KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İran’da Sistemin Geleceği Tartışmaları

İran’da Sistemin Geleceği Tartışmaları

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
290 0


İran’ın siyasi ve toplumsal yapısı her dönem tartışma meselesi haline gelmiştir. Dönemsel olarak İran’da meydana gelen ayaklanmalarda bölge uzmanlarının ve insanların akıllarına İran’da yeni bir devrim mi oluyor sorusunu getirmiştir.
İran 1979 İslam Devriminin ardından büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Bu tarihten önce monarşi ile yönetilen ülkede baskı ve istibdat ön plana çıkmıştı. Özellikle 1953 yılında ABD ve İngiltere’nin ortaklaşa Muhammed Musaddık’ı darbe yoluyla başbakanlıktan indirmesinin ardından SAVAK istihbarat teşkilatı kurulmuştur. Bundan sonra Şah insanlar üzerinde baskını artırmıştır. Bu durum halk nazarında büyük bir tepkiye yol açmıştı.
5 Haziran 1963’te ise Şah’ı eleştiren Humeyni hapse atılmış, bu süreçte insanlar Şah’ı protesto amaçlı sokaklara inmiştir. Olaylar kısa bir sürede büyümüş halka orantısız güç kullanılmıştır. Şah’ın vur emrinin ardından, protestolar kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Bu protesto hareketi tarihe 15 Hordad olayları olarak kazınmıştır. Olayların bastırılmasının ardından Humeyni sürgüne gönderilmişti. Üst üste yaşanan bu olaylar halk nazarın unutulmamıştır. Bundan sonraki süreçte Humeyni sürgün yıllarında Şah’ı eleştiren kasetler yayınlamış, kitaplar yazmıştır. Humeyni’nin bu kasetleri gizli yollarla ülkenin dört bir yanında okunup dinlenmiş, milyonlarca İranlı sokaklara dökülmüştü. Bundan sonraki süreçte Şah ülkeden kaçmak zorunda kalmış ve İran’da Şahlık düzeni sona ermişti. 15 Ocak’ta Humeyni İran’a dönmüş, 11 Şubatta İslam Devleti kurulmuştur.
Bu süreçte ülkede İslam kaidelerine göre bir yönetim şekli kurulmuş, yeni anayasa hazırlanmış, hatta (DMO) yeni bir ordu kurulmuştu. Bu süreçten sonra İran’ın dış politikası da değişmişti. ABD ve İsrail’e karşı büyük şeytan imgesi kullanılarak kin ve düşmanlık beslenmiştir.
Günümüze gelene kadar İran iç yapısında değişimler olmuştur. Son sözün Devrim rehberinde olduğu İran’da son dönemlerde çeşitli çatlaklar meydana gelmiştir. 2009 İran seçimlerinin ardından, seçimlerde hile olduğunu düşünen insanlar sokaklara inmiş ve rejimi protesto etmiştir. Bu olayların ardından protestolar kanlı bir şekilde bastırılması, siyasilerin ev hapsine çarptırılmasıyla sonuçlanmıştı. Bu durumu insanlar sineye çekmiştir.
Faka 2018 yılı İran için pekiyi başlamamıştır. Hatta medyada sokak olayları ile gündeme gelmiştir. Aralık ayının son günlerinde insanlar Meşhed, Kum gibi şehirlerde meydanlara inmiş rejimi protesto etmiştir. Hatta rejimi eleştiren, Şah lehine övgüler, methiyeler dizilmiş sloganlar atılmıştır. Peşinden kadınların kıyafet protestoları, tarikatların sokaklara inmesi ve son olarak İran’ın Arap bölgesi olan Ahvaz’da insanların sokaklara inmesiyle İran’da neler oluyor sorusu akıllara gelmiştir.
Son olayların ardından bugünlerde İran’da Özgürlük Hareketi tarafından yapılan siyasi açıklamada, İran toplumundaki örgütlü şiddetin kritik duruma gelmesi ve İran rejiminin yetersiz kalması sonucunda siyasi ve toplumsal bir çöküş yaşanabileceği uyarısında bulunuldu. Kısacası halkın artık rejimi sorguladığı görülmektedir.
İran’ın son dönemlerdeki durumu incelendiğinde başta Suriye olmak üzere bölgede olarak aktif bir aktör olarak göze çarpmıştır. Bununla birlikte bölgedeki Şii milislere ekonomik yardımlar yapmıştır. Bu durumun faturası ise haliyle içeride halk ödemiştir. Bu süreç içinde vergiler artmış, bankalar batmış, işsizlik artmış, yolsuzluk olayları gündemden düşmemiştir Ayrıca ülkede su kaynaklarının kuruması, hava kirliliğinin artması insanların tahammül gücünü azaltmıştır. Bununla birlikte iç politikada hükümet ile dini rehber arasındaki çekişmeler, Ahmedi Nejad’ın muhalif tavırları rejimi zora sokmuştur. Ayrıca insanların bireysel özgürlüklerinin kısıtlanması bireyleri rahatsız etmiştir. Aynı zamanda başta ABD ve Suudi Arabistan olmak üzere dış mihrakların ülkeyi kışkırtması ve ülkedeki muhalif kanatları desteklemesi gözden kaçmamıştır.
Ocak ayında meydana gelen ayaklanmalarda atılan sloganlarda Ne Gazze, Ne Suriye yaşasın, Rıza Şah ruhun şad olsun sloganları bazı kesimler tarafından Şah dönemine özlem olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Aynı zamanda insanlar, Suriye ve diğer milislere yapılan ekonomik yardımların ceremesini çekmek istememektedirler. Buna ek olarak ülkede banka sistemlerinin çökmesi vergilerin artması, fiyatların yükselmesi insanların belini bükmüştür. 2000 yılında ülke GSMH 357 milyonken 2017’de 368 milyon olmuştur. Kısaca ülke ekonomisinde gerileme olduğu aşikardır. Bu durumdaki en önemli faktörün ülkeye uygulanan ambargonun olduğu kuşkusuzdur. Fakat hükümetin ülke ekonomisine çareler bulması gerekmektedir. Kendisine yeni pazar alanları açarak, üretimi öncelemelidir. Aynı zamanda istihdamı artırmalıdır. Bununla birlikte