitmesi ile bu siyasi atmosfer yerini toplumsal ve siyasal taleplere bırakmıştır. Savaş sonrası Cumhurbaşkanı Rafsancani,yıpranan ekonomini canlandırmak için kemer sıkma politikasına gitmiştir. Bunu sonucu ülkede %50’lik bir enflasyon yaşanmış ve savaştan çıkan yoksul halkı daha da zor durumda bırakmıştır. Ardından 1992 yılında, geçen günlerdeki olduğu gibi yine de Meşhed kentinde ayaklanmalara meydana gelmiş vediğer şehirlere sıçramıştır. Ancak hükümetin bastırmasıyla ayaklanmalar sona ermiştir. Sonraki yıllarda da buna benzer olaylar ufak çaplı da olsa ara sıra bazı şehirlerde yaşanmıştır. Yukarıda ifade edildiği gibi, savaş zamanı bazı nedenlerden dolayı toplumda siyasi ve toplumsal istekler pek dinlendirilmemiştir. Ama savaşın son ermesiyle birlikte artık toplumdaki suskunluk yerini siyasal ve toplumsal isteklere bırakmaktaydı. Nitekim toplumda eğitim seviyesinin yükselmesi ve üniversite mezunlarının sayısını artması, siyasi ve sosyo- ekonomik talepleri de beraberinde getirmekteydi. Nitekim bu eğitimli kitlenin siyasi talepleri hükümet tarafından karşılanmayınca, 90’lı yılların başında ortaya çıkan ekonomik talepleriolan kitle ile birleşme yoluna girdi. Bu doğrultuda 1997 yılında, Mohammad Hatemi önderliğindeki reformcuları destekleyip iktidara getirmişlerdi. Siyasal özgürlükler, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü gibi vatlar Hatemi’nin en çarpıcı sloganları arasında yer almaktaydı. Böylece demokratik ve ekonomik beklentileri olan toplumun büyük çoğunluğu iki dönem art arda reformcuları destekleyip, seçimleri kazandırmışlardı. Fakat muhafazakarlarınreformlar karşısında direnmeleri ve reform yanlısı gazeteleri kapatmaları, bireysel özgürlükleri kısıtlamaları, aydın yazarları katletmeleri toplumda özellikle öğrenci kesimlerde öfkeye yol açmıştır. Nihayet 8 Temmuz 1999 yılında reform yanlısı Salam Gazetesi’nin kapatılması bardağı taşıran son damla olmuş ve ertesi günöğrencilerin ayaklanmalarına sebep olmuştur. Ayaklanmalar Tahran Üniversitesi’nde başlayıp ertesi günü Tebriz Üniversitesi’ne sıçramıştır. Öğrenciler okul kampüslerden sokaklara inerek dini lideri hedef almıştır. Ancak ayaklanmalar tehlikeli bir boyuta gelince Hatemi devriye girmiş ve öğrencilerden protestolara son vermelerini istemiştir. Protestocuları sakinleştirmek amacıyla, dini lider Ali Hamaneyi’de televizyon ekranlarında öğrenci yurduna saldırılmasından dolayı üzüntüsünü dile getirmiştir.Söz konusu çağrılar ve bastırmalar neticesinde ayaklanma yatıştırılabilmiştir. Aslında reform hareketinin yeni olduğu için genelde toplumun büyük bölümü Hatemi önderliğindeki reformlara umut ile bakmaktaydılar. Ayaklanan öğrenciler de bu umut ve inanç sayesinde Hatemi’nin sözünü dinlemişlerdi. Bu dönemde ufak tefek siyasi açılımlar ve ekonomide iyileşme olsa da, toplumun istekleri ve beklentileri karşılanmamıştır. Nihayet Hatemicumhurbaşkanlığının ikinci döneminin son yıllarındakibir konuşmasında cumhurbaşkanının fazla yetkisi olmadığını ve bir tedarikçiden ibaret olduğunu söyleyerek, taraftar kitlesini hayal kırıklığına uğratmıştır. Beklentileri yerine getirilemeyen kitleler ise reformculardan umutlarını keserek, iki gruba ayrılmışlardı. Birinci grup genelde eğitimli ve aydın kesimden oluşup daha çok siyasi özgürlükler ve demokratik değerler peşindeydi. İkinci grupun ise daha çok ekonomik temeli istekleri varidi. Bahsi geçen nedenlerden dolayı 2005’teki seçimlerde birinci grupta yer alan kesimin bir kısmı seçimleri boykot etti ve ikinci grup ise adalet sloganı ile meydana gelen muhafazakarlarınadayı olan Mahmut Ahmedinejad lehine oy kullandılar. Ahmedinejad iş başına gelir gelmez, dini lider Hameniy başta olmak üzere parlamentoda çoğunluğu ellerinde bulunduran muhafazakarların desteği ile nükleer faaliyetleri yeniden başlatılmasına karar aldı. Buda Batı ile ilişkilerin bozulmasına ve yeni ambargoların uygulanmasına yol açtı. Özgürlüklerin kısıtlı olduğu bir ortamdaAhmadinejad dönemi içte daha da baskıcı bir politika izlendi ve özgürlükler daha da kısıtlandı. Dış politikada ise Batı’ya sürekli meydan okumalarla ambargolara zemin hazırlayıp, ülke ekonomisinin yıpranmasını sebep oldu. Durum böyle olunca, 2009’daki seçimlerde (Ahmedinejad’ın ikinci cumhurbaşkanlığı dönemi seçimi) siyasal ve ekonomik durumdan memnuniyetsiz olan halk tekrar karşı cephede yer alan reformlara yakın olan Mir HosseinMousavi (müsavi) lehine oy kullandılar. Müsavi’nin seçimleri kazanmasına rağmen, dini liderin başını çektiğin muhafazakarlar seçime hile karıştırarak, sonuçları kendi lehlerine değiştirdiler.Buna tepki olarak halk sokaklara dökülüp rejim karşıtı sloganlar attılar. Yeşil Hareketi olarakbilinen bu protestolar, ağır bir şekilde bastırıldı.Dinmek bilmeyin, protestolar yaklaşık bir yıl sonra liderini (Mousavi ve MahdiKarroubi eşleri ile birlikte) ev hapsine alarak bastırıldı.Fakat ayaklanmalar bastırılsa da, toplumdaki siyasal ve ekonomik talepler hala bir kenarda durmaktaydı. Başka bir değişle reformculardan hayal kırıklığı yaşayan kitle ile ekonomik beklentilerle muhafazakarlara oy veren kitle gelinen son noktada, memnuniyetsiz kalmışlardı. Böylelikle söz konusu bu umutsuz kitle tekrar 2013Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İtidal sloganı ile meydana gelen vereformculara yakın olan Hassan Rouhani’ye (Hasan Ruhani)oy verdiler. Aslında Ruhani’ninİtidal’dan kastı, iç ve dışta ılımlı bir politika gütmekti. Yani dış politikada ılımlı tavır sergileyerek ambargoları kaldırılmak ve dış sermayeyi ülkeye çekerek ekonomiyi canlandırmaktı. İçte isesiyasi özgürlükleri genişletmek ve baskıları azaltmaktı.Ruhani hükümetinin birinci dönemi ambargolar kalktı ve Batı ile ilişkiler biraz normalleşti. Petrol ihracatı tekrareski seviyeye doğru yükselmeye başladı ve ülkenin yurt dışındaki bankalarda dondurulmuş paraları ülkeye transfer edildi. Kısacası Ruhani’nin birinci dönemi halkın beklentileri karşılanmadan bitti. 2017 yılında gerçekleşen kinci dönem seçimlerinde eski vaatlerine yenilerini ekleyerek seçimleri tekrar kazandı. Muhafazakarlardan ağzı yanan halkın önünde, Ruhani’den başka seçebilecek bir aday seçeneği olmadığı için tekrar Ruhani’yiseçmek zorunda kalmıştır.
Günümüzdeki İran siyasal hayatında yaşana başka bir hususta da, devlet içindeki geçmiş yıllarda eşi benzeri görülmeyen bir kutuplaşma yaşanmaktadır. Muhafazakar kanat reformcu/ılımlı kanadı yenmek için onlara ait yolsuzluk ve usulsüzlük ne varsa dışarıya dökmektedir. Karşı tarafta karşılıklı olarak onların yolsuzluklarını deşifre etmeye devam ediyorlar. Buna ek olarak, muhafazakarlar kendi içinde deAhmedinejad ve çevresindeki bir grupla sorun yaşamakta ve karşılıklı olarak birbirlerini yolsuzlukla suçlamaktadırlar. Öyle ki Ahmedinejad dönemi 100’lerce milyar doların yok olduğunu söylenmektedir. Hatta son yıllarda o dönemde görev yapan bazı İranlı yetkililer yolsuzluk yaparak milyarlar dolarla ülkeyi terk etmişler. Bazıları ise formalite olmuş olsa da İran’da yargılanmaktadırlar. Hatta Ahmedinejad’ın kendisinin bile yargılanacağından söz ediliyor.Ayrıca bu kutuplaşma/rekabet sonucu, her iki kutuba ait onlarca İranlı yetkilinin yolsuzluk dosyası deşifre edilmiştir.
Ülke genelindeekonomik durumun kötüye gitmesisonucu, birçok fabrikalar kapanmış, işsizlik sayısı artmıştır.Enflasyon yükselmiş, halkın alım gücü düşmüştür. Hükümetin kendi verdiğin istatistiklere göre, halkın %33’ü açlık sınırın altında yaşamaktadır. Rakamın bunu üzerinde olması da tahmin edilmektedir.Bazı bankalar halkın parasına el koymuş, milyonlar mağdur aylarca sokaklarda haklarını arasalar da bir sonuç alamamışlar. Ülkenin genelinde değişik şehirlerde yıllardan beri aralıklarla maaşlarını alamayan işçiler grev yapmışlar/yapıyorlar. Ülkenin çoğunluğunu oluşturan genç nüfus arasındaki işsizlik oranı artmıştı. Öyle ki işsizlik oranı eğitimli ve üniversite mezunları arasında yaklaşık %50 civarındadır. Buda neredeyse hemen hemen her ailede bir ve ya birkaç gencin işsiz olduğu anlamına gelmektedir. Bunlara hükümetin beceriksizliği nedeniyle çevre felaketlerini de eklemek gerekiyor. Örneğin 10 milyar ton tuzu barındıran Batı AzerbacanVilayeti’nde bulunan Urmiye Gölü’nün kuruması ve devletin yetkililerinin kayıtsız kalmaları onlarca doğal felaketten sadece bir tanesidir.
Ülke böyle bir tablo ile karşı karşıya iken, yöneticiler ülke gelirini bölge ve bölge dışında kendi ideolojik çıkarları doğrultusunda harcamaktadırlar. Yılda milyarlarca dolar, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen… gibi ülkelerde harcamaktadır. Ama kendi halkı sefalet ve yoksullukla boğuşmaktadır.Bahsi geçen bu konuları göz önünde bulundurduğumuzda,yıllardan beri toplumda biriken öfke, barutdeposuna benzemektedir ki ufak bir kıvılcımla patlayacaktır.
Günümüzde dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi İran’da da sosyal şebekeler sayesinde bilgi alış verişi ve haberleşme kitleler arasında hızlı ve kolaylıkla sağlanmaktadır. Son yıllarda İran’da akıllı telefon kullanıcılarının sayısını artması sonucu insanlar ülke içi ve dışındaki olup bitenleri takip etmeleri kolaylaşmıştır. Özellikle son yıllardaki yöneticilerin hukuksuzluk ve yolsuzlukları sosyal şebekeler vasıtasıyla toplumun bütün katmanlarına ulaşıp toplumda bir öfke birikmesine neden olmuştur. Yıllardan beri istekleri karşılanmayan halk artık hem muhafazakar ve hem de reformcu kanatan umudunu kesmiştir. Bununda emarelerini verilen sloganlarda görmek mümkündür. Bu ayaklanmaları öncekilerden farklı kılan da budur. Çünkü toplum defalarca muhafazakar ve reformcuların vaatlerine inanıp desteklemişlerdi. Ama her seferinde hayal kırıklığı yaşamışlar. Ayaklanmalara yumurtadaki zam bardağı taşıran son damla olsa da, aslında toplumun çaresizliğinin de göstergesidir. Yani toplumda böyle bir algı yarandı, milyarlarca dolar yolsuzluk yapan, ülke hazinesini boşaltan, ülke paralarını diğer ülkelerde harcayan yöneticiler, karnımızı doyurabileceğimiz ucuz bir besin kaynağı yumurtayı bile bize fazla gördüler. Ayrıca ayaklanmaları, hukuksuzluğun baş alıp gittiği, özgürlüklerin bastırıldığı…gibi etkenlerin ekonomik sorunlarla birleşmesinin bir sonucu olarak ele alınmalıdır. Her ne kadar hükümet her defasında bastırıp, ertesi gün kendi taraftarlarını sokaklara döküp fitneyi bitirdik dese de, ülkedeki ekonomik, siyasal, etnik, çevre… sorunları, hala yerine duruyor. Buda gelecekte yeni ayaklanmaların meydana geleceği anlamına gelmektedir.

GhorbanAzimy

Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Öğrencisi

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir