Hasan Ruhani için duyulan meşru endişe
İran’da tek seçmen var diyenler yanılmamışlar. O seçmen de Ayetullah Humeyni veya Ayetullah Hamaney olsun yani Veliyy-i Fakih. İbrahim Reisi’yi cumhurbaşkanlığına getiren son seçim bunun açık bir kanıtı. İran’da cumhurbaşkanlığı makamının tarihi, özellikle de görev sürelerinin sona ermesinden sonra cumhurbaşkanlarının kaderleri daha da açık bir kanıt.
İran İslam Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan Ebu’l Hasan Beni Sadr ile başlayalım. Paris’te tanınmayan bir ekonomi profesörü olan Beni Sadr, Humeyni’nin etrafında toplananlara katıldı ve devrimin başarılı olmasından sonra Veliyy-i Fakih onu “oğlum” diyerek cumhurbaşkanlığına aday gösterdi. Böyle bir programla Beni Sadr seçimlere girdi ve oyların yüzde 75’inden fazlasını kazandı. Ama babasına itaatsizlik eder etmez görevden alındı, bir hain ve suçlu ilan edildi, kitleler başını istedi ve bu yüzden kaçarak Fransa’ya iltica etti.
Beni Sadr’ın cumhurbaşkanlığı 4 Şubat 1980’den 20 Haziran 1981’e kadar sürdü.
Cumhurbaşkanlığı kurumu, ikinci cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai’nin 28 günlük bir yönetimden sonra suikasta uğramasının ardından 1981’de istikrarlaşmaya başladı.
İran cumhurbaşkanlığı tarihindeki istisna Ali Hamaney’dir. Cumhurbaşkanı seçilen Hamaney sadece köklü bir Humeyni savaşçısı değil, aynı zamanda İran-Irak savaşına da katılmış bir savaşçıydı. Bu özellikleri ve Humeyni’ye yakınlığı sayesinde oyların yüzde 97’sini aldı. İki dönem cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra 1989’da Dini Lider seçildi. Çünkü kendisinden önce seçilen Hüseyin Ali Muntazeri, 1988’deki infazlar dahil olmak üzere bazı konularda Humeyni’ye karşı çıkması nedeniyle ev hapsine alınmıştı.
Humeyni’nin öğrencilerinden, rejimin en güçlü adamı ve daha önce Hamaney’in 1981’de cumhurbaşkanlığına ulaşmasını destekleyen Haşimi Rafsancani, 1989’da cumhurbaşkanı seçildi. Dini Lider olan Hamaney ile bağı ve birikimi, ekonomi başta olmak üzere bazı konularda kendisine farklı olma ve sivrilme imkanı tanıdı. Gelgelelim 1997’de görev süresi sona erdikten sonra işler değişti. Geciktirilen yaptırımlar birbirini izledi: 2009’da Yeşil Devrime duyduğu sempati, kendisini ve ailesini tecride ve Hamaney’in eleştirilerine maruz bıraktı. 2011 yılında Uzmanlar Meclisi Başkanlığı’nı kaybetti. 2013 yılında cumhurbaşkanlığına aday olması yasaklandı. 2017’deki ölümü, doğal ölüm hikayesine meydan okuyan şüpheler ve spekülasyonlar doğurdu. Bütün bunlar yine de İran’daki birçok caddeye Rafsancani’nin adının verilmesini engellemedi.
Muhammed Hatemi, 1982-1992 yılları arasında Kültür Bakanı olarak biliniyordu. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra rejimin sözlüğüne; açılım, çoğulculuk, diyalog gibi kültürel kökenli terimleri dahil etti. 1990’lar onun gibi bir vitrin gerektiriyordu. Formatta bazı atılımlar yaptığı doğru, ancak pratikte Cumhurbaşkanı rütbesinde bir Kültür Bakanı olarak kaldı. 11 Eylül ile Afganistan ve Irak savaşlarına tanık olan ikinci görev süresi, özellikle İran’ın bu gelişmelerden maksimum fayda sağlama konusundaki istekliliği ışığında bir vitrin olarak önemini artırdı. Bununla birlikte, yukarıda bahsedilen olayların ciddiyeti, karar verici konumundan daha da dışlanmasına yol açtı. Çünkü İran’da siyaset, bu gibi durumlarda aydınlara bırakılmayacak kadar tehlikeli.
Rafsancani gibi Hatemi’nin büyük hataları da 2005’te ikinci döneminin bitiminden sonra ortaya dökülmeye başladı. 2009’da çok geçmeden rejimin hain olarak göreceği Mir Hüseyin Musevi lehine cumhurbaşkanlığı savaşından çekildi. O yılın sonunda, İranlı entelektüel Daryuş Şayegan ile birlikte Evrensel Diyalog Ödülü’ne layık görüldü ama kabul etmeyeceğini söyleyerek özür diledi. Halihazırda İran medyasının onun haberlerini, fotoğraflarını ve açıklamalarını yayınlaması yasak.
Entelektüel Hatemi’den sonra kültür karşıtı Mahmud Ahmedinejad denendi. Her türlü reforma mutlak düşmanlığın eşlik ettiği içe kapanma, açılım çağrılarının yerini aldı.
Yeni cumhurbaşkanı da pek bilinmiyordu. 2003-2005 yılları arasında seçilerek değil atanarak Tahran belediye başkanlığı yapmıştı. Hayranı olduğu isimlerden biri, Şah tarafından idam edilen terörist Nevvab Safevi, hocası da batıl inançlı din adamı Misbah Yezdi’ydi. Ama Ahmedinejad iki yönden sorunluydu; birincisi, kurumlardan ve hiyerarşilerden nefret eden İslamcı bir anarşistti. Aynı zamanda, iktidardaki siyasal İslam’ın örtük yönelimlerini ifşa eden bir İran milliyetçisiydi. Onu sevdiğinden değil, rakibi Mir Hüseyin Musevi’den nefret ettiği için Dini Lider, sahtekarlıkla damgalanan 2009 seçimlerinde ikinci kez seçilmesini sağlamak için onu destekledi. Bu deneyim Ahmedinejad’a aşırı bir özgüven verdi ve büyük yanlış adımlar atmaya yöneltti; Dini Lider ile koordine etmediği atamalar yapmaya başladı. Rejim İsfendiyar Rahim Meşai’yi fazla milliyetçi ve bencil saysa da kendisini cumhurbaşkanı birinci yardımcısı atadı.
Ertelenen yaptırım çok gecikmedi; 2017 ve ardından 2021’de Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı reddedildi.
Hasan Ruhani eski bir savaşçı ve sürgün. Rejimin hizmetinde mükemmel yararlılıklar gösterdi; devlet kurumları içinde siyasi roller oynadı ve cephede savaştı. Diplomatik alanda çalıştı (Kontragate müzakereleri dahil), 1999’daki öğrenci hareketlerinin bastırılmasına katıldı, 16 yıl boyunca Yüksek Milli Güvenlik Konseyi’nin sekreteri olarak kaldı.
Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra, seleflerinin maruz kaldıklarından kaçınmak için Ruhani’nin hiçbir şey yapmaması, hiçbir şey söylememesi ve herhangi birini desteklememesi gerekiyor. Zira rejimin hizmetindeki geçmişi, gerektiğinde aleyhine kullanılabilecek dört lekeyle lekelenmiş. Bunların ilki, arkadaşı Hatemi tarzında bazı küçük reformlar, özgürlükleri ve kadın haklarını destekleyen ciddi ve tehlikeli açıklamalar yapması. Kendisi hiçbir şey söylemese de, bazı coşkulu gençlerin 2013’teki zaferini 4 yıl önceki “Yeşil Devrim”in zaferi olarak görmeleri. Yine kendisi hiçbir şey söylemese de gözlemci ve yorumcuların, nükleer dosyayla ilgili müzakerelerde Dini Lider’in bazı talimatlarını ihlal ettiğini belirtmeleri. Son olarak da Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Kasım Süleymani’yi eleştirirken yakalanması.
Geçmişteki Rafsancani, Hatemi ve Ahmedinejad deneyimleri, Ruhani için mutlu bir son beklemeye teşvik etmiyor. Yeni cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin en önemli özelliklerinden birinin, infaz konusundaki el çabukluğu olduğu söylense de, Ruhani’nin sonunun Beni Sadr’a benzemesi elbette uzak bir olasılık
Hazım Sağıye