Zeynep Aybüke CAN: Rusya’nın Akdeniz Politikasının Enerji Boyutu
Rusya, ülke gelirini büyük ölçüde enerji sektöründen sağlamaktadır. Bu durum Moskova’nın dış politikasında enerji kaynaklarını hem ekonomik hem de siyasi bir araç olarak kullanmasına olanak tanımaktadır. Bu doğrultuda, zengin doğal gaz ve petrol rezervlerine sahip ve önemli bir jeopolitikkonumda bulunan Akdeniz Bölgesi’nde çeşitli faaliyetler geliştirmektedir. Rusya Federasyonu’nun Deniz Doktrini,Moskova’nın Akdeniz’deki enerji güvenliği, deniz yetki alanlarının egemenliğini ve ulusal çıkarların korunması çerçevesinde gerçekleşmektedir.
Rusya’nın Denizcilik Doktrini (Морская доктринаРоссийской Федерации),Rusya Federasyonu Anayasası, federal anayasa kanunları ve federal yasalar,denizcilik faaliyetleri alanındaki diğer düzenleyici hukuki düzenlemeleri, uluslararası hukukun genel kabul görmüş ilke ve normlarıçevresinde şekillenmiştir. Rusya’nın deniz alanlarında yürüttüğü politikaların temel nedeni ulusal çıkarlarını geliştirmek, uluslararası alanda deniz gücünü yükseltmek olduğu bildirilmiştir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) kapsamında; iç deniz sularında, karasularında egemenliği devamını sağlamak hedeflenirken;Münhasır Ekonomik Bölgede (MEB), kıta sahanlığında, deniz tabanında ve deniz altında doğal kaynakların araştırılması, geliştirilmesi ve bu kaynakların yönetimi amaçlanmıştır.
Öte yandan, Rus dış politikasının merkezinde enerji sektörü yer almaktadır. Ülke, gelirinin % 40’lık bölümünü bu sektörden sağlarken Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının da yaklaşık % 40’ını karşılamaktadır. Bu bağlamda Akdeniz Bölgesi’nde 280 milyar metreküp rezerve sahip Tamar sahasının, 600 milyar metreküp rezerve sahip Leviathan’ınAfrodit sahasında 1 700 metre derinlikte 129 milyar metreküpdoğalgaz keşifleri Rusya’nın enerji politikasında önemli bir konuma getirmiştir. Rusya, bölgesel devletlerle ve aktörlerle çeşitli işbirlikleri kurarak uluslarası enerji alandaki konumunu güçlendirmeyi hedeflemekte ayrıca ulusal çıkarlarını pekiştirmektedir.
26 Temmuz 2015’te Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Amiral Gorshkov (Фрегат – Адмирал флотаСоветского Союза Горшков) firkateyniyle Rus Denizcilik Doktrini’ni onaylamıştır. Başta Atlantik, Arktik ve Pasifik bölgeleri olmak üzere Akdeniz, Rusya’nın ulusal denizcilik politikasının kilit alanlarından biri olarak belirlenmiş ve Rusya’nın Akdeniz’deki jeopolitik hedefleri doğrultusunda askeri-politik istikrar ve iyi komşuluk bölgesine dönüştürmesi öngörülmüştür.
Rusya, askeri-politik varlığını ve bölgesel etkisini arttırmada enerji sektörünü temel araç olarak ele almaktadır. Doğu Akdeniz’in en büyüğü olan Mısır’da “Zohr” açık deniz doğalgaz sahasının %30 hissesini İtalyan Eni’den satın alan Rusya, Lübnan’da ise Rus Novatek şirketi, İtalyan Eni ve Fransız Total’in her birinin %40’lık hissesi olan bir gaz geliştirme ortak girişiminde %20’lik hisseye sahip olmuştur.
Akdeniz’in değerini oldukça arttıran Cezayir’deki hidrokarbon yatakları da Gazprom aracılığıyla araştırılmaktadır. Bunun yanında, Sirte-Cufra bölgesini de kapsayan “Petrol Hilali”’nin büyük kısmını kontrol altına almış bölgedeki stratejik ortağı olan General Hafter güçlerine sağladığı destek ile bölgedeki enerji kaynaklarının güvenve altına almak istemektedir. Aynı zamanda Tartıs ve Hmeymim olmak üzere Akdeniz bölgesinde iki büyük üsse sahip Rusya’nın Suriye’de Banyas’tan Tartus’a kadar olan kıyı hattı üzerinde Rus şirketlerinin 25 yıllık sondaj hakkı bulunmaktadır. 2013 yılında Rusya, Suriye ile 25 yıllık enerji anlaşmasını imzalamış ve “Soyuzneftegaz” (СоюзНефтеГаз) şirketi Suriye MEB’de 850 mil karelik alanda gaz arama ve kontrol etme hakkına sahip olmuştur.
Öte yandan, Rusya’nın Akdeniz politikasının enerji boyutunda Türkiye önemli bir aktör olarak ortaya çıkmaktadır. 2022’deRusya- Ukrayna Savaşının patlak vermesinin ardından Avrupa’daki boru hatlarının gaz akışının kesilmesi ya da kapasitesinin azaltılmasının yanında Rusya’daki doğalgaz rezervlerini doğrudan Türkiye’nin dağıtım şebekesine bağlayan Türk Akım – Mavi Akım gibi hatların önemi uluslararası alanda artmıştır. Ayrıca, Türkiye- Rusya nükleer enerji işbirliğini Akdeniz’de devam ettiren “Akkuyu Nükleer Güç Santrali” projesi olmuştur.
Sonuç olarak Rusya ekonomisi enerjiye büyük oranda bağımlı, uluslararası enerji politikaları da bu çerçevede gelişmektedir. Bu nedenle Rus dış politikasının merkezinde enerji sektörü yer almaktadır. Akdeniz Bölgesi’nin doğal gaz gibi zengin kaynaklara ev sahipliği yapması Moskova için görmezden gelinemeyecek bir bölgeye dönüştürmüştür. Bu bağlamda birçok bölgesel ülkelerle ve aktörlerle çeşitli işbirliklerikurmuştur. Örneğin, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerle doğalgaz sahasının hissesini paylaşarak ortak projeler yürütmekte, Libya’da petrol sahalarının büyük kısmına hakim olan Hafter güçleriyle ilişkiler kurarak enerji güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır.
Görüldüğü üzere Rus Dış politikasının merkezinde enerji yer alırken aynı zamanda ulusal çıkarlarında küresel alanda uygulanmakta ve güçlenmektedir. Ayrıca,yayımlanan Rusya Federasyonu Deniz Doktrini’ne göre Akdeniz politikasının BMDHS kuralları çerçevesinde yürütülmesinin esas alındığı bildirilmiştir. Bu bağlamda da Suriye MEB’de Rus şirketlerinin 25 yıllık sondaj hakkı bulunmakta karşılıklı işbirliği imkanı sağlanmaktadır.
Share this content:



Yorum gönder