KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Selçuk Duman: KAZAKİSTAN

Selçuk Duman: KAZAKİSTAN

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 21 dk okuma süresi
345 0

​Kazakistan, jeopolitik teoriler çerçevesinde Kalpgah ya da Dünya Adası olarak tanımlanan coğrafyanın merkezinde yer alan bir ülke olarak; stratejik, siyasi, askeri ve ekonomik anlamda bir cazibe merkezi şeklinde tanımlanmaktadır.
​Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Hazar Deniz tarafından çevrelenen Kazakistan, Orta Asya diye tanımlanan Batı Türkistan’ın 2.725.000 kilometre kare yüzölçümü ile en etkili ülkesidir.
​Bir enerji merkezi ve transit geçiş alanı olan Hazar Denizi’ne en uzun kıyısı bulunan Kazakistan, Azerbaycan ve İran ile de denizden komşudur.
​Kazakistan dünya kömür rezervinin %3’üne, petrol rezervinin %5’ine ve doğalgaz rezervinin %2’sine sahip olması ile enerji rezervleri değerlendirmesinde dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olması dolayısı ile dikkatleri üzerine çekmektedir.
​Ayrıca tarım alanlarının fazlalığı buğday üretimindeki başarısı ile küresel iklim değişiklikleri sonrası oluşacak dünyada yerleşime en uygun coğrafya olarak görülmektedir.
​Yine Tanrı ve Altay Dağlarının yer aldığı yaklaşık 28 milyon hektarlık ormanlık alanı ile bir oksijen deposu olmasının yanında kereste ve kayıt sanayisinde de önemli bir konuma sahiptir.
​Çin tarafından uygulamaya konulan ve trilyonlarca dolar kaynak ayrılan Kuşak-Yol Projesininde önemli bir alanını kapsamaktadır.
​Bağımsızlığının ilk yıllarında Nükleer silahada sahip olan Kazakistan 1993 yılında imzaladığı Nükleer Silahların Sınırlandırılmasına Dair Anlaşma ile gönüllü olarak Nükleer tesislerden vazgeçmiştir.
​Kazakistan Çarlık Rusya’sına karşı bağımsızlığını Kazak Hanlığının Küçük, Orta ve Büyük Cüz olarak parçalanması ile kaybetmiştir. Ancak bu süreç tam 130 yılda tamamlanabilmiştir. Yani Kazakistan Türkleri çok uzun bir mücadele sonucunda bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
​1916 Türkistan Ayaklanmaları çerçevesinde Kazakistan’da da başlayan Milli Hareket Alaş Orda adıyla Kazakistan’da bir siyasal yapılanmaya gitmiş ancak Ruslarla yaptığı savaşı kaybetmesi ile 1920 yılından itibaren Sovyetler Birliği’nin bir parçası haline getirilmiş, 1936 yılından itibaren ise Kazakistan bir ittifak cumhuriyeti olarak tanımlanmıştır.
​1991 yılına kadar devam eden Kazakistan’daki Sovyet işgal döneminde Kazakistan Türkleri en çok zarar gören, sürgün edilen, katledilen toprakları ellerinden alınan Türkler olarak kayda geçmişlerdir.
​Çünkü Sovyet Rusya yönetimi Kazakistan’da kalıcı olabilmek ve hegemonik kontrolünü sürdürebilmek için Kazakistan Türklerine yönelik iki savaş arasında uygulanan kolhozlaşma politikaları ile halkın mal ve mülklerine el konulmuş toprakları ellerinden alınmıştır.
​Buna karşı çıkan Kazak Türkleri ise ya katledilmiş ya da Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan’a veya Afganistan’ın bir parçası haline getirilen Güney Türkistan’a kaçmak zorunda kalmışlardır.
​Bu göçgünlerin çocukları bugünde azda olsa bu ülkelerde yaşamaya devam etmektedirler.
​Bu göç edenlerin ya da toprakları ellerinden alınan Kazakistan Türklerinin yerine ise 1890’lardan itibaren başlayıp 1950’lere kadar devam eden Ukraynalı ve Rus göçmenler getirilerek yerleştirilmiştir. Yani bugünkü Rus nüfusu ogünlerde getirilip yerleştirilen Ruslardan oluşmaktadır.
