Şimdi yükleniyor

Süleyman Kızıltoprak: Güney Kafkasya’da neler oluyor?

Güney Kafkasya’da neler oluyor?

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya, “yakın çevre” (blizhnee zarubezhie) olarak tanımladığı eski Sovyet coğrafyasında yeniden nüfuz kurmak için sistematik bir dış politika izledi. Bu yaklaşımda Güney Kafkasya (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, jeopolitik tampon bölge, enerji koridoruve kimliksel nüfuz sahası olarak üç düzlemde önem kazandı.
1990’lardan itibaren Moskova’nın temel stratejisi, bu bölgelerdeki devletlerin Batı ile entegrasyonunu engellemek, bölgeyi askeri üsler ve ekonomik bağımlılıklarla şekillendirmek, gerektiğinde de hibrit müdahalelerle istikrarsızlaştırmak oldu.
Rusya’nın Ukrayna sonrası dikkatini yeniden “etki sahası” olarak gördüğü Güney Kafkasya’ya çevirmesi oldukça dikkat çekicidir.
Bu bağlamda son aylardaki iki olay Bakü ile Moskova arasında ciddi boyutta bir diplomatik krizi tetikledi.
Uçak hadisesi ve çifte vatandaş Azerbaycanlı ailenin tutuklanması ve bu esnada yaşanan işkence sebepli vefatlar ikili ilişkileri gerginleştirdi. Bu gelişme, yalnızca ikili ilişkiler değil, Türk dünyasının entegrasyon süreci açısından da kritik sinyaller veriyor.
Moskova’nın sert refleksleri, Azerbaycan-Türkiye ekseninde gelişen yeni jeostratejik denkleme beklenmedik düzeyde olumsuz etkiler yapmadı açıktır. Zengezur tartışmaları, sadece koridor değil, egemenlik, yönelim ve bölgesel mimari meselesidir.
Bakü ile Moskova arasındaki bu gerginlik liderlerin devreye girmesiyle yumuşayabilir. Hatta Ankara’nın katkılarıyla çözüme kavuşursa bölge barışı açısından değerli bir gelişme olacaktır.
Diğer yandan Ermenistan’daki gelişmeler ve diaspora-Ermeni kimliği ile devlet politikası arasındaki ayrışma da dikkatle izlenmeli. Sorunun yayılmasının önüne geçilmelidir.
Bu kriz, Türk dünyası için ya stratejik bir kırılma ya da yapısal bir sıçrama fırsatına dönüşebilir.

Süleyman Kızıltoprak 

Share this content:

Yorum gönder