Suriye iç savaşı çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Haziran ayında Putin, birkaç gün önce de Rus Savuma Bakanlığı açıklamalarında iç savaşın göz ardı edilen bir yönünü gündeme taşıdılar. Buna göre, Suriye iç savaşı Rus Silahlı Kuvvetleri için bir “muharebe laboratuvarı” işlevi görmüştü. Başka bir ifadeyle, ordu sadece savaşın gereklerini değil, piyasanın isteklerini ve kendi durumunu gerçek savaş koşullarında test ederek sonuç çıkarmıştı.
Elbette Suriye iç savaşı bu fırsatı sadece Ruslara sunmadı. Suriye sonuçta ders alma niyet ve kapasitesi olan herkese açık bir laboratuvardı. Sadece devletlere değil, devlet dışı aktörlere de hitap etti. Rusların konuyu gündeme taşımış ve veri paylaşmış olmaları onları bu yazının merkezine taşıdı.
Soğuk savaş boyunca Sovyet ordusu dünyanın değişik yerlerinde farklı roller üstlendi. Afganistan ve Angola’da savaşırken, Küba ve Suriye’de danışmanlık görevleri yerine getirdi. Soğuk savaş sonrasında çaptan düşmüş olarak az sayıda askerle Bosna ve Kosova’da sınırlı görevler üstlendi. Uzunca bir süre kaynak sıkıntısı çeken Rus ordusu eksik teçhizatı ve zayıf eğitimiyle Rusya içinde sorumluluk üstlenmek zorunda kaldı. Batı’nın Afganistan, Irak ve Balkanlar’daki faaliyetlerinden ders çıkarmaya çalıştı.
Putin’le birlikte artan savunma harcamaları, değişen politik vizyon, özgüvenin yeniden kazanılması, Gürcistan savaşı ve Ukrayna krizi ordunun yeniden aktif olmasına zemin hazırladı. Her iki olayda Rus ordusu küçük çaplı tecrübe kazansa da, ordu Ukrayna’da doğrudan savaşın parçası olmadı.
Rusların Suriye’yi “hibrit savaş laboratuvarı” olarak kullanma kararını Eylül 2015’te verdiğini görüyoruz. Nitekim Rus Savunma Bakanlığı’nın “laboratuvar çıktılarına” göre, bu tarihten itibaren ipleri eline alan Rus ordusu Esad’a önemli katkı sunmuş. Sözcüye göre, Esad bu tarihten önce ülke topraklarının sadece %8’ini kontrol edebilirken, bugün %96.5’ini kontrol ediyor. (Her nedense aynı haritaya bakınca biz farklı şeyler görüyoruz!)
Açıklamalardan ve verilerden yola çıkarak, Rus ordusunun yeni tip savaşı öğrenmek için “Suriye laboratuvarını” beş farklı amaçla kullandığını söyleyebiliriz. Bunlar, askerlere her alanda tecrübe kazandırma, farklı özellikte aktörlerle iş tutma kapasitesinin geliştirilmesi, pazara sunulacak yeni silah ve teçhizatın denenmesi, hibrit savaş/siber alan istihbaratı ve propaganda savaşı olarak listelenebilir.
Rus ordusu, bünyesindeki farklı sınıflardan savaşçıları sahaya sürdü. Profesyonel askerler, özel kuvvet unsurları, askeri polis, askeri danışman, teknisyen, özel askeri şirket çalışanları, istihbaratçılar, sosyal medya analistleri, pilotlar gibi. Rus Savunma Bakanlığı bu konuda istatistiki bilgi de veriyor. Buna göre, Suriye iç savaşında 434’ü general olmak üzere 63 bin Rus askeri görev aldı. Dahası, muharip hava kuvvetleri pilotlarının %90’ı, stratejik hava kuvvetleri pilotlarının %60’ı gerçek savaş ortamında harekâta katıldı. Hava unsurları toplam 39 bin bombardıman görevi icra ederken, operasyonlarda 830’u komutan 86 bin militan öldürüldü.
Geçen yazımda, Rusya’nın yeni tip savaşlar için beş farklı amaçla “Suriye’yi laboratuvar” olarak kullandığını söylemiştim. Sadece Rus ordusu değil, ülkenin diğer kurum ve görevlilerinin de bu yeni tip savaş, diplomasi ve istihbarat ikliminden faydalandıkları ortada.
Rus liderlere göre, Suriye iç savaşının sunduğu bir diğer fırsat alanı da şu: Farklı nitelik, karakter, çıkar, ilişki ve stratejilere sahip, “birbirine benzemez aktörleri” bir arada “idare etme” kapasitesi geliştirmek. İşin zorluğu ise, eş zamanlı, asimetrik savaş koşullarında, diplomasiden örtülü operasyonlara, istihbarattan doğrudan askeri güç kullanmaya kadar farklı yöntemler gerektiriyor olması.
Örneğin, aynı anda, NATO üyesi Türkiye ve PYD/PKK; İsrail ve Hizbullah; İran ve İsrail; Esad rejimi ve Suriye hava sahasını zaman zaman paylaştığı ABD ve müttefikleriyle ilişkileri kırmadan, dökmeden, çatıştırmadan “idare edecek” kapasite geliştirmek.
Öte yandan, “vekâlet savaşları laboratuvarına dönüşen” Suriye’nin diğer oyuncularını ve bu “devlet-dışı aktörlerin” karakterlerini de unutmamak gerekiyor. İran destekli Hizbullah, Afgan, İranlı Şii militanlar veya “yabancı terörist savaşçılar”, Suriyeli milisler ve ABD destekli PYD/PKK muharebe sahasında ve diplomasi masasında eş zamanlı “idare edilecekler” listesinde yer alıyorlar. Gerçi bu bölüm Sovyetler Birliği’nin farklı ülkelerde komünist partilerle geliştirdiği iş birliğiyle benzerlikler gösterse de bugün daha da karmaşık bir tablo söz konusu.
Dahası, iç savaşın neden olduğu mülteci sorunu, sivil toplum örgütleri, Birleşmiş Milletler, uluslararası yardım kuruluşları ve medya da “idare edilecekler” listesini zenginleştiren aktörler.
Gerçekten de böylesine karmaşık ilişkiler yumağını “idare etmek” tecrübe, eğitim, zekâ ve güç gerektirir. Hiçbir senaryo ve buna uygun tatbikat ortamı gerçeklerin yerini alamaz.
Nitekim dünyanın önde gelen orduları böylesine karmaşık “yeni tip savaşlarla” baş edebilmek için kendi ülkelerinde “muharebe laboratuvarları” kurmakla meşguller. Tabii ki sadece fiziki manada değil. Gerçeğe yakın olması için sivillerin yaşadığı, sesleri, kebap kokusu, kültürü, isyancısı, patlayıcısı, pususuyla yaşayan bir şehirden söz ediyoruz. Elbette “tipik bir Ortadoğu şehri” havası sunuyor. Örneğin, ABD’deki şehir savaşları eğitim merkezinde, Irak’tan gelen mülteci aileler günlüğü 265 dolara figüran olarak görev alıyorlar. En gelişmiş ve büyük olanı ise parasını ABD’nin ödediği, İsrail’de inşa edilen Baladia tesisleri.
Buna rağmen ne eğitim ne de fiziki koşullar asla gerçeği gibi olmuyor. Öte yandan, ABD’nin büyük masraflarla kurduğu yapay çatışma ortamlarını Ruslar canlı biçimde Suriye’de hayata geçirmiş görünüyor. Nitekim Rus Savunma Bakanlığı, ordunun Suriye’de 89 bin teröristi öldürdüğünü söylerken, sadece eğitimin eksik kalan kısmına değil savaşın eğitim ve laboratuvarda oluşturulamayacak “gerçeğine” işaret ediyordu.
Nihat Ali Özcan