​Elbette bunun sonucu olarak 1989 nüfus sayımına göre Kazakistan’da Kazak Türkleri %50’nin altına düşmüşler ve başta Ruslar olmak üzere Ukrain, Belarus, Alman, Tatar, Uygur, Koreli, Polonyalı, Çeçen, Balkar, Ahıska, Yunan, Başkurt, Çuvaş, Azerbaycan Türkü, Nogay, Altay, Yakut, Karaçay, Hakas, Gagauz ve Kırım Tatarı gibi birçok Türk ve diğer etnik unsurların yerleştiği göçmen ülkesi haline gelmiştir.
​Bu durum ancak bağımsızlık sonrası Nursultan Nazarbayev’in uyguladığı politikalar neticesinde günümüzde Kazak Türkleri lehine değişebilmiştir.
​Diğer yandan Kazakistan’da bir Ruslaştırma politikası uygulamaya konulmuştur. Bu çerçevede Kazakistan dili, tarihi ve kültürü yasaklanmış, onun yerine merkezinde “Büyük Abi Rus”un bulunduğu bir dil, tarih ve kültür politikaları uygulanmıştır.
​Ayrıca Türklere ait arkeolojik eserlerin tahrif edilmesi ve Kazak türklerinin şehirlerinin adlarının değiştirilmeside uygulamalarda en çok rastlanan durum olmuştur. Örneğin Ak Molla’nın Tselinograd olarak değiştirilmesi gibi.
​Bu duruma itiraz eden Kazak Türkü aydınlarıda katletmişlerdir. Örneğin Alaş Orda Lideri Alihan Bükeyhan, Ahmet Baytursun, Muhammedcan Tımşbay, Halil Dost Muhammed, Mir Yakup Dulat gibi isimler bunlardan bazılarıdır.
​Kazakistan Türkleri bu Ruslaştırma ve bir göçmen ülkesi haline getirilme girişimlerine ilk olarak 1978 yılında itiraz etmeye başlamışlardır. Yani Kazakistan Milli Hareketi oluşmaya başlamıştır. Bu çerçevede o dönemde göçmenlerin Kazakistan’a yerleştirilmesine karşı çıkılırken Kazak Türkü gençlere üniversitelerde daha fazla kontenjan ayrılmasıda istenilerek Kazak Aydınlarının yetişmesinin önü açılmıştır.
​1986 yılında ise Kazakistan Milli Hareketi için bir dönüm noktası olmuştur. Çünkü Kazakistan Devlet Başkanlığından Kazak Türkü olan Dinmuhammed Kunayev’in alınıp yerine Rus Kökenli Gennedy Kolbin’in atanması üzerine ortaya çıkan Jeltoksan Olayları ile Kazakistan Bağımsızlık süreci başlamıştır.
​Bu süreçte “Kazakistan Kazaklarındır”, Bağımsızlık İstiyoruz” gibi sloganlar dikkat çekmiştir.
​ Bu süreç Kazakistan’ın Kazakistan’ın Başkenti Alma-Ata’dan yönetilmesi gerektiğini savunan Nursultan Nazarbayev’in göreve gelmesi ile sonuçlanmıştır.
​Nursultan Nazarbayev daha bağımsızlık olmadan Kazakistan’a ait kaynaklardan Kazakistan Türklerinin faydalanması ve değerinde satılması gerektiğini savunmuş ve Kazakistan’da Kazak Türkçesinin uygulamasına geçmiştir.
​1991 yılında Kazakistan’ın Bağımsızlığınıda ilan eden Nazarbayev, 1997 yılında ise Kazakistan’ın Başkentini Alma-Ata’dan Astanaya taşımıştır.
​Nazarbayev bu değişimle bir taraftan Kazak Türklerinin ağırlıklı olarak yaşadığı Astana’ya başkenti taşıyarak Kazak Türklerinin devlet organizasyonlarındaki etkinliğini artırırken diğer taraftan Rusların devletteki etkinliğinide belirli düzeyde azaltmıştır.
​Ayrıca Alma-Ata, Nursultan ve Türkistan merkezli uyguladığı şehirlileştirme politikaları ile Kazakistan nüfusunun çoğunluğunun şehirlileştirilmesi amaçlanmaktadır.
​Diğer yandan Nazarbayev Türk Konseyi ve Türk Akademisi gibi kuruluşların ortaya çıkmasını sağlamış, Kazakistan Türklerinin dil, tarih ve kültürlerinin yeniden şekillendirilmesinde önemli merhaleler katetmiştir.
​Tüm bunları yaparkende Rusya ile barışçıl bir politikayı sürdürmeye özen göstermiş, Avrasyacılığı sadece ekonomik işbirliği çerçevesine savunarak siyasi bir hegemonik baskı altında kalmaktan uzak durmuş ve Rusya’nın Yakın Çevre Politikası gereği Rusya’nın arka bahçesi olma uygulamasından kurtulmuştur.
​Elbette bu politik yaklaşımını ABD ve AB ile kurduğu yakın ilişki ve İsrail ile imzaladığı Stratejik İşbirliği Anlaşmaları ilede güçlendirmiştir.
​Yine Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, AGİT, Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Şangay Örgütü gibi bölgesel örgütlere üye olarakta bu durumunu pekiştirmiştir.
​Ayrıca Kazakistan’ın 2030 stratejisinide belirlemiştir. Bunlar:
1- “Ülkenin milli güvenliği ve toprak bölünmezliği ilkesine bağlı, bağımsız bir devlet olarak gelişmesini sağlamak
2- Ülkenin düzenini korumak ve toplumda birlik ve beraberliği sağlamak
3- Yabancı teşebbüslerin ve ülkenin gelir seviyesinin artması için serbest piyasa ekonomisini desteklemek
4- Ülkedeki vatandaşların yaşam standartlarını yükseltmek ve çevre sorunlarını gidermek
5- Ülkenin enerji rezervlerinin aktif olarak kullanmak ve petrol ve gaz satışında dış ticaret hacmini büyütmek
6- Ulaşım ve iletişim sektörlerini devlet çıkarlarına uyacak şekilde geliştirmek
7- Devletin yönetim kadrosu elemanlarının modern, yenilikçi isteklere uygun olmasını sağlamak”

​Kazakistan’daki Etnik Kazan tabirininde farkında olan Nazarbayev; “Nesilden nesile kazandığımız ve oluşturduğumuz Kazakistan halkının en önemli haysiyeti milletlerin dostluğudur. Tarihimizdeki birçok değeri yeniden kavrayarak bu haysiyetimizi kaybetmeye ve hoşgörülü geleneğimizi unutmaya hakkımız yok. Her zaman, her milletin, her bireyin sesini ve isteğini duyabilmemiz lazım.” Diyerek Kazakistandaki barış ve hoşgörünün canlı kalmasına her zaman dikkat etmiştir.
​Ancak Kazakistanda kabul edilen 1993 ve bugün uygulamada olan 1995 Anayasası ile Cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler verilmiştir.
​Kazakistan Anayasası laik, demokratik bir hukuk devletine işaret ederken 1.maddede halkın hak ve özgürlüklerinin garanti altına alındığına vurgu yapılmış, 2.maddede Kazakistan’ın başkanlık sistemi ile yönetildiğini ve üniter bir devlet olduğunun altı çizilmiş ve 3.maddeye görede kuvvetler ayrılığının varlığı kabul edilmiştir.
​Kazakistan Anayasasının 40-47, 53 ve 61 madelerde cumhurbaşkanının nitelikleri seçimi ve yetkileri belirlenmiştir. İki dönem kuralı getirilmesine rağmen bu sonraki bir değişiklikle Nazarbayev’e uygulanmamış, meclisin seçime gitmesi, senato üyelerinin bir kısmının belirlenmesi, dışişleri, içişleri, adalet ve savunma bakanlarının atanması, diplomatların belirlenmesi yüksek yargının belirlenmesi ve bir çok devlet kurumundaki üst düzey atamaların yapılması yetkisi cumhurbaşkanına aittir denilmektedir.
​Elbette bu durum zaman zaman eleştirile neden olmaktaydı. Özellikle Olcas Süleymanov ve Muhtar Şahanov gibi etkili isimler bu durumu eleştirmiştir.
​Nazarbayev bu eleştirileri dikkate almış olsa gerekki 2017 yılında Kazakistan Anayasasında yapılan bir değişiklikle 30’a yakın yetkisini parlemento ve hükümete devretmiştir.
​2018 yılında ise Kazakistan Güvenlik Konseyini oluşturarak kendisini ömür boyu başkan olarak atattırmıştır.
​2019 yılında istifa eden Nazarbayev aslında bu süreci uzun bir zamandır hazırladığı anlaşılmıştır.
​Çünkü Nazarbayev’in yerine cumhurbaşkanı olarak seçilen Kasım Cömert Tokayev euronewse yaptığı bir açıklamada; 3,5 yıl önce cumhurbaşkanlığına hazırlanmaya başladığını çünkü Nazarbayev’in kendisine bir sonraki cumhurbaşkanının kendisinin olacağını belirttiğini dile getirmiştir.
​Elbette Tokayev’in 1975-1979 arasında Singapur’daki SSCB Elçiliğinde asistan olarak görev yapması, 1979’dan 1983’e kadar – kıdemli asistan ve ataşe görevlerinde bulunması, SSCB Dışişleri Bakanlığı üçüncü sekreteri olması, 1983’den 1984’e, Pekin Çin Enstitüsü’nde stajyer olarak görev yapması, 1984 – 1985 arasında, SSCB Dışişleri Bakanlığı üçüncü sekreteri olması, 1985-1991 arasında, SSCB’de SSCB Büyükelçiliğinin ikinci ve sonra ilk sekreteri olması, 1993-1994 yılları arasında Kazakistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı görevinde bulunması, 1994 – 1999 -yılları arasında Kazakistan Dışişleri Bakanlığı yapması, Mart – Ekim 1999 – Kazakistan Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı görevinde bulunması, Ekim 1999’dan Ocak 2002’ye kadar – Kazakistan Cumhuriyeti Başbakanı Vekili olarak görev yapması, 2002 – Haziran 2003 arasında Dışişleri Bakanı – Kazakistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak tekrar görev yapması, 2003-2007 yılları arasında yine Kazakistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak görev yapması, 2011’den 2013’e kadar – BM Genel Sekreterliği Cenevre’deki BM Avrupa Ofisi başkanı olması, 2007’den 2011’e – üçüncü toplantıya Kazakistan Cumhuriyeti Parlamentosu Senatosu başkan yardımcısı olması ve 2013 – 19 Mart 2019 tarihleri arasında Kazakistan Cumhuriyeti Parlamentosu Senatosu Başkanlığı yapması Nazarbayev’in bu görevlere atamayı yaptığı düşünülürse Tokayev’e çok güvendiğide tesbit edilebilir.
​Ancak Tokayev 9 Haziran 2019 tarihindeki seçimde oyların %70.96’sını alarak seçilmiş olduğu için ciddi bir muhalefetin olduğunuda söylemek doğru olacaktır.
​Hatta Tokayev’in cumhurbaşkanlığı seçiminde usulsüzlük yapıldığına dair binlerce insan gösteriler yamış ve bu gösteriler sırasında birçok kişi tutuklanmıştır.
​Bu konuda Tokayev yaptığı açıklamada;”Bunlar temelde sosyal gereksinimler. Bu sorunların var olduğunu inkar etmiyorum. Temel olarak, insanların yoksullaştırılmasından kaynaklanıyor. Hükümetin acil sosyo-ekonomik sorunlarını çözmelerini talep ediyorlar “dedi. Kamu güvenliğine ciddi zarar vermeyen insanlarında serbest bırakılacağını ve özür dilediğini açıklamıştır.
​The Wall Street Journal’’a da;”Ben bir reformcuyum, bu yüzden statüko olmayacak. Siyasi dönüşüm olmadan Kazakistan başarılı olamayacak. Siyasi reformlar olmadan ekonomik reformlarda ilerleme kaydedilmeyecek.” İfadesini kullanmıştır.
​Tokayev;”Ülkenin yeni bir sürdürülebilir kalkınma seviyesine ulaşabilmesi için yeni yaklaşımlar ve yeni çözümlere ihtiyaç olduğunu, sosyal sorunların üstesinden gelmeyi ve en çok ihtiyacı olanlara yardım etmeyi planladığını, hükümete bu alanda somut sonuçlar elde etmek, sosyal politikayı güncellemek için önlemler hazırlama talimatı verildiğini, girişimcileri desteklemeyi amaçladığını, yatırımları çekip koruyacağını, ticari faaliyetleri teşvik edeceğini ve orta sınıfı oluşturulacağını, toplumun birliğini sağlamak ve her vatandaşın haklarını korumak için Kazakistan’ın ulusal çıkarlarını savunacağının” altını çizmiştir.
​Diğer yandan Tokayev’in seçimi sonrası Rus medyasına verdiği demeçte kendisine yönelik eleştirilerede değinen Tokayev: “Transit nedir? Bu, transit yolcu veya başka bir şey veya arkadaş olduğum anlamına mı geliyor? Hayır, kendimi Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak görüyorum. Ben seyahat arkadaşı değilim, treni veya uçağı değiştirmeyeceğim veya diğer bazı hareketli araçlara geçmeyeceğim. Öyleyse bu kelimeyi bitirelim. Seçimler yapıldı, başkan seçildi.” İfadelerine yer verilmiştir.
