KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Rusya-Batı ilişkileri: Kriz suni, sonuçları gerçek

Rusya-Batı ilişkileri: Kriz suni, sonuçları gerçek

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
264 0


İngiltere ile Rusya arasında mart ayı başında patlak veren ajan zehirle(n)mesi olayı son günlerde Rus diplomatların birçok Batı ülkesinden sınır dışı edilme kararlarıyla oldukça derin bir Moskova-Batı krizine dönüştü. Zehirlenme hadisesinin arkasında kimin olduğu tartışıladursun, halihazırda 30’a yakın ülkenin toplamda 150’den fazla Rus diplomatı “persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan etmiş olması Rusya-Batı ilişkileri tarihinde yaşanan en geniş ölçekteki diplomatik kriz olmaya aday. Londra’nın bu süreçte Washington’ın yanı sıra AB’nin ağır topları ve Rusya’yla yakın diyaloğa sahip Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkeleri kendi tezlerine ikna edebilmiş ve diğer birçok Avrupa ülkesini de yanına çekebilmiş olması Moskova’nın bir süredir Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan politikalarıyla Batı’nın bazı kırmızı çizgilerini oldukça zorladığı ve belki de aştığı anlamına da geliyor.
Flu alanlar çok

Üst düzey eski bir Rus askeri istihbarat (GRU) albayı olan Sergei Skripal’in 1995 yılından itibaren İngiliz istihbaratına (MI6) çalıştığı kanısına varan Moskova, Skripal’i 2004 yılında tutuklamış ve sonrasında 2006’da 13 yıl hapis cezasına çarptırmıştı. 2010 yılında ise Skripal, ABD’yle sağlanan bir ajan takası anlaşması çerçevesinde Washington’a teslim edilmiş ve sonrasında İngiltere’de yaşamaya başlamıştı. Üzerinden 8 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra 4 Mart tarihinde İngiltere’nin Solsbury kentinde kızı Yulia ile birlikte zehirlenmesiyle Moskova açısından son derece “zamansız”, ama İngiltere ve Beyaz Saray yönetimi başta olmak üzere bazı Batı ülkeleri için oldukça “elverişli” sonuçları olabilecek bir krizin fitili ateşlenmiş oldu.

Londra, Sergei Skripal ve kızının “noviçok” isimli bir Sovyet/Rus kimyasal sinir gazı türüyle öldürülmeye çalışıldığını ve hadisenin arkasında Moskova’nın olduğunu ileri sürerken, Rusya tarafı bu suçlamayı kabul etmeyip yaşanan olayı İngiltere’nin bir çeşit provokasyonu şeklinde nitelendiriyor. Bu tarz casus ölümlerinde Rusya’nın sicilinin kabarık olduğunu teslim etmekle beraber Skripal olayının yol açtığı krize Moskova’dan ziyade diğer ülkelerin “ihtiyacının” daha fazla olduğunu vurgulamakta bir beis olmasa gerek. Eğer intikam veya gözdağı verme güdüsüyle hareket edildiyse daha öncesinde Rus hapishanesinde tutuklu bulunan Sergei Skripal’in kolaylıkla neden o dönem etkisiz hale getirilmediği izaha muhtaç. Pek tabii, zehirlenme olayının arkasında Moskova ve Londra da dahil başka başkentler veya istihbarat kuruluşları da yer almış olabilir, ama bu tarz hadiselerde kesin bir hükme varmanın ancak istihbari bilgilere sahip olmakla mümkün olabileceği göz önüne alındığında yaşanan olaya eleştirel bakmakta fayda var.

Tepkilerin boyutu giderek artıyor

Aslında bakılırsa, zehirlenme olayı meydana geldikten kısa bir süre sonra İngiltere’de May hükümeti 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararı almış ve Rusya’ya karşı bazı ekonomik adımlar atacağı yönünde sinyaller vermişti. Buna karşılık fazla zaman geçmeden Kremlin de Londra’nın bu kararlarına ayniyle yanıt verip Moskova’daki Birleşik Krallık Büyükelçiliği’nde görevli 23 İngiliz diplomatı istenmeyen kişi ilan etmiş ve British Council’ın Rusya’daki faaliyetlerini durdurma kararı almıştı.

Söz konusu bu gerilim bu hafta başında ise peyderpey açıkladıkları kararlar neticesinde AB ve NATO ülkelerinin büyük bir kısmının Rus diplomatları sınır dışı etmeleriyle tamamen farklı bir boyuta evrildi. İkili ilişkilerde yaşanan bir krizden dolayı üçüncü ülkelerin de olaya müdahil olarak taraflardan birinin diplomatlarını sınır dışı etme kararı alması, görünen o ki, daha ziyade ABD/İngiltere ikilisinin başını çektiği Anglosakson Batı dünyası ile Rusya arasında daha derinlerde cereyan eden bir çeşit jeopolitik nüfuz mücadelesinin yansıması. Zira ABD, İngiltere ve siyasi/askeri açıdan büyük ölçüde Washington etkisindeki Ukrayna haricinde diğer ülkeler tepkilerini sembolik düzeyde tutarak dörtten fazla Rus diplomatı sınır dışı etmediler veya Rusya’yla ticaret, enerji vs. alanlardaki ilişkilerini göz önünde bulundurarak daha sert bir pozisyon benimsemek istemediler.

Artan nüfuz mücadelesi

Rusya ile Batılı ülkeler arasında son yıllarda özellikle Kırım, Ukrayna, Suriye, siber saldırılar, seçimlere müdahale gibi nedenler dolayısıyla devam eden bir gerginlik olduğunu not etmekte yarar var. Bu açıdan bakıldığında, Rusya-Batı krizine giden yolun taşlarının çok önceden döşendiği açık olmakla beraber, İngiltere ve ABD ikilisinin bu ajan krizini biraz da “bahane” ederek Moskova’yı bazı konularda cezalandırmak ve bir kısım konularda da “ayağını denk al” mesajı vermek istedikleri söylenebilir. Burada ise birkaç husus öne çıkıyor.

Birincisi, AB’den çıkış (Brexit) sürecine giren İngiltere’nin gerek AB’yle ticari ilişkilerinde yeni dönemde kendi şartlarına daha yakın bir çerçevede anlaşabilmesi gerekse de Avrupa’nın güvenliğindeki konumunu korumak için AB ve NATO’daki ortaklarının desteğini almasının Londra’ya avantaj sağlayacağını belirtmek gerekiyor. Bu açıdan ajan krizi hem AB hem de NATO içindeki dayanışmanın artması anlamında Londra’ya gayet uygun bir ortam sunuyor. Doğu Avrupa’da askeri varlığını artırma stratejisi izleyen NATO’nun geçen yıl Estonya’ya İngiliz birliklerini sevk etmesi ve bunun kalıcılığı, bu dayanışmanın sürdürülmesine bağlı. Pek tabii Brexit sonrası ABD/İngiltere ikilisinin Avrupa’nın savunma ve güvenlik politikalarında etkisinin azalacağını bekleyen ve Kıta Avrupa’sıyla ilişkilerini belli yakınlıkta sürdürme hedefi izleyen Rusya için bu durum pek iç açıcı değil. Dolayısıyla ajan krizinin yakın vadede genelde Avrupa’daki siyasi ve askeri dengeler açısından özelde ise Ukrayna üzerindeki mücadele bağlamında bazı sonuçlarının olması mümkün.

İkincisi, yine Rusya’nın Almanya, İtalya, Avusturya, Bulgaristan gibi ülkeler üzerinden Avrupa’daki enerji dengelerinde konumunu korumak istediği de bilinen bir gerçek. Kuzey Akım-2 ve Türk Akımı doğalgaz projelerinde bu ülkelerin pozisyonları genel anlamda Rusya açısından olumlu seyrederken ABD ve İngiltere’nin karşı çıktıkları bu projelerin önümüzdeki dönemde Washington’ın yaptırım radarına girme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmek gerek. Moskova’nın söz konusu bu projeleri gerçekleştiği takdirde Avrupa’nın enerji güvenliğinde mevcut güçlü konumunu daha uzun yıllar koruyacağı rahatlıkla söylenebilir. Polonya ve Ukrayna gibi Doğu Avrupa ülkeleri ile Baltıkların çekinceleri üzerinden sürdürülen bu mücadelenin nasıl sonuçlanacağı henüz belirsizliğini korusa da ajan krizinin sağlayacağı gerginliğin özellikle Danimarka’nın Kuzey Akım-2’nin inşası için vereceği izni etkilemesi olası.

Üçüncüsü ise bir süredir Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde dönüş yapan Rusya’nın emellerinin belli bir çerçevede tutulmak istenmesi de yine bu ajan krizinin Londra ve Washington ikilisi için fonksiyonel sonuçları arasında yer alabilir. Suriye’deki nüfuz paylaşımı, İran’ın bölgesel rolünün sınırlandırılması, Türkiye’nin Batı ile Rusya arasında kesin bir tercihe zorlanması, son birkaç yıldır Moskova’yı önemli bir adres olarak görmeye başlayan Mısır ve bazı Körfez ülkelerinin bu ilişkiyi belli parametrelerle sürdürmeleri gibi konularda Kremlin’i somut taleplerle masaya çekmek bu bölgenin geleneksel hegemon güçleri İngiltere ile ABD için yeterince önemli olsa gerek.

Seçim yapmak durumunda kalınabilir

Pek muhtemel ki İngiltere ile Rusya arasında ortaya çıkan ama etkileri iki ülke sınırını oldukça aşan bu ajan krizi önümüzdeki süreçte hem enerji rekabetine hem de bölgesel nüfuz mücadelelerine ivme kazandırarak başka bir kısım uygulamalarla devam edecek. Suriye’de yeni bir kimyasal silah saldırısı, seçimlere müdahale suçlamaları, karşılıklı siber saldırılar gibi hususların ekonomik bazı yaptırımlarla daha sıklıkla gündeme gelmesi olası. Bütün bu süreçte Rusya ve Batı dünyası ile ilişkilerini retorikte denge politikası olarak ifade edilse de fiili açıdan son yıllarda zorunlu ortaklıklarla ilerleten Türkiye gibi ülkeler de ciddi, keskin ve nihai bir tercih yapmak durumunda kalabilirler.
Dr KERİM HAS
MOSKOVA DEVLET ÜNİVERSİTESİ

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir