Nesrin Sipahi Kıratlı: BULGARİSTAN’ da ANADİLİ PARADOKSLARI
Bir dil, sadece kelimelerden ibaret değildir; bir halkın belleğidir, geçmişin yankısı, geleceğin teminatıdır. Ancak bazı coğrafyalarda bu bellek, sessizce silinmeye terk edilir. Bulgaristan’daki anadili sorunu da, bu sessiz silinişin en derin, en yalın örneklerinden biridir.
1989 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Evrensel Bildirge’nin 7. maddesi açıkça der ki:
“Çocuk, ailesi içinde kendi dili ve kültürü içerisinde yetişme hakkına sahiptir.”
Bu madde, yalnızca hukuki bir ifade değil, kültürel bir vicdandır aslında.
Çocuğun kendi ailesinde dili ve kültürü içinde yetişme hakkını destekler.
Ne var ki Bulgaristan’daki mevcut durum, bu vicdanla örtüşmemektedir.
Aile Dili: Evde Kaybolan Kimlik
Günümüz Bulgaristan’ında şehirlerde yaşayan Türk ailesinin günlük iletişim dili artık Bulgarcadır. Çocuklar, evlerinde Bulgarca konuşarak büyüyor; Türkçe ise sadece yaşlı kuşakların hatıralarında yaşayan bir “eski zaman sesi”ne dönüşüyor.
Bu durum, çocuğun kendi dilinde ve kültüründe yetişme hakkını zedeliyor.
Kelimeler kayboldukça, kültür de sessizleşiyor.
Günümüzde sadece bir çocuk folklor ekibinin olması bu hususun göstergesidir.
Dilbilimi ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum
Dilbilimi anadili, “bireyin kendisini en iyi ifade edebildiği dil” olarak tanımlar. Ancak Bulgaristandaki Türk çocuklar, gençler , Türkçede kendini tam ifade edemiyor.
Bu noktada “anadili Türkçe” demek, bir gerçeği değil, bir paradoksu ortaya koymaktadır.
Bir dil, konuşulmadığında kimliğini yitiriyor; kimlik yitirildiğinde, kadim anadilimizin anlamı kalmıyor.
Psikolojik Paradoks:
Ana Rahminde Başlayan Sessizlik
Psikoloji bilimi, dil ediniminin doğumdan önce başladığını söyler. Anne, hamilelik sürecinde hangi dili konuşuyorsa, bebek o dilin melodisini duyar, ritmini hisseder.
Eğer anne Bulgarca konuşuyorsa, çocuk Türkçeyi değil, Bulgarcayı “ilk ses” olarak belleğine alır.
Bu durumda çocuğun anadili hangisidir?
Türkçeyi bilmeden Türk olmak mı, yoksa Bulgarca konuşarak büyümek mi?
İşte tam da burada, dil ile kimlik arasındaki o derin çatlak belirginleşiyor.
Kültürel Bir Uyarı
Bulgaristan’daki anadili olgusu; hukuk, dilbilimi ve psikoloji disiplinlerinin kesişiminde duran bir paradokstur.
Ve bu paradoks, sadece bireysel bir sorun değil; bir halkın hafızasını tehdit eden bir kültürel kırılmadır.
Unutulmamalıdır ki, çocukların dillerinden eksilen her kelime, bir halkın tarihinden silinen bir izdir.
Anadili, bir kimliğin kalbidir — kalp sustuğunda, kültür de sessizleşir.
Büyük ATATÜRK’ ün ifadesiyle:TÜRK DEMEK , TÜRKÇE DEMEKTİR!
28 Ekim 2025
Nesrin Sipahi Kıratlı
Share this content:
 
								

 
                                     
                                    
Yorum gönder