​Tokayev Rusya’nın rahatsızlığının önünü almak içindi bilinmez Kazakistan’da 2025 yılına kadar Rusça konuşan nüfusun payını artırmayı planlamış ve Rusça konuşan Kazakların payı 2019’da % 89’dan 2025’te % 91’e çıkmalıdır demiştir. Hatta Latin alfabesi konusundada acele dilmemesi gerektiğini belirtmiştir.
​Tabi Tokayev’in Kazakistan Devlet Başkanı olarak ilk ziyaretini Çin’e yapmasıda önemli bir ayrıntıdır. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmelerde bulunan Tokayev, Kazakistan’da Çin Projelerinin uygulanması konusunda anlaşmıştır.
​Ancak Çin Projelerinin uygulanmasına karşı 2 Eylül’de, Mangistau bölgesinde Zhanaozen’de, yüzlerce kişi meydanda toplandı ve Çin ile 50’den fazla ortak projenin başlatılmasını engelleme talebinde bulundu. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in 11 Mayıs’ta Pekin’e olan ziyaret planını iptal etmeye davet edildi. 12 Eylül de de Zhanaozen’deki protestolar devam etti, Almatı, Nur-Sultan, Shymkent, Aktobe, Semey halkının düzinelerce Zhanaozen’i desteklediği görüldü.
​Bu konularda açıklama yapan Tokayev ise bazı manipülatörlerin bu konuşmaların arkasında olduğunu ve toplumda Çin ile “55 yatırım projesi” hakkında yanlış bilgilerin dolaştığını, söylentilerin Kazak topraklarının yabancılara satılması konusunda dolaştığını söyledi. “Dedikodular, bazı hedeflere ulaşmak için şok edici duygusal insanları kullanmak da dahil olmak üzere, insanların vatansever ruh hallerini ustalıkla manipüle eden kötü niyetli kişilerden geldiğinin altını çizdi. Tokoyev;“İnsanların bu şekilde manipülasyonunun, amacı halkın birliğini baltalamak ve Kazakistan’daki durumu istikrarsızlaştırmak olan jeopolitiğin bir parçası olduğu anlaşılmalıdır” dedi. 4 Eylül’de, Çin’in Kazakistan Büyükelçisi Zhang Xiao, mitinglerin arkasında “nüfusun Çin’e ve ikili ilişkilerimizin gelişmesine karşı olumsuz ruh halini” hafifletmeye çalışan “kesin güçler” var olduğunu belirtti. Kazak yetkililer de ülkede 20 bin iş yaratacağı için Pekin ile yapılan 55 ortak projenin bazılarının tamamlandığını duyurdu.
​Görüldüğü gibi Tokayev’in seçim sürecinden itibaren oluşan bir Rus muhalefeti ve Çin ile yakın bir ilişki içerisinde olunmasından dolayı muhtemeldirki Rusya’nın da etkisi ile Kazakistan’da oluşan karşı protestolar vardır.
​Yani günümüzdeki protestolar yeni değildir. Tokayev’in seçildiği 2019 yılından itibaren vardır ve Çin ile olan yakın ilişkiside bu protestoları körüklemektedir.
​Günümüzde ise akaryakıt zammına karşılık başlayan protesto gösterileri Alma-Ata, Mangistau ve Kazakistan’ın Başkenti Nursultan’da başladı ve birçok şehre yayıldı.
​Bu protestoların durdurulması için zamlar geri alındı. Hatta hükümet istifa etti. Ancak bu geri adımların hiç bir karşılığı olmadı. Bu nedenle olağanüstü hal ilan edilerek internet bağlantıları kesildi. Nazarbayev’in yeniden göreve geldiğide gelen bilgiler arasında ancak özellikle Alma-Ata’da yağmalama, sivillere saldırı ve Nazarbayev’e karşı sloganlar dikkat çekmekte.
​Sonuç olarak ifade edebilirimki bu protestolar dışarıdan ciddi olarak desteklenmektedir. Bu nedenle içerideki rahatsızlıkların çözülmesi ile sona ermesi zor gözükmektedir.
​OHAL uygulaması doğru bir adım olarak değerlendirilmektedir. Ancak sürecin şiddet uygulanmadan çözülmesi ve dış bağlantılarının kesilmesi şeklinde uygulanması önemlidir.
​Diğer yandan Çin ile yakınlaşma batıda da rahatsızlık yarattığı için Kazakistan’ın oradanda bir destek bulması zor gözükmektedir.



Selçuk Duman

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir