Şimdi yükleniyor

ORHAN FİDAN: ÇÖL VE FİDAN TEORİSİ ORTADOĞU’DA SULH VE BARIŞI TEMİN EDEN BİR DENGEYİ SUNACAKTIR

Yeni dünya düzeni çok kutuplu bir çatışma evresinde seyir alıyor. Bölgede sirayet eden etnik çatışmalar, aşiret ve kabile rekabetleri, orantısız güç hamleleri, mazlum insanların mağduriyeti, yetimler, öksüzler, dul ve kimsesiz kalan fertler hepsi Ortadoğu’nun gerçek yüzüdür.

Babası şehit, annesi vefat eden, kardeşsiz ve yetim büyüyen bir çocuğun içindeki devlet hasreti sadece bir sistem değildir. Ana, baba, kardeş, yar ve toplumun huzurunun bizahati o sistem içerisinde var olan bir stratejik bütünlüğün kendisidir.

Sınırda nöbet tutmayan hududun namus olduğunu bilemez, aç kalmayan tokluktan yokluğu hissedemez. Ayaklar üşüyebilir ateş ile ısınır ve hatta bir müddet sonra soğuk dahi sıcaklık vererek vücudun direncini yüksek tutar, kalpte yaralar ile soğuyan vücud ısınmaz.

Özgürlük kimine göre hedefi ve vizyonu olmadığı için sıkıcıdır, yüksekten engine düşmeyen hayatı idamenin ne demek olduğunu bilemez. Yaralar kabuk tutar ama içinde iltihap ve kurtlar vardır, kangrene dönen bölgelerdeki pis kan için neşter ile yeni yaralar açılır, kaza ve kırım sürecini bilmeyen sıhhatin ne demek olduğunu bilemez.

Suyun kenarında ama susuz kalan ve dili damağında yaralar olan temiz suyun ne derece büyük bir nimet olduğunu bilir ama havuz başında oturan bilmez.

Havanın ne büyük bir nimet olduğunu boğulmaya ramak kala kurtulan bilir ama sosyal özgürlüğe sahip olan bunun kıymetini bilmez.

Ayın berraklığını, yıldızın parlaklığını ve güneşin sıcaklığını bir hücrede karanlığa esir düşerken ecrin damlasında eriyen duvarlardan kurtulan bilir fakat özgür olmasına rağmen zihni karanlığa gömülmüş, hırs, ihtiras, para ve güç sahibi olmak isteyen iffetten yoksun narsit bir kişilik bilemez.

Barışı savaşta yara alan bilir, huzuru yuvasında sıcak ortamı tadan bilir, varlığı yokluk ile sinanan bilir, acıyı, hüznü, yası ölen değil ölümü ölmeden öldüren bilir ama yaşayan hayat nedir hissetmediği için bilemez.

Sami yüksek demektir ama enginde olduğunu onu yücelten değerlerin yokluğunu tattığı zaman alçak olduğunu bilir ama zihni idrak etmek istemez.

Emine doğru yol alan güvenin kendisidir, kendisine güvenmeyen eminin ne demek olduğunu bilemez.

Gözü gören hakikate bakar, kulağı sağır olmayan rüzgarın sesini duyar, burnu temiz olan güzel kokuyu içine çeker hayat nedir bilir ama bu değerlerden mahrum olan yaşar ve yaşlanır gençliğin murivetini göremez.

Yok yoktur aslında varlık yokluk içinde bir köşede tılsımlı bir define gibidir.

Yaklaşır hisseder ve ulaşmaya ramak kala bir huddam yerini değiştir tıpkı hakikat gibi.Tüm bu olumsuz süreçlerin bizlere bir çölü andırır ve bu çölün varlık felsefi terördür.

Yukarıda beyan edilen olumsuz değerler zihinde, hal, his ve fikirde şekil alır ve dille dökülür, kalp yerinden bu olumsuz nitelikler yüzünden sökülür ve kapitalizm doğar, merhameti, ahilik ve Baciyan-i Rumu sessizce boğar ve güneşle birlikte topluma karabasan gibi doğar.

İçre bu olumsuz durumda terorizimdir. Terör ile terörizm arasında kalan çıkar güden, zulüm, riya, yalan, hile, gasp, darp ve zulmü işleyen bir kalbe ümit veripte onu felç eder gibi yoksun ve yoksul bırakan umutsuzluğun şahıs tanımı teröristtir.

Çölün ne kadar tehlikeli, ne kadar zararlı, ne kadar zalim ve ne kadar hain oldugunu düşün. Seni hayatta varken yok ediyor, ruhunu, inancını, varlığını yok sayarak girdab ile seraba sürükleyerek halusinasyon ile zihnini kirleterek gerçekten uzak tutup yalana mahkum ediyor.

Çöl bir terör sistemi gibidir, alışılmışlık psikoloji ile ilerlemeye neden olur ve sistemi hem köreltir hemde dışa bağlar.

Fidan bu hayatta tek umuttur. Baharı simgeler, toprağı, tarımı, eğitimi, kültürü, sanatı ve medeniyeti koruyup yenileyen fidanın toprakla buluşmasıdır. Baharı temsil eder, toprağı işler, suyun berrak olması, havanın temiz kalması, meyvelerin sararması ve bitkilerin yeşermesine vesile olur.

Çöllerin fidanlarla dolması güneşe fidan dallarının gölge olması, ısının nemle birlikte su olmasıdır.

Çölde kurtulmak yalnızca bir fidanın toprakla bütünleşmesi ile başlar. Sonra birden bire yeşeren bir hal alır her tarafı. Tıpkı terörün çöle çevirdiği toprakların fidanlar ile birlikte yeniden hayat bulup ahenk saçması gibi.

Siz siz olun, sadece siz olun, dijital obeziteyle zihninizi köreltmeyin, hedefleriniz olsun, sizi hedeflerinize ulaştıracak arzularınız olsun, gayretiniz olsun, sabrınız olsun, mücadele aşkınız olsun, hayattan umudunuz olsun, gönlünüzde mutluluğunuz olsun.

Zihin çöllerinde fidanınız fikriniz, zikriniz ve idealleriniz olsun, vatana baglılığınız, milletle bütünlüğünüz olsun, değerlere sadakat, ataya hürmet ve küçüğe merhametiniz olsun.

Sevginiz galip, ufkunuz aydın, uykunuz sade olsun. Terörsüz bir yurdun koruyucusu olmak için çöllerinize fidan dikin ki onlar yeşersin ormana dönsün, ormanlar hayat olsun.

Terörsüz bir Türkiye için çöle dönmüş zihinlere fidanlar dikilsin.

Terörsüz bir Ortadoğu için yağmurlar ile gökten yere damlalar serpilsin.

Terörsüz bir Türk Dünyası için ahilik ve Baciyan-i Rum zihniyeti gelişsin.

Yeni yüzyılın Türkiye Yüzyılı olması için çölleri fidanlar ile yeşertmek, fidanları huzur içinde yaşatmak, tüm zorluklara rağmen Terörsüz Türkiye hedefini başarmak için gayret etmeliyiz.

Filistin’de mazlum insanların mağduriyeti ve İsrail’in zulmüne susan dünya için tek ses Türkiye öncülüğünde olmalıdır. Türkiye Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı kadim bir medeniyetin emanetcisidir. Kudüs Türkiye’nin Osmanlı’dan emanetidir, Ortadoğu Selçuklu ve Osmanlı medeniyeti ile sulh ve huzura eren topraklardır.

Yeni yüzyılın Türkiye Yüzyılı olması demek çöllerin fidanlarla yeşermesi demektir.

ORHAN FİDAN
ARAŞTIRMACI YAZAR

Share this content:

Yorum gönder