KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İran Lübnan’da Hariri’yi indirdi!

İran Lübnan’da Hariri’yi indirdi!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 7 dk okuma süresi
296 0

 

Türkiye ile Lübnan arasında 2010 yılında vizelerin karşılıklı kaldırılmasının ardından iki ülke ilişkilerinin “mükemmel” seviyeye geldiği söylenebilir. İki ülke 15 yıldır çok iyi ilişkilere sahip. Bazı Lübnan vatandaşlarının Suriye’de, Türk pilotların Lübnan’da kaçırılması gibi iniş çıkışlar olsada, bu konular ilişkileri daha da ilerletmek için başlangıç oldu denilebilir. Bölgedeki olumsuz koşullara rağmen iki ülke arasındaki ticaret 2013 yılında gelişme kaydetmiş, ticaret hacmi 1 milyar ABD Dolarını aşmış, ancak 2014 ve 2015 yıllarında beklenenin altında seyretmiştir. Bununla birlikte, ikili ticaretin sahip olduğu esas potansiyelin iki ülkenin menfaatleri doğrultusunda değerlendirilebilmesi doğrultusunda 24 Kasım 2010 tarihinde Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı.
23 Mart 2012’de açılan Beyrut Yunus Emre Kültür Merkezi, başta Türkçe olmak üzere, Lübnan’daki Türk ve Türkmen toplumunun kültürel değerlerinin yeniden kazandırılmasına katkı sunuyor. Türkiye, Lübnan’ın istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün karşısında duracağını her seferinde açıklıyor. Bu bağlamda
Türkiye, Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne (UNIFIL) deniz görev gücü ile katkıda bulunuyor. Lübnan BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamında Deniz Görev Gücü’nde görev yapan Türk Silahlı Kuvvetler unsurlarının görev süresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kararı’yla dönem dönem uzatılıyor.

Şimdi Lübnan’da işler karıştı. Türk Telekom’un sahibi, Türkiye’nin yakın dostu, Lübnanlı Hariri ailesinden Lübnan başbakanı Saad Hariri bu görevinden istifa etti. Bu istifa bölgede yaşanılacak gerilimin habercisi. Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifa açıklamasında İran ve Hizbullah’ı eleştirdiğini duyurması dikkat çekiyor. Neden? Çünkü kendisinin hain bir suikasta gitmesi her an mümkün olabilir. Hariri; Lübnan’daki siyasi iklimin babası, eski başbakan Refik Hariri’nin öldürüldüğü dönemle benzerlik olduğunu, hayatına yönelik bir komployu hissettiğini söylüyor. Bilindiği gibi Saad Hariri’nin babası Refik Hariri, istifa ettiği 2004 yılına kadar Lübnan’da başbakanlık yapmış, 2005’te bombalı araç saldırısında hayatını kaybetmişti. Oğul Hariri’nin, Tahran yönetimini Arap devletlerinin ilişkilerine müdahale etmekle suçlaması, yeni gerilimin fay hattını gösterdiği gibi yakın bir zamanda İran ve Suudi Arabistan arasında yaşanılacak bir silahlı çatışmanın işaret fişeği de.

Hariri’nin istifasından bir gün önce İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hameney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, Lübnan’a gelerek Başbakan Saad Hariri, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ile görüşmüştü. Bu görüşme de İranlı Velayeti’nin Hariri’yi tehdit etmiş olabileceği hiçte yabana atılacak bir iddia değil.
Nitekim Hariri, dün Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki Hükümet Sarayı’nda İran Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti ile gerçekleştirdiği görüşmenin hemen ardından apar topar Riyad’a gitmişti.
Hariri’nin, son bir hafta içinde ikinci kez Riyad’a gitmesi dikkati çekmişti. Hariri dönüşünde “Lübnan büyük bir ülke, hukukla yönetiliyor ve ordu tarafından korunuyor. Lübnan’ın iç ve dış güçlerden gelen siyasi baskıların üstesinden geleceğine inanıyorum. Benimle çalışan ve bana güvenen herkese teşekkür ediyorum.” açıklaması yaptı.

Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri (47), 2005’te uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Lübnan’ın eski Başbakanı Sünni siyasetçi Refik Hariri’nin oğlu. Babasının ölümünden sonra Müstakbel Hareketi’nin başına geçen Hariri, 2009-2011 yıllarında başbakan olarak görev yaptı. Hariri’nin başbakanlığındaki hükümet, “2011’de Refik Hariri soruşturmasında Hizbullah’ın cinayetle ilişkilendirilmesi” sonucu hükümet ortakları Hizbullah ve müttefiki partiler tarafından düşürülmüştü.
Hariri, siyasetçi kimliğinin yanında babasından kalan inşaat, telekomünikasyon ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketleriyle de Lübnan’ın önde gelen iş adamları arasında. Lübnan’da iki buçuk yıllık krizden sonra 31 Ekim 2016’da Cumhurbaşkanı seçilen Mişel Avn, yeni hükümeti kurma görevini 3 Kasım 2016’da eski Başbakan ve Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri’ye vermiş, siyasi gruplar arasında sağlanan uzlaşıdan sonra Müstakbel Hareketi lideri Saad Hariri başbakanlığında kurulan yeni hükümet, 18 Aralık 2016’da, Cumhurbaşkanı Mişel Avn tarafından onaylanmıştı. Hariri’nin kurduğu ve Hristiyan Ketaib Partisi dışında tüm grupların yer aldığı hükümet 28 Aralık 2016’da güvenoyu almıştı. Lübnan, son dönemde Hizbullah’ın Yemen ve Suriye savaşındaki artan rolü nedeniyle İran ile Suudi Arabistan arasında politik ve stratejik bir sıkışma yaşıyordu.  
Hizbullah ve diğer Şii gruplar, İran yanlısı politikalara destek verirken, Başbakan Hariri ve diğer Sünni partiler Suudi Arabistan eksenli bir siyasi çizgiyi takip ediyordu.
Hariri’nin istifası öncesinde İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’, “İran’ın pozisyonunu dikkate almadan Lübnan’da belirleyici bir karar vermek mümkün değildir.” demişti. Boş beleş konuşmadığı Hariri’nin istifası ile daha iyi anlaşılıyor mu? Hariri, 24 Ekim’de yaptığı açıklamada, “Ruhani’nin konuşması kabul edilemez. Lübnan, vesayet kabul etmeyen ve onurunun ihlal edilmesini reddeden bağımsız bir Arap devletidir.” ifadelerini kullanmıştı. Hariri’nin istifasına bakılırsa Suudilerin Lübnan’da borusu ötmüyor. İran ise belirleyici güç. Sahi Türkiye bu istifanın neresinde?

Ömür Çelikdönmez

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir