Turan Yazgan ve Türk Dünyası
Türk Dünyasının son ‘’Korkut Atası’’ olan Prof. Dr. Turan Yazgan’ın üç yıl önce hayatını kaybetmesiyle Türk Dünyası büyük bir kayıp yaşadı. İsmiyle müsemma olan ve ömrünü Türk Dünyasına adamış fikir, dava ve eylem adamıydı Turan Yazgan. ‘’Türk Dünyası’’ kavramı O’nunla literatüre girmişti. Sadece bu kavramı zihnimize ve literatüre sokmakla kalmadı, bu kavramın içinin doldurulmasına dair sayısız hizmette bulundu. İktisat profesörlüğü, kürsü başkanlığı, yazdığı yüzlerce makale, aldığı fahri doktora ünvanları ve ödüller O’nun akademisyen ve fikir adamı olarak gösterdiği başarıların tezahürüydü. Bunun yanında O’nu diğer akademisyenlerden ayıran en önemli yanı ise eylem adamı olmasıydı. Güneydoğu Anadolu Projesi(GAP)’nin mimarlarından olması, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın kurulması ve bu vakıf aracılığıyla Türk Cumhuriyetlerinde Türkiye Türkçesi ile eğitim veren fakültelerin ve okulların açılması Turan Yazgan Hoca’nın yaptığı önemli hizmetlerin bir kısmıydı. Türk Dünyası gençleri arasındaki şölenler, konferanslar ve sayısız birçok organizasyon, İsmail Gaspıralı’nın da işaret ettiği ‘’Dilde, fikirde ve işte birlik’’ sağlanmasına yönelik yapılan çok büyük hizmetlerdi.
1991’de Türk Devletlerinin bağımsızlık kazanması Türk Dünyası’na gönül vermiş insanlar için büyük bir umut ve sevinç kaynağı olmuştu. Türk Birliğini savunan insanlar 1990 öncesinde bazı kesimler tarafından hayalperestlikle suçlanırken, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık kazanması Türk Birliği davası taşıyan insanları tarih nezdinde haklı çıkardı. Fakat bu haklılık yeterli değildi; çünkü bağımsızlıklarını kazanan Türk Devletlerine nasıl yaklaşılacağı konusunda bir belirsizlik ortaya çıktı. Türkiye 1991’de bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik çok olumlu adımlar atmışsa da, bu adımlar yeterli değildi. Sovyetler Birliği’nin hamiliğinden yıllarca çeken Türk Devletleri için yeni bir hami rolünde yaklaşılması bu devletleri ürkütmüş ve Sovyetler Birliği bakiyesi olarak kurulan Rusya için bir tehdit olarak algılanmıştı.
Devletin, kurumların ve sivil toplum örgütlerinin 1991 sonrası Türk Dünyasına yönelik çok önemli atılımları gerçekleşmiş olmakla beraber, sorun bu politikaların sistemli bir biçimde yürütülememesidir. Tam bu noktada Prof. Dr. Turan Yazgan Hocanın Türk Dünyasına yönelik yaptığı çalışmalar manidar ve takdire şayandır. Yazgan Hoca Türk Dünyası ülküsünü hayallerin ve sloganların ötesine taşıyarak projelerle somutlaştırmıştır.
Günümüzde Türkistan coğrafyası ve Turan Yazgan Hoca’nın yaptıkları daha da fazla önem teşkil etmektedir. Türk Devletleri arasındaki işbirliğinin oluşturulabilmesi bir tercih değil, gerekliliktir. Çünkü dünyadaki güç ağırlığının 21. Yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Asya’nın Orta ve Doğusuna kayması muhtemeldir. Türkiye’nin aynı köken, kültür, tarih ve dilden gelen Türk halklarıyla ilişkilerini geliştirmesi tabi ve olması gerekendir. İşte bu yüzden Prof. Dr. Turan Yazgan Hoca’nın Türk Dünyasına yönelik yaptığı hizmetlerin önemi ileride çok daha iyi anlaşılacaktır.
İnanıyorum ki, bütün bu hizmetler ve projeler daha sonraki nesillerce devam ettirilir. Kazan’da, Kaşgar’da, Tebriz’de çıkan dergi İstanbul’da, Diyarbakır’da, Bakü’de, Astana’da ve diğer Türk illerinde de anlaşıldığı zaman Turan Yazgan Hoca’nın yaptığı mücadele meyvesini vermiş olacaktır. Bütün bunların yanında Türk Dünyası’ndaki dil, fikir ve gönül birliğinin sağlanmasıyla Turan Yazgan Hoca’nın ruhu bir parça da olsa huzura erecektir.
Turan Hoca’yı saygı ve minnetle anıyor, Tanrı’dan rahmet ve mağfiret diliyorum. O’nun Türk Dünyası’nda yaktığı ateşin hiçbir zaman sönmemesi dileğiyle…
Ümit Nazmi Hazır