Şimdi yükleniyor

Salih Uzunalioğlu: Suriye’de İsrail Türkiye radar kavgası

Libya Genelkurmay başkanının uçağı Türkiyede kaza/suikaste uğradıktan sonra gözler Suriyeye çevrildi. Hakan Fidana Suriye’de yapılan basın toplantısı Türkiye’den müdahale ile gerçekleştiği iddia edilen rezaletinin arkasında yatan gerçek sebep Türkiyenin Suriye’de gerçekleştirmeye çalıştığı büyük operasyondur. Türkiye’deki Erdoğan sonrası iktidar kavgasının bir yansıması olarak basında tartışıladursun İsrail Suriye’de sıkışmışlığını bu iktidar kavgasının dalgalarını kullanarak Fidana ABD üzerinden müdahale ettirerek sahada karşılaştığı zorluğu aşmak istiyor. Yani olay Hakan Fidan İbrahim Kalın Bilal Erdoğan kavgasıymış gibi gösterilip bu kavganın taraflarının öfkesi üzerinden Türkiyenin Suriyedeki etkinliği kırılmak isteniyor. Konumuza dönersek
Tel Aviv’in Yeni Endişesi: Türkiye’nin Radarları İsrail’in İran’a Saldırı Planlarını Nasıl Bozuyor?
Jerusalem Post’un iddiasına göre: Türkiye’nin Suriye topraklarına radar kurma girişimi, İsrail’in İran’a saldırma kabiliyetine darbe vuruyor.
Yayımlanan rapora göre: Türkiye son haftalarda Suriye topraklarına radar sistemleri yerleştirmeye çalışıyor. İki Batılı istihbarat kaynağına göre bu adım, Ankara’nın Suriye’deki varlığı nedeniyle İsrail ve Türkiye arasında tırmanan gerilimin ortasında atıldı.

Bu konu, bölgedeki askeri dengeler ve istihbarat savaşı açısından oldukça kritik bir gelişme. Jerusalem Post ve çeşitli güvenlik kaynaklarının analizlerine dayanarak, konunun arka planındaki temel noktaları şu şekilde detaylandırabiliriz:
1. Radarlar Neden Bir Tehdit Olarak Görülüyor?
İsrail’in İran’a yönelik olası bir hava saldırısında, uçaklarının veya füzelerinin izleyebileceği en kısa ve güvenli rotalardan biri Suriye hava sahası üzerinden geçiyor.
* Erken Uyarı: Türkiye’nin kurduğu ileri teknoloji radar sistemleri, İsrail uçaklarının kalkışını veya rotasını çok daha erken tespit edebilir.
* Veri Paylaşımı: İsrail’in en büyük korkusu, bu radar verilerinin dolaylı veya doğrudan İran ile paylaşılması ya da Suriye sahasındaki diğer aktörlere sızmasıdır. Bu durum, “baskın” etkisini tamamen ortadan kaldırabilir.
2. Stratejik Konum: Suriye’nin Kuzeyi
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde (özellikle İdlib ve Halep çevresinde) askeri varlığını ve radar kapasitesini artırması, bölgedeki “kör noktaları” kapatıyor. İsrail, daha önce Suriye hava sahasını nispeten daha rahat kullanabiliyorken, şimdi her hareketinin izlendiği bir ağla karşı karşıya kalıyor.
3. Türkiye-İsrail Geriliminin Yeni Boyutu
Haberde de belirtildiği gibi, bu hamle sadece teknik bir askeri adım değil, aynı zamanda siyasi bir mesaj olarak görülüyor:
* Ankara’nın Tavrı: Türkiye, İsrail’in Gazze ve Lübnan operasyonlarına sert tepki gösteriyor. Suriye’deki radar hamlesi, İsrail’in bölgesel operasyon özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik stratejik bir “fren” mekanizması olarak yorumlanıyor.
* Batılı İstihbarat Kaynakları: Raporda görüş bildiren kaynaklar, Türkiye’nin bu adımlarının İsrail’in uzun menzilli operasyonel planlarını (İran gibi) yeniden gözden geçirmesine neden olduğunu savunuyor.
4. İsrail’in Seçenekleri Ne?
Bu durum İsrail’i iki zorlu seçenekle baş başa bırakıyor:
* Rotayı Değiştirmek: Ürdün veya Suudi Arabistan üzerinden daha uzun ve riskli rotaları denemek.
* Diplomatik Baskı: ABD üzerinden Türkiye’nin Suriye’deki radar ağını genişletmesini engellemeye çalışmak.

Bu gelişmenin bölgedeki genel hava savunma sistemlerine (örneğin S-400 veya Kürecik radarı gibi unsurlara) etkisi

Türkiye’nin Suriye sahasındaki radar varlığını artırması, bölgedeki mevcut Kürecik ve S-400 gibi devasa sistemlerle birleştiğinde ortaya çok karmaşık bir “istihbarat mimarisi” çıkıyor. Bu durumun hava savunma dengelerine etkilerini şöyle analiz edebiliriz:
1. Kürecik Radarı ve “Veri Paradoksu”
Malatya’da bulunan Kürecik Radarı, bir NATO varlığıdır ve temel amacı İran’dan gelebilecek balistik füze tehditlerini tespit ederek İsrail’dekiler de dahil olmak üzere müttefik savunma sistemlerine veri sağlamaktır.
* Çelişki: Türkiye, bir yandan NATO kapsamında Kürecik üzerinden bölgeyi izlerken, diğer yandan Suriye’de kurduğu milli radarlar ile İsrail’in operasyonlarını kısıtlayabiliyor.
* Sonuç: Bu durum, Türkiye’nin bölgede “tek bir tarafa hizmet eden değil, kendi çıkarlarını önceleyen” bir denge politikası yürüttüğünü gösteriyor.
2. S-400 ve “Görünmezlik” Sorunu
Türkiye’nin elindeki S-400 sistemleri, dünyanın en güçlü radar kapasitelerinden birine sahiptir.
* İsrail’in Endişesi: Eğer Türkiye, Suriye’deki yerel radar ağını S-400’lerin ana komuta merkeziyle entegre ederse, İsrail’in “hayalet” (stealth) özellikli F-35 uçaklarının tespiti çok daha kolay hale gelebilir.
* Stratejik Körlük: İsrail, Suriye üzerinden İran’a sızmaya çalışırken “görünmez” kalmak zorunda. Türkiye’nin radar ağını genişletmesi, İsrail uçakları için Suriye semalarını “ışıkların her an yanabileceği karanlık bir oda” haline getiriyor.
3. Bölgesel Hava Savunma Ağına Etkisi
Türkiye’nin hamlesi, bölgedeki diğer sistemlerle etkileşime girdiğinde şu sonuçları doğuruyor:
* Hava Sahası Üstünlüğü: Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde kurduğu bu ağla sadece kendini korumuyor, aynı zamanda bölgedeki hava trafiğini kontrol eden bir “trafik polisi” rolüne soyunuyor.
* İran ve Rusya ile Dolaylı Etki: Türkiye’nin radarları İsrail’i zorlarken, bu durum dolaylı olarak Rusya’nın Suriye’deki hava savunma stratejisiyle (S-300/S-400) örtüşüyor. Bu da İsrail’in bölgede hareket ederken hem Rusya’yı hem Türkiye’yi aynı anda ikna etmesi veya aşması gerektiği anlamına geliyor.
4. Özetle: “Elektronik Bir Kalkan”
Türkiye, fiziksel bir müdahaleden ziyade “elektronik bir kalkan” oluşturarak İsrail’in İran’a yönelik operasyonel esnekliğini kırıyor. Bu, mermi atmadan yapılan bir savunma stratejisidir. İsrail’in bu radarları devre dışı bırakma girişimi ise doğrudan Türkiye ile bir askeri çatışma riski taşıdığı için Tel Aviv adına “yüksek riskli” kategorisindedir.

Türkiye’nin son dönemde geliştirdiği milli radar sistemleri (örneğin ASELSAN’ın ALP ve ERALP radarları) hakkında teknik bir karşılaştırma

Türkiye’nin son dönemde Suriye sahasında da kullandığı milli radar sistemleri, özellikle İsrail gibi yüksek teknoloji kullanan güçlerin “hayalet” uçak stratejilerini altüst edebilecek kapasitede. ASELSAN tarafından geliştirilen ve bu bölgedeki dengeleri değiştiren iki kritik sistemi inceleyelim:
1. ALP (Alçak İrtifa Radarı)
Genellikle sınır hatlarında ve Suriye gibi hareketli bölgelerde kullanılır.
* Görevi: Dağların arkasından sızmaya çalışan, alçaktan uçan seyir füzelerini (Cruise), İHA’ları ve helikopterleri tespit etmek.
* İsrail İçin Önemi: İsrail, radarlara yakalanmamak için genellikle vadi içlerini ve alçak irtifayı kullanır. ALP radarları, bu “görüş alanı dışı” sızmaları imkansız hale getiriyor.
2. ERALP (Erken İhbar Radar Sistemi)
İsrail’in İran planlarını asıl bozan “stratejik dev” budur.
* Menzil ve Kapasite: 450-500 kilometrenin üzerinde bir menzile sahip olan ERALP, AESA (Aktif Faz Dizili Anten) teknolojisi kullanır.
* Anti-Stealth Özelliği: F-35 gibi “hayalet” uçakların düşük radar kesit alanlarını bile tespit edebilecek hassasiyete sahiptir.
* Hızlı Kurulum: Taşınabilir yapısı sayesinde Suriye’nin kuzeyinde stratejik tepelere hızla konuşlandırılabilir, bu da İsrail’in istihbarat toplama sürecini sürekli “hareketli bir hedefi” izlemeye zorlayarak zorlaştırır.
Teknik Karşılaştırma: Milli Sistemler vs. Bölgesel Tehditler
| Özellik | ALP (Alçak İrtifa) | ERALP (Erken İhbar) | İsrail’in Karşılaştığı Zorluk |
|—|—|—|—|
| Ana Hedef | İHA, Seyir Füzesi, Helikopter | Savaş Uçakları, Balistik Füzeler | Sızma girişimlerinin her irtifada engellenmesi. |
| Teknoloji | Dijital Huzme Oluşturma | AESA (Yeni Nesil Sayısal Radar) | Elektronik harp ile köreltilmesi çok daha zor. |
| Stratejik Rol | Boşluk doldurucu, taktik savunma | Uzun menzilli erken uyarı kalkanı | İsrail’in “sürpriz saldırı” avantajının kaybolması. |
| Hareket Kabiliyeti | Çok Yüksek (Taktik araç üstü) | Yüksek (Lojistik araçlarla taşınabilir) | Radarın yerini saptayıp imha etmenin zorluğu. |
Genel Değerlendirme
Türkiye’nin Suriye’ye bu radarları yerleştirmesi, bölgeyi dijital bir “cam küre” içine alıyor. İsrail’in İran’a gitmek için kullanacağı koridorda bu radarların bulunması, İsrail Hava Kuvvetleri’nin (IAF) her manevrasının Ankara tarafından anlık olarak izlenmesi anlamına geliyor. Bu durum, Türkiye’ye bölgede devasa bir “bilgi üstünlüğü” ve “veto gücü” sağlıyor.

Türkiye bu radar verilerini hangi savunma sistemleriyle (HİSAR, SİPER vb.) entegre ediyor ve bu sistemlerin İsrail mühimmatlarına karşı etkinliğini nedir

Türkiye’nin radar ağını genişletmesi, bu sistemlerin HİSAR ve SİPER gibi milli hava savunma sistemleriyle entegre edilmesiyle tam bir “koruma kalkanına” dönüşüyor. Bu entegrasyon, İsrail’in mühimmat ve operasyon stratejilerine karşı şu somut engelleri çıkarıyor:
1. Çelik Kubbe (Steel Dome) Entegrasyonu
Türkiye, tüm bu sistemleri “Çelik Kubbe” adı verilen bir üst şemsiye altında topladı. Suriye’deki radarlardan gelen veri, anında Türkiye içindeki bataryalara iletiliyor.
* Anlamı: İsrail’in İran’a fırlatacağı bir balistik füze veya göndereceği bir İHA sürüsü daha sınır hattını geçmeden, Türkiye’nin savunma sistemleri tarafından “kilit” altına alınıyor.
2. SİPER: Uzun Menzilli Stratejik Engel
SİPER sistemi, Türkiye’nin yerli “S-400″ü veya “Patriot”u olarak tanımlanabilir. 100 km+ menzile sahip olan bu sistem:
* İsrail Mühimmatlarına Karşı: İsrail’in uzun menzilli hava-yer füzelerini (örneğin Popeye veya Delilah) çok uzak mesafelerden imha edebilir.
* Önleme Kabiliyeti: Radarlar (ERALP) uçağı tespit ederken, SİPER bu uçağın fırlattığı mühimmatı havada avlıyor. Bu, İsrail’in “güvenli mesafeden saldırı” doktrinini bozuyor.
3. HİSAR Serisi: Orta ve Yakın Menzil Koruması
* HİSAR-O+: Suriye sınır hattına yakın konuşlandırıldığında, İsrail’in sınır ihlali yapabilecek düşük radar kesitli İHA’larını ve seyir füzelerini vurmak için optimize edilmiştir.
* Güdüm Teknolojisi: Bu sistemler kızılötesi ve radar arayıcı başlıklar kullandığı için, İsrail uçaklarının kullandığı elektronik karıştırma sistemlerine karşı oldukça dirençlidir.
İsrail Mühimmatlarına Karşı Etkinlik Analizi
| İsrail Tehdidi | Türk Savunma Cevabı | Etkinlik Düzeyi |
|—|—|—|
| F-35 (Stealth) Uçaklar | ERALP Radarı + SİPER | Yüksek: Görünmezlik avantajı AESA radarlarıyla kırılıyor. |
| LORA (Balistik Füze) | SİPER Ürün-2 | Orta-Yüksek: Balistik füze önleme kapasitesi test aşamasında/devrede. |
| Harop (Kamikaze İHA) | HİSAR-O+ / KORKUT | Çok Yüksek: Küçük ve yavaş hedefler için optimize edilmiş sistemler. |
| Elektronik Harp (Jamming) | Milli Veri Linkleri (KEMENT) | Yüksek: Yerli yazılım sayesinde dış müdahalelere kapalı iletişim. |
Stratejik Sonuç: “Bilgi Gücü”
Türkiye’nin bu sistemleri Suriye’de aktif etmesi, İsrail’in sadece mühimmatını değil, “planlama gizliliğini” vuruyor.
* Eğer İsrail bir operasyon başlatırsa, Türk radarları bu veriyi gördüğü anda bu bilgi bölgedeki diğer dengeleri (Rusya, İran veya bölgesel aktörler) diplomatik veya askeri olarak
etkileme gücüne sahip olur.
* Bu durum, İsrail’i Türkiye ile koordineli hareket etmeye veya Türkiye’nin itiraz edeceği bir operasyondan tamamen vazgeçmeye zorluyor.

Türkiye-İsrail diplomatik ilişkilerine ve bölgedeki enerji koridorlarına (Doğu Akdeniz gibi) yansımaları

Askeri alandaki bu “radar ve hava savunma” rekabeti, aslında çok daha büyük bir jeopolitik satranç oyununun parçası. Türkiye’nin Suriye’deki hamleleri, diplomatik ilişkilerden Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımına kadar geniş bir alanı doğrudan etkiliyor.
İşte bu askeri gerilimin diğer sahalara yansımaları:
1. Diplomatik İlişkiler: “Sert Güç” Diplomasisi
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler tarihinin en düşük seviyelerinden birini yaşıyor. Radarların devreye girmesi, Ankara’nın elindeki diplomatik masayı güçlendiriyor:
* Veto Gücü: Türkiye, İsrail’e “Benim onayım veya bilgim olmadan bölgede kuş uçurtmam” mesajı veriyor. Bu, İsrail’i diplomatik olarak köşeye sıkıştırırken, Türkiye’yi bölgenin “güvenlik anahtarı” konumuna getiriyor.
* İstihbarat Takası: Geçmişte iki ülke arasında yoğun olan istihbarat paylaşımı, yerini “istihbarat engellemesine” bıraktı. Bu durum, İsrail’in bölgedeki en büyük güvenlik partnerini kalıcı olarak kaybettiği anlamına geliyor.
2. Doğu Akdeniz ve Enerji Koridorları
Radar hakimiyeti sadece Suriye gökyüzüyle sınırlı değil; denizdeki hakimiyeti de doğrudan etkiliyor:
* Gök Vatan ve Mavi Vatan Entegrasyonu: Türkiye’nin karadaki radar ve hava savunma gücü, Doğu Akdeniz’deki sondaj gemilerini ve donanmasını bir “koruma şemsiyesi” altına alıyor.
* İsrail-GKRY-Yunanistan Hattı: İsrail, doğal gazını Avrupa’ya taşımak için Türkiye’yi devre dışı bırakan projeler (EastMed gibi) peşindeydi. Ancak Türkiye’nin bölgedeki askeri ve teknolojik üstünlüğü, Türkiye’siz bir enerji projesinin “güvenlik maliyetini” aşırı yükseltiyor. Hiçbir enerji şirketi, Türkiye’nin radarlarıyla her an izlediği ve füzeleriyle kapsadığı bir alanda milyarlarca dolarlık risk almak istemez.
3. Bölgesel Güç Dengesi: Yeni “Oyun Kurucu”
* İran Denklemi: Türkiye, radarlarıyla İsrail’i kısıtlarken aslında İran’ı korumuyor; bölgenin büyük bir savaşa sürüklenmesini engelleyerek kendi sınır güvenliğini savunuyor. Bu durum, Türkiye’yi hem Batı hem de Orta Doğu nezdinde “istikrarı sağlayan güç” konumuna getiriyor.
* NATO İçindeki Konum: Türkiye’nin yerli sistemlerle (SİPER, ERALP) bu kadar baskın bir güç haline gelmesi, NATO içinde “kendi kendine yeten müttefik” imajını pekiştiriyor ve ABD’nin bölgedeki bazı dayatmalarına karşı Türkiye’nin elini güçlendiriyor.
Özet: Yeni Soğuk Savaşın “Dijital Cephesi”
Türkiye ve İsrail arasındaki mücadele artık sadece söylemlerle değil, frekanslar, kodlar ve radarlar üzerinden yürüyor. Türkiye, Suriye’de kurduğu bu teknolojik bariyerle;
* İsrail’in İran planlarını sekteye uğratıyor.
* Doğu Akdeniz’deki haklarını askeri teknolojiyle perçinliyor.
* Bölgesel bir savaşın önündeki “teknolojik engel” haline geliyor.
ABD’nin bölgedeki askeri varlığına (örneğin uçak gemileri ve üsleri) nasıl bir etkide bulunur

Türkiye’nin radar ve hava savunma kapasitesini Suriye’ye kadar yayması, ABD’nin bölgedeki yerleşik askeri stratejisini ve operasyonel alışkanlıklarını da kökten değiştiriyor. ABD, bölgede hem İsrail’i korumak hem de kendi varlığını sürdürmek zorunda olan bir aktör olarak bu yeni durumdan şu şekilde etkileniyor:
1. ABD’nin “Hava Sahası Tekeli” Kırılıyor
Yıllardır Suriye ve Irak hava sahasında mutlak bir hakimiyete sahip olan ABD (ve koalisyon güçleri), artık bölgede “şeffaf” hareket edemiyor.
* Tespit ve Takip: Türkiye’nin ERALP gibi uzun menzilli radarları, sadece İsrail uçaklarını değil, ABD’nin bölgedeki uçak gemilerinden kalkan jetlerini ve İHA’larını da anlık olarak takip edebiliyor.
* Operasyonel Kısıtlama: ABD, bölgede gizli operasyonlar yürütürken artık Türkiye’nin bu faaliyetleri gördüğünü ve dijital olarak kaydettiğini biliyor. Bu da Washington’u Ankara ile daha fazla koordinasyon kurmaya zorluyor.
2. Uçak Gemileri ve Doğu Akdeniz Denklemi
ABD, kriz dönemlerinde Doğu Akdeniz’e uçak gemisi filoları göndererek bir “caydırıcılık” oluşturmaya çalışıyor.
* Görünmezlik Kaybı: Türkiye’nin kıyı şeridine ve Suriye’deki hakim tepelere yerleştirdiği radarlar, Doğu Akdeniz’deki bir uçak gemisinin pistinden kalkan her uçağı daha kalkış anında saptayabiliyor.
* SİPER Tehdidi: Türkiye’nin uzun menzilli hava savunma sistemleri, ABD uçak gemilerinden fırlatılan mühimmatların kapsama alanına giriyor. Bu durum, ABD’nin bölgedeki gemilerini Türkiye’nin etki alanından daha uzaklara konuşlandırmasına neden olabilir.
3. Kürecik ve İncirlik Üzerindeki Baskı
Türkiye’nin kendi yerli radar ağını (Çelik Kubbe) tamamlaması, ABD’nin Türkiye’deki üslerine olan bağımlılığını bir paradoksa dönüştürüyor:
* Alternatif Veri Kaynağı: Türkiye artık NATO veya ABD verilerine muhtaç kalmadan kendi istihbaratını üretiyor. Bu durum, ABD’nin Türkiye’ye karşı “istihbarat kesme” gibi kozlarını elinden alıyor.
* Üslerin Statüsü: Türkiye’nin bu teknolojik bağımsızlığı, ileride İncirlik veya Kürecik gibi üslerin kullanım şartlarını Ankara lehine daha sert bir şekilde pazarlık masasına getirebilir.
4. İsrail-ABD Ortak Operasyonlarının Zorlaşması
ABD ve İsrail sık sık ortak hava tatbikatları ve operasyon planları yapıyor. Türkiye’nin Suriye’deki “radar bariyeri”:
* Erken Uyarı Zinciri: ABD’nin İsrail’e sağladığı “gizlilik” kalkanını deliyor. Türkiye’nin radarları bir operasyonu tespit ettiğinde, bu bilginin bölgedeki yayılımı ABD’nin stratejik sürpriz yapma ihtimalini yok ediyor.
* Vekalet Savaşları: ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde desteklediği gruplar (YPG/PKK) üzerindeki hava koruması da Türkiye’nin radarları ve SİHA’ları tarafından sürekli baskı altında tutuluyor.
Genel Sonuç: “Yeni Bir Güç Merkezi”
ABD, Orta Doğu’da artık sadece Rusya veya İran ile değil, teknolojik olarak kendine yeten ve kendi bağımsız rotasını çizen bir NATO müttefikiyle de (Türkiye) rekabet etmek zorunda. Türkiye’nin bu hamleleri, bölgeyi ABD-İsrail ekseninin “arka bahçesi” olmaktan çıkarıp, çok kutuplu bir denge sahasına dönüştürüyor.
Türkiye’de Erdoğan sonrası kavgası olarak yansıtılan Hakan Fidanın basın toplantısı yarıda kesilmesinin sebebi biraz da bunlar olsa gerek. Peki kavganın tarafları bunları bilmiyor mu. Biliyorsa o zaman Türkiye’de iktidar değişimi ABD İsrail’den geçer anlayışı bataklığına düşenlerin hayalleri bakalım ne kadar sürecek.

Yorum gönder