Rusya petrol bağımlılığına son vermek ve yeni enerji alanları bulmak zorunda. Ancak bunu yapabilmek için petrol ve doğalgaz gelirlerini çok iyi kullanması gerekiyor.
Rusya’nın karşı karşıya olduğu etkileyici ve kışkırtıcı zorluk ve hikayenin bir de İngiltere tarafı var.
Rusya, toplam ihracatının yaklaşık üçte ikisini oluşturan enerji ve hammadde ihracatına aşırı derecede bağımlı. Bu durum Rusya’nın sadece petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki değişimlerle baş etmek zorunda kaldığı anlamına gelmiyor. Birincil üretime yönelik vurgu da diğer enerji ve refah yaratma biçimlerini inşa etmekte başarısız olduğu manası taşıyor. Bu da büyük parasal oynaklığa yol açıyor.
Petrol fiyatlarında geçen yıl yaşanan düşüş hükümetin mali durumunu altüst etti. Hükümet 39 milyar dolarlık bütçe açığı açıkladı. Bu geçen martta varil başına 28 dolar olan petrol fiyatına dayanıyordu ve bu rakam 2020 bütçe planında varil başına 42 dolar olan ortalamanın çok altındaydı. Resmi görüş, varil başına 42 doların Rusya’nın petrolden ne kâr ne de zarar ettiği fiyat olduğu yönünde. Ama şimdi fiyat geçen yılki çöküşü tersine çevirmenin ötesine geçerek varil başına 66 dolara yükselip toparlandı. Rusya hazinesi yeniden nefes alabilir.
Bu durumun kısa vadede tatmin edici olmadığı barizse de, uzun vadede de rahatsız edici. BP’ye göre dünyadaki birincil enerjinin yüzde 84’ü kömür, petrol ve doğalgaz olmak üzere üç fosil yakıttan elde ediliyor. Kömürün toplam içinde yüzde 27’ye gerileyen payı giderek daralıyor. Gaz yüzde 24, petrolse yüzde 33 paya sahip. Bu değişecek ama değişim ne kadar hızlı olacak? McKinsey, 2050’de fosil yakıtların toplam enerjide hâlâ yüzde 74 pay sahibi olacağını düşünüyor. Bloomberg’in Yeni Enerji Görünümü’ne göre petrol talebinin 2035’te zirve yapacağına, doğalgazınsa 2050’ye kadar yükselmeyi sürdüreceğine inanılıyor. Ancak 2050’den sonra hem petrol hem de doğalgazdaki gerilemenin hız kazanacağına dair genel bir görüş olduğu anlaşılıyor.
Bunun dünyadaki petrol ve doğalgaz üreticileri açısından çok büyük anlamları var. Petrolden elde edilen gelirlerin yenilebilir enerji kaynaklarına ve daha geniş kapsamda yüksek kaliteli hizmetler gibi ekonominin diğer alanlarına yatırımda kullanılması için belki bir nesillik bir zaman var. Özellikle Suudi Arabistan’ın diğer faaliyetlere geçişi finanse etmek için petrol gelirlerini kullanmayı amaçladığı Ortadoğu’da değişim halihazırda gerçekleşiyor. Ülke, Suudi Vizyon 2030 projesinde iddialı planlar ortaya koydu. Planın sadece iki unsurunu ele alalım: Özel sektörün 2016’da GSYİH’nin yüzde 40’ı olan büyüklüğünün 2030’da yüzde 65’e yükseltilmesi ve petrol dışı ihracatın toplamdaki payının yüzde 16’dan yüzde 50’ye çıkarılması hedefleniyor. Bu muazzam zorlu bir görev olacak.
Rusya’nın ekonomi için Suudi Arabistan’ınkine benzer belirgin bir uzun vadeli planı yok. Pandeminin neden olduğu zararın telafisine yardımcı olacak bir kurtarma planı var ama bu kısa vadeli bir uygulama. Baltık Denizi altındaki Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı üzerinden Almanya’ya gaz ihracatını artırmaya yönelik tartışmalı bir plan var ama bu farklı bir önceliği yansıtıyor. Almanya’nın Rus gazına ihtiyacı var ve boru hattı ek kaynaklara doğrudan erişim sağlıyor. Ülke şu anda, Ukrayna aracılığıyla mevcut boru hatları üzerinden dolaylı erişime sahip. Kuzey Akım 2’nin tamamlanması büyük bir siyasi çekişmenin konusu ve gelecek yıllarda Almanya’yla müttefikleri arasında bir gerilim kaynağı olacak. Ancak salt ekonomik bir perspektiften bakarsanız pratikte anlam ifade ediyor. Almanya’nın gaza, Rusya’nın da gelire ihtiyacı var.
Şimdi bunun Rusya’daki petrol şirketleri için taşıdığı anlama ve yukarıda belirtilen Britanya tarafına odaklanalım. En büyük girişimci Rosneft. Rosneft esasen, hisselerinin yüzde 40’ından biraz fazlasına sahip olan ve aynı zamanda dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi Gazprom’un da yüzde 11’ini elinde tutan devlete ait holding şirketi Rosneftegaz tarafından kontrol ediliyor. Öte yandan Rosneft’in bir de küçük ortağı var: Grubun 20’sinin biraz azına sahip olan BP.
Rosneft, hükümet tarafından kontrol edilmesine karşın tamamen bağımsız bir şirket olarak faaliyet göstermeyi amaçlaması nedeniyle ilginç. Başkanı eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve iki BP temsilcisinin de yer aldığı yönetim kurulunda yönetici, yönetici olmayan ve bağımsız direktörler arasında bir denge mevcut. Şirketin karşı karşıya olduğu önemli soru, tüm petrol şirketleriyle aynı: Yeşile ne kadar hızlı geçilecek?
Bu konu, Rosneft’in Sibirya’da bulunan Taymır yarımadasındaki Vostok Petrol projesiyle karmaşık bir hal aldı. 85 milyar dolar (yaklaşık 633 milyar 866 milyon TL) değerindeki söz konusu proje, sonunda potansiyel olarak 100 milyon tonluk zirveye ulaşmadan evvel, 2024’te günlük 500 bin (yıllık 25 milyon ton) varil üretimi amaçlıyor. Dünyanın petrole hâlâ ihtiyacı olsa da, çevreciler uzun bölgedeki sondaj fikrini uzun zamandır kınıyor.
Rosneft petrol ve gaz üretimi sırasındaki emisyonlarda, her bin varil için 20 tondan az karbondioksite denk gelen yüzde 30’luk bir kesinti amaçlıyor. Yine de bu durum, üretim arttığı taktirde mutlak emisyonlarda artış yaşanabileceği anlamına gelebilir. Rosneft ayrıca Vostok Petrol projesinin, diğer benzer küresel projelerin yüzde 25’i oranında karbon ayak izine sahip olacağını öne sürüyor.
Şirketin başkanı Bernard Looney’nin çabalarının yatırımcıların takdirini kazanmadığına inanmasına karşın, BP önde gitmeyi sürdürüyor. Ancak BP’nin geçişi finanse edebilmesi gerekiyor ve şirketin bu noktada Rosneft’le olan ilişkisi potansiyel olarak en büyük yardımı sağlayabilir. Büyük önem taşıyan nokta, Rosneft’teki hissesinden 2019’da 785 milyon dolar (yaklaşık 5 milyar 857 milyon TL) ve 2013’ten bu yana 4 milyar dolar (yaklaşık 29 milyar 845 milyon TL) kâr payı alıyor olması. Ama aynı zamanda, alternatiflerin nasıl kâr getireceğine dair artan bilgisine Rosneft’in erişimini de sağlayabilir. İşbirliğinin devamı her ikisinin de güçlü bir şekilde çıkarına.
Burada daha geniş bir nokta var. Şu anda siyaset tüm bariz nedenler yüzünden zor ve öngörülebilir gelecekte de öyle olmaya devam edecek. Ancak uzun vadede, Rusya’nın petrol ve doğalgaza aşırı bağımlılıktan uzaklaşarak başarılı bir dönüşümü gerçekleştirmesi gerekiyor. Rus hükümeti yenilenebilir enerji kullanımına yönelik bazı adımlar attı ve görünüşe göre yetkililer Rusya’daki enerji sektörünün değişimine yardımcı olmak için dijital teknolojileri ısrarla istiyor. Enerji Bakanlığı, bunu gerçekleştirecek altyapıyı oluşturmayı amaçlayan “Dijital Enerji” adlı bir proje geliştirdi.
Kuşkusuz Rusya’dan ve diğer ülkelerden gelecek dönüştürücü teknolojiler konusunda ilerlemeye devam etmek, uzun vadede hepimize yardımcı olabilir.
Değişim için beraber yürümek her iki taraf için de uygun olduğunda, gerçek işbirliği için kesinlikle bir alan olacaktır.
Hamish McRae