KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Altan Çetin: Filistin’den Türk’ün ricati yahut Gazze’nin vebali

Altan Çetin: Filistin’den Türk’ün ricati yahut Gazze’nin vebali

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
129 0

Bugün İsrail’in Filistin’de yapabildikleri bir yönüyle Türk kalkanının 1. Dünya savaşında parçalanması ile yakından ilgilidir. Siyonistler bakımından strateji olarak İngilizlerin muhtemel zaferi Filistin’in Osmanlı’dan koparak İngiliz kontrolüne girmesi manasını taşıyordu. İşte böylece bölgede İsrail devletinin yapı taşları döşenebilecekti. İngiliz egemenliği ile Filistin’de yasaklar kalkıp bölge Yahudi iskanına açılabilirdi.

Bugün İsrail’in Filistin’de yapabildikleri bir yönüyle Türk kalkanının 1. Dünya savaşında parçalanması ile yakından ilgilidir. Siyonistler bakımından strateji olarak İngilizlerin muhtemel zaferi Filistin’in Osmanlı’dan koparak İngiliz kontrolüne girmesi manasını taşıyordu. İşte böylece bölgede İsrail devletinin yapı taşları döşenebilecekti. İngiliz egemenliği ile Filistin’de yasaklar kalkıp bölge Yahudi iskanına açılabilirdi. Bugün tüm uluslararası yasaların çiğnenerek yaşanan iskân politikası görüleceği üzere o devir siyonistlerinin İngilizlere verdiği stratejik desteğin arkasındaki saiklerdendir. Bu bakımdan siyonistlerin genel taktiği ve çabası, İngilizlerin savaşı kazanmasına destek olmak yolunda idi. Bu açıdan bugün Doğu Akdeniz’deki İngiliz-Amerikan gemilerinin ne aradığı sorusunun cevabı köken olarak bu dönem gelişmeleri ile alakalıdır. İşte bu yolda çalışan siyonistler içinde NİLİ casusluk örgütünü kuran Aaron Aaronsohn, Fitzmaurice ve Sykes gibi İngiliz devlet ricaliyle sıkı bir Filistin pazarlığı yapmaya başladığı görülür. Bu şahıs aslında bugünkü hikâyenin sembol tiplerinden biridir. İşte söz konusu Aaron, İngilizlerin harp bittiğinde Filistin’de bir Yahudi hakimiyetini kabul etmeleri şartıyla, savaşta onlara istihbarat desteği vaad ediyordu. Sonuçta İngilizleri ikna eden Aaron, bahsedilen istihbarat faaliyetlerini yapmak üzere Kahire’deki İngiliz üssünde görevlendirildi. Görüleceği üzere Cihan harbinde Filistin cephesinde yaşananlar aynı zamanda Filistin’de bir Yahudi devleti projesinin de yürütülmesi manası taşır gözükmektedir.

Filistin ve Suriye’nin Kaybı yahut İsrail Devleti’ne Doğru

Birinci Dünya Savaşı’nda Güney Cephesi’nde, yürütülen Birinci ve İkinci Kanal Harekâtları, Birinci, İkinci ve Üçüncü Gazze Muharebeleri, Birinci ve İkinci Şeria Muharebeleri ve Nablus Meydan Muharebesi Yıldırım Ordular Grubu Orduları tarafından kaybedilince, sırasıyla Filistin, Ürdün ve Suriye’yi boşaltarak, Gazze-KudüsNablus-Dera-Şam- Halep çerçevesinde savunma savaşları sonunda evvela Halep kuzeyi sonra ordular Adana’ya kadar çekilmek zorunda kalacaktı. Yani yukarıda bahsedilen şartlar ne yazık ki gerçekleşerek Osmanlı hakimiyeti bölgeden uzaklaştırılmıştır. Burada Yahudilerin bu planları yürürken Şerif Hüseyin ve oğulları da bu savaşın kaybedilmesine destek olacaklardır. General Allenby idaresindeki İngiliz Ordusu, Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın komutasındaki Arap Ordusu ile birlikte, 19 Eylül 1918’de Nablus güneyinde 8, 7 ve 4.Ordulara karşı harekatında Mareşal Liman Von Sanders’in Yıldırım Ordular Grubu bozguna uğramıştır. Bundan sonra düşman ilerleyişi Suriye istikametinde devam etmiştir. 29 Eylül 1918’de, Faysal’ın Arap Ordusu Şam’ı işgali söz konusu olur. Birliklerimiz, 30 Eylül 1918 günü öğleden sonra Şam’ı boşaltır Arap ve İngiliz Orduları, 1 Ekim 1918’de, Şam’ı ele geçirmişlerdir. Böylece ricat Adana’ya kadar devam edecektir.

Bir Siyonist Casusluk Şebekesi: NİLİ

NİLİ (Örgütün adı, ajanlarının kendi aralarında kullandığı “İsrail sonsuzluğu yalan olmayacak” manasında İbranice “Netzach Israel Lo Ishakare” parolasının kısaltması olan NİLİ’den gelmektedir) adlı bu şebeke bahsi geçen Yahudi botanik uzmanı Aaron Aaronsohn tarafından kurulmuştu. Romanya’da dünyaya gelen Aaron, kaderin cilvesi olacak ya Doğu Avrupa’da alevlenen Yahudi aleyhtarlığı üzerine ailesiyle birlikte 1882’de Osmanlı Devleti’ne sığındı. Bir kısım siyasi Yahudiler Türklerin tün dünyadaki anti-semit hareketlere inat Yahudileri koruyan tavrına her daim Türkleri ve inançlarını zalimce örseleyerek cevap vermekten neden vaz geçmezler anlamak zor. Lakin tüm Yahudiler emin olsunlar ki yarın mazlum düşerlerse Türkler yine aynı atıfet ile onlara bakacaktır. Zira seciyeleri böyledir. Her neyse sığınan aile Filistin’e yerleştirilir. İlginç ya bu Aaron Rotschild’in bir bursuyla Fransa’da bir tarım okuluna gönderilir. İşte Aaron, okul yıllarında Filistin’de Yahudi kolonizasyonunun genişletilmesi ve burada bir Yahudi yurdunun kurulması yönünde Siyonist fikirlere kapıldı. Süreçte görüleceği üzere Osmanlı’nın bölgeden çıkarılması, Arapların bir kısmının Lawrence ve benzerlerince iğfal edilmesi ve isyanları, 1. Dünya savaşı olayları bugün kolonizasyonun genişlemesi ile Yahudi yerleşimlerinin ve işgalinin oluşması ve İsrail’in kurulması faaliyetine yönelik hukuk tanımaz faaliyetler temellerini bu devirlerden alır.

İşin tuhaf tarafı ya da kaderin bitmeyen cilvelerinden biri olarak Aaron, savaşın başında IV. Ordu’da Cemal Paşa’nın danışmanı yapılır ve çekirgelerle mücadele ofisinde görevlendirilir. Ne masum ve makul bir gerekçe değil mi? Adam çekirgelerle mücadele için Cemal Paşa’nın yanındadır. İşte bu görev sayesinde bu şahsa bilimsel çalışmalar yapmak için Osmanlı polisi ona bir “seyahat vesikası” da verir. İşte Orta Doğulaşan bölgemizde bugün İsrail’in doğuşunda yer alan gaflet dalgasının numunelerinden birisi. Bu vesika neye yarar? Aaron Suriye, Filistin ve Lübnan yüksek düzey askeri ve sair yöneticilerle alaka kurduğu gibi Berlin, Viyana ve İsviçre’de de dolaşma şansı bularak ilişkilerini geliştirdi. Tarım okulunda İsrail hayalleri gören Siyonist bir kişinin kendi elimizle kendimize hançer edilmesinin ilginç bir numunesi. Peki bununla bitti mi? Hayır. Cemal Paşa’ya yakınlığından istifade ile Aaron, ne yazık ki 1916 Haziran’ında Osmanlı Devleti’nin Arap eyaletlerinin savunma planlarını elde etti ve bu çok kritik malumatı Londra’daki İngiliz istihbarat servisine ulaştırdı. Hülasa verdiği sözü tutmuş ve kendi hayalleri uğruna anti semitizmden kaçıp sığındığı Osmanlı devletine karşı Osmanlı vatanında Siyonist bir ihanetin resmi olmuştur. Aaron’un kurduğu NİLİ Filistin ve Suriye’deki birliklerimiz hakkında bilgileri toplarken arz-ı mevut ve bağımsız İsrail için motive edilmiş Yahudi kızlarını da müttefik subayları ulaşmada kullanıyordu. Sadece dışarıdan ve kadın kullanılarak bir ihanet söz konusu değildir içeriden de hainler çıkmaktaydı. Hep çıktı ve çıkıyor. Mülazım Bahaaddin Efendi isimli sözde Türk subayı, Belkind ve Lishansky’ye ile birlikte hareket ediyordu. Bahaaddin Efendi akabinde Şabetay takma adıyla yurt dışında firar eder. Osmanlı ordusunda bulunan gayri Türk kimi subaylar rüşvet karşılığında NİLİ’yle bilgi alış verişinde bulunmaktaydı. NİLİ ABD’nin İngiltere safında savaşa girmesi için çalışırken meşhur Arnold Toynbee’nin propaganda ekibinde üretilen malumatı kullanıyordu. Sonuçta NİLİ tespit edilerek çökertilmiş ve Şam ve Kudüs Divan-ı Harbileri, NİLİ casusları hakkında idam da dahil farklı cezalara hükmetmiştir. Örgütün lider kadrosundan Naaman Belkind ve Yossef Lishansky, Şam Divan-ı Harbisinin kararı gereği asılarak idam edilmiştir. (Celil Bozkurt, I. Dünya Savaşı’nda Filistin Suriye Cephesi’nde Nili Casusluk Örgütünün Faaliyetleri, https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/04-Celil-BOZKURT-I.-D%C3%BCnya-Sava%C5%9F%C4%B1%E2%80%99nda-Filistin-Suriye-Cephesi%E2%80%99nde-Nili-Casusluk-%C3%96rg%C3%BCt%C3%BCn%C3%BCn-Faaliyetleri1.pdf) Hülasa Osmanlı Devleti kendi topraklarında mühendislik ve cerrahi yapmak isteyen bu çeteyi çökertir ama vaki zararın büyük bedellere yol açar.

1919’da Weizman’ın asistanı olan Aaron Filistin sınırlarına dair bir raporu sunmak için Paris Konferans’ı sorası raporu sunmak için Londra’ya gitmiş dönüşte uçağı Manş denizine düşünce Aaron ve NİLİ orada boğulmuşsa da uğruna çalıştığı idealleri Filistin’de gerçekleşmiştir.

Bugün Gazze’de yaşananlar işte burada hülasanın hülasası verilen kısa malumat ve NİLİ örneği çalışmaların güncel neticeleridir. “Lawrence’nin şu sözlerini hatırlayarak bitirelim: Hükümet, Arapları, bizim yanımızda savaşmaları için kesin özyönetim (selfgovernment) vaatleriyle ayağa kaldırdı. Araplara, kurumlara değil, kişilere inanırlar. Beni İngiliz yönetiminin serbest ajanı olarak gördüler ve benden hükümetin yazılı vaatlerinin bir onayını istediler. Bu yüzden gizli antlaşmaya katılmak zorunda kaldım ve sözlerimin değeri her ne ise, adamları ödülleri konusunda temin ettim. Ateş altında geçen iki yıllık ortaklığımız sırasında onlar bana inanmayı ve benim gibi samimi olarak hükümetimizi düşünmeyi alışkanlık haline getirdiler. Bu umutla güzel bazı şeyler yaptılar ama ben, elbette birlikte yaptığımız şeylerle gurur duymak yerine sürekli ve acı bir şekilde utanıyordum. Savaşı biz kazanırsak bu vaatlerin ölü bir belge olacağı başından belliydi ve ben, Arapların dürüst bir danışmanı olsaydım evlerine gitmelerini ve böyle şeyler için savaşıp canlarını tehlikeye atmamalarını öğütlerdim… Sahtekarlığı göze aldım, benim kanıma göre Doğu’da bizim ucuz ve hızlı zaferimiz için Arap yardımı gerekliydi ve kazanıp sözümüzü tutmamamız kaybetmekten daha iyidir.” Bölgede bir vekalet unsuru olduğunu görmeyerek özyönetim (self government) rüyası görenleri bu yazıdaki tarihe bir bakmalarını tavsiye ederiz. Türk devleti çekirgelerle mücadele için seçtiklerine, Araplar dostlarına ve bölgenin tüm Müslümanları hallerine bir baksınlar. Gazze sanırım hepimizin tarihi ve hepimizin vebali!
Altan Çetin

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir