Turan Rzayev: Şam Hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Arasındaki “Tarihi” Anlaşma
Şam hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında “tarihi” bir uzlaşmaya varıldı. Bazı konularda müzakerelerin hala devam ettiği doğru olsa da, varılan anlaşma tek başına bölge için tarihi bir kırılma noktasıdır.
Mesele şu ki, anlaşma metni dikkatle incelendiğinde ortaya çıkan tablo; Kürtlerin Suriye merkezi yönetimine entegrasyonu olarak sunulsa da, aslında onlara bir tür özerklik verildiğini gösteriyor. Bu özerklik henüz Irak Kürt Bölgesel Yönetimi seviyesinde olmasa da, Suriye devletinin bugüne kadarki merkeziyetçi yönetim modeliyle kıyaslandığında köklü bir kopuştur. Ayrıca birçok temel unsuru bakımından Irak örneğine de oldukça yakındır.
Askeri Yapı ve Özerk Ordu Modeli
İlk olarak, anlaşmadaki askeri yapı meselesi dikkat çekiyor. SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin kontrolünde üç tümenin tutulması ve bu güçlerin Şam’ın doğrudan günlük denetimi dışında kalması kararı, klasik özerklik modellerinin temel şartlarından biridir. Üstelik bu tümenlerin komutanlarının atanması ve görevden alınmasına Şam’ın müdahale edemeyeceğine dair belgede yer alan detay, merkezi yönetimin egemenliğinin fiilen sınırlandırıldığını kanıtlıyor. Devlet kağıt üzerinde “tek ordu” iddiasını sürdürse de, pratikte paralel ve özerk bir silahlı yapı meşrulaştırılıyor. Bu durum, Irak’taki Peşmerge’nin Bağdat ordusundan bağımsız varlığını hatırlatan bir modeldir.
Kadro ve Rütbe Stratejisi
Anlaşmanın daha ince ama daha stratejik yönü, kadro ve rütbe politikasıdır. SDG’den 100 subaya yüksek askeri rütbeler verilmesi, ancak bu kişilerin kendi birlikleri olmadan Savunma ve İçişleri Bakanlıklarında görevlendirilmesi, Şam’ın bir “kontrol görüntüsü” yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Aslında bu adım, SDG elitlerinin devlet aygıtına entegre edilmesi yoluyla Kürt siyasi-askeri etkisinin merkezi yapılara taşınmasıdır. Bu, özerkliklerin klasik “devlet içinde devlet” mekanizmasının yumuşak bir formudur.
İdari Yerinden Yönetim
En önemli noktalardan biri idari adem-i merkeziyetçiliktir (yerinden yönetim). SDG’ye “tam idari yetki” verilmesi ve bölgedeki tüm devlet memurlarının atanmasının onun yetkisine bırakılması, fiilen bir bölgesel yönetim statüsü demektir. Devlet bayrağı ve resmi isim değişmese bile, gerçek iktidar yerel kurumun elinde toplanıyor. Bu, Irak Kürdistanı’nda Erbil’in kendi bürokrasisini oluşturmasına çok benziyor ve Suriye’nin üniter yapısına aykırılık teşkil ediyor.
Güvenlik ve Cezaevleri
Güvenlik ve cezaevleri meselesi de özerkliğin açık bir göstergesidir. El-Hol kampı ve IŞİD üyelerinin tutulduğu hapishanelerde güvenliğin yine SDG tarafından sağlanması, devletin en hassas alanlarından birinin merkezden kopuk kalması anlamına geliyor. Şam burada sadece komiteler ve ofisler aracılığıyla bilgi toplayan taraf rolünü oynuyor. Bu, özerk yapıların temel özelliği olan “güvenlik egemenliğinin paylaşılması” durumudur.
Ekonomik Boyut ve Petrol
Ekonomik yön ise anlaşmanın en kritik ve en “Irakvari” tarafıdır. Petrolün Şam, SDG ve yabancı şirketler arasında bölüştürülmesi; üstelik petrol yataklarının askeri korumasının SDG’de kalması, kaynak üzerindeki gerçek kontrolün yerel aktörde olduğunu gösteriyor. Unutulmamalıdır ki, Irak Kürdistanı’nda merkezi hükümetle yaşanan temel uyuşmazlık da tam olarak petrol gelirlerinin paylaşımı üzerine kuruluydu.
Dış Politika ve Uluslararası Garantiler
Dış politikada SDG’nin doğrudan temaslarının yasaklanması, ilk bakışta merkezi yönetimin güçlendirilmesi gibi görünebilir. Ancak aynı zamanda ABD ve Avrupa’nın garantörlüğünde uluslararası bir anlaşma imzalanması, Şam’ın değil, uluslararası aktörlerin ana teminatçı konumunda olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, merkezi hükümetin egemen karar verme yetkisini kısıtlıyor ve SDG’yi uluslararası hukuk çerçevesinde korunan bölgesel bir aktöre dönüştürüyor. Irak Kürdistanı’nın 2000’li yıllarda ABD himayesi altında güçlenmesi ile bu model arasında açık bir paralellik vardır.
Sonuç
Netice itibarıyla bu anlaşma, adı “özerklik” olmasa da; askeri, idari, güvenlik ve ekonomik yetkilerin tek bir merkezde (SDG kontrolünde) toplanmasıyla fiili bir özerklik rejimi yaratmaktadır. Aradaki fark, bu aşamada Suriye hükümetinin formal (biçimsel) egemenliğini koruması ve modelin daha düşük profilli sunulmasıdır. Ancak yapısal bakımdan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin ilk aşamalarına çok benzemektedir ve zamanla daha kurumsal bir özerkliğe dönüşmesi için gereken hukuki ve siyasi zemini hazırlamaktadır.
Turan Rzayev



Yorum gönder