2013 yılının Eylül ayında İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hameney, İran’ın düşmanlarıyla ilgili bir konuşmasında beklenmedik bir ikazda bulundu. Hamaney, ABD ve İsrail gibi alışılagelmiş şüphelilerin yanında, birçok kişinin hiç duymadığı bir aktörden de söz etti: Merkezleri Batı’da bulunan Şii uydu kanalları
İran, “MI6 Şiileriyle” mücadele ediyor
2013 yılının Eylül ayında İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hameney, İran’ın düşmanlarıyla ilgili bir konuşmasında beklenmedik bir ikazda bulundu. Hamaney, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail gibi alışılagelmiş şüphelilerin yanında, birçok kişinin hiç duymadığı bir aktörden de söz etti: Merkezleri Batı’da bulunan Şii uydu kanalları. Bu kanallardan, Sünni-Şii çatışmasına “daha fazla benzin taşıyan bir grup paralı asker” diye bahseden Hamaney, üzerine basarak şu sözleri sarfetti: “Onlara geniş çaplı medya erişimi sağlandı. Peki bu kanallar nereden yayın yapıyor? Amerika Birleşik Devletleri’nden. Londra’dan. Londra ve ABD’den dünyaya yayınlanan Şiilik, Şiiler için iyi değildir.”
İran yakın zamanda, bu “Şii aşırıcılara” karşı medya kampanyasını yoğunlaştırdı. Şimdi, özel amacı “İngiliz Şiilerini”, yahut bilinen öteki adıyla “MI6 Şiilerini” ifşa etmek olan, düzenli olarak güncellenen bir haber sitesi var. Şubat ayında kutsal Kum kenti, baş konuşmacısının İslami Mezheplerin Yakınlaşması için Dünya Forumu isimli vahdetçi devlet kuruluşunun genel sekreteri Ayetullah Muhsin Araki olduğu, “Aşırıcı Şii ve Sünni Akımlar üzerine Değerlendirme” başlıklı etkinliğe evsahipliği yaptı. Araki, “Londralı Şiilere”, yas tutanların Kerbela Savaşı’nda İmam Hüseyin’in dökülen kanını hatırlamak üzere başlarına kılıçla vurdukları, “kamezani” veya “tatbir” olarak bilinen ritüelden ötürü hücum etti. Araki bu tür törenleri organize edenlerin, Şiiliği itibarsızlaştırma peşinde koşan Batılı istihbarat teşkilatları tarafından finanse edildiğini ileri sürdü.
Araki’nin hedefindeki başlıca grup, Şirazilerdi. Bu grup, Farsça, Arapça, İngilizce ve Türkçe olarak yayın yapan 19 uydu kanalını denetleyen, Kum’da bulunan bir din adamları ailesinin çocuğu olan Ayetullah Sadık Şirazi’nin takipçileridir. Bu medya kuruluşlarının çoğunun merkezi, Şirazilerin eski güç merkezi olan Kerbela’da bulunuyor, bazıları ise Birleşik Krallık’tan yayın yapıyor. Örneğin Khadija TV Peterborough’dan, Al Zahrah ise Harrow’dan yayın yapıyor.
Bazıları, dünyanın tek Şii devletinin yetkililerinin önde gelen bir Şii ailesine hücum etmesini şaşırtıcı bulabilir, ancak Şirazilerle İslam Cumhuriyeti arasındaki antagonizmanın kökenleri on yıllar öncesine, devletin kuruluşundan öncesine götürülebilir. 1965 yılında, Şah’a olan muhalefeti nedeniyle kısa süre öncesinde Irak’a sürgün edilmiş olan Ayetullah Ruhullah Humeyni, İmam Hüseyin’in türbesinin bulunduğu ve Şiiler için en kutsal şehirlerden biri olan Kerbela’yı ziyaret etti. Türbedeki baş din adamı, ailesi 1800’lerde İran’dan Kerbela’ya gelmiş olan Ayetullah Muhammad Şirazi idi. Iraklı pek çok başka Şii din adamının aksine Şirazi, Humeyni’yi kollarını açarak karşıladı ve hatta arkasında namaz kıldı.
Irak Şiiliğinin ana merkezi olmak için Necef’le yürüttükleri yoğun rekabet içinde Kerbela’daki Şiraziler, Humeyni’nin varlığını dengeyi kendi lehlerine çevirmek için kullandı. Humeyni ise Kerbela’da kalmayı reddederek ve çok daha itibarlı olan Necef’e giderek onları kızdırdı.
1979 İran Devrimi sonrasında, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin yönetimi altında baskı gören Iraklı Şiraziler, Kum’a gitti. Yeni rejimde mevki elde etme umutları, Ayetullah Humeyni kendi iktidarını konsolide etmeye yöneldiğinde hızla suya düştü.
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden araştırmacı Mehdi Halaci, Al-Monitor sitesine telefonla verdiği demeçte, “Humeyni çok zekiydi ve dini okulların politikasını iyi biliyordu. Şirazilerin Kum’da da, Necef’te de iyi bir isme, yahut büyük bir itibara sahip olmadığını biliyordu” şeklinde konuştu.
Uluslararası ağlar sayesinde, Şirazilerin gücü ortadan kalkmadı. Kerbela’dan yayın yapan, Şirazilerin denetimindeki İmam Hüseyin TV’nin Al-Monitor sitesine konuşan yöneticilerinden biri, kanalın mali kaynaklarının, BBC Farsça Servisi ve Voice of America’nın kaynaklarıyla yarışıyor olmasıyla övündü.
Halaci, finansmanın çoğunun Şirazi’nin Kerbela’daki temsilcilerinden ve yıllar içinde Bahreyn, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde inşa ettikleri merkezlerden geldiğini söyledi. Geçmişte Kum’da dini okul öğrencisi olduğu dönemde Şirazilerin evlerini ziyaret eden Halaci, onları “çok aşırıcı” olarak tanımlıyor. Halaci, “Onlar en muhafazakar Şii katmanlarını kendine çekebiliyor” iddiasında bulunuyor.
Şiraziler 2009’daki ihtilaflı cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra ortaya çıkan Yeşil Hareket’e de katıldı. Yeşil Muhalefet protestocuları, rejim güçleriyle en ciddi çatışmaya girmek için 27 Aralık’a denk gelen, Şiilerin kutsal günü Aşura gününü seçti. Aynı gün İsfahan’daki Şirazi destekçileri kanuna meydan okuyarak, her Aşura’da yaptıkları gibi kitlesel bir kamezani töreni düzenledi.
O gün düzenlenen etkinliklere katılan bir Şirazi destekçisi olan Muhammed Ahmedi, Al-Monitor sitesine telefonla verdiği röportajda, Yeşil Hareket’le elbirliği etmek istemediklerini, ancak “her iki grup da hükümet güçlerinin saldırısına uğradığı için” aynı tarafa sürüklendiklerini söyledi. Ahmedi o tarihte İran’dan kaçtı ve şimdi Zürih’te yaşıyor.
Ahmedi, bir aşırıcı gibi durmuyor. Cenevre’de BM İnsan Hakları Konseyi esnasında organize edilen olaylardan bahsetti. İsfahan aksanıyla konuşan Ahmedi, dini yapıya karşı durması ve din ve hükümet işlerinin birbirine karıştırılmasına görünürde karşı olması nedeniyle Şirazilerin gençleri cezbettiğini söyledi. Ahmedi, Şirazilerin Sünni düşmanlığı suçlamalarını “devlet propagandası” olarak tanımlıyor ve Şirazilerin Sünnilerle “siyasi koalisyona inandıklarını, teorik birliğe ise inanmadıklarını” söylüyor.
Şirazilerin sicili ise bu iddiayı desteklemiyor gibi görünüyor. Özellikle de Londra’da bulunan Ayatullah Mucteba Şirazi ve Kuveytli damadı Yasir el-Habib’in faaliyetleri konusunda ihtilaflar bulunuyor. Habib, Sünni karşıtı vaazları nedeniyle Kuveyt’ten sınırdışı edildikten sonra Londra’ya yerleşti ve Fadak TV’nin yayınına başladı. En meşhur kitabı Hazreti Muhammed’in eşlerinden biri olan ve “müminlerin anası” olarak görülen Hz. Aişe’ye hakaret ediyor.
Habib’in her yıl Hz. Aişe’nin ölüm yıl dönümünü kutlaması, Suudi Arabistan büyük müftüsü Abdülaziz el-Şeyh’ten gelen tepkilere ve Ayetullah Hamaney’in bir fetva yayınlamasına yol açtı. Hamaney, Habib’e yanıt olarak bütün peygamberlerin, bilhassa da Hazreti Muhammed’in eşlerine her türlü hakareti yasakladı. Irak’taki Mukteda el-Sadr ve Lübnan’daki Hizbullah lideri Hasan Nasrallah da dahil üzere önde gelen Şii isimler, Hz. Aişe’ye olan saldırıları ve genel duruşu nedeniyle Habib’i kınadı.
Al-Monitor sitesinin konuştuğu pek çok Şirazi destekçisi, büyük mercileri olan Ayetullah Sadık Şirazi’nin Londra’daki kardeşiyle bir tutulmaması gerektiğini söyledi, ancak onu kınama konusunda tereddüt etti. Şirazilerin medya kuruluşları Habib’in Şiraziler tarafından “eleştirildiğine” dair haberler yayınladı, fakat Fadak TV’yi övmeye de devam etti. Halaci, Şirazilerin Habib’e mesafeli durma konusunda oportünist olduklarını ve onunla aynı çizgide düşündüklerini söyledi.
İran hükümetinin desteğiyle gerçekleşen Şii-Sünni Birliği Haftası esnasında Şirazi kanalları, Müslümanların inançsızları kınamasını gerektiren bir Kuran konseptinden adını alan bir Beraat Haftası ilan etti. Şiraziler tarafından desteklenen ve Kaliforniya’da bulunan Muhammed Hidayeti tarafından işletilen “Selam” kanalı, Selefi versiyondan çok da farkı olmayan saf bir İslam’ı savunuyor. Ayetullah Humeyni, sadece köktenci politikaları nedeniyle değil, aynı zamanda “İslam’ı Sufizmle ve felsefeyle karıştırması” nedeniyle de eleştiriliyor. Hidayeti’nin “muhalif bir din adamı” olarak pek çok defa VOA’ya çıkmış olması da dikkat çekicidir.
Halaci, Şiraziler gibi grupların, “anti-modern ve anti-sivil” davranışları nedeniyle İran toplumunda bir geleceğinin olamayacağını düşünüyor ve Şirazi kanallarında tek bir kadının bile görünmediğini ve müzik yayını yapılmadığını belirtiyor.
Şiraziler, siyasi tutkulardan da uzak değil. Geçen yıl Irak’taki seçimlere katıldılar, ancak Kerbela’da bile tek bir sandalye dahi kazanamadılar. Ancak, eğer Al-Monitor sitesinin konuştuğu gençlerden bazıları bir gösterge ise, Şii dünyasındaki karmaşık siyasi manzaradaki bir diğer unsurdan belli bir destek almaya devam ediyorlar gibi görünüyor.
Arash Azizi
Al-monitor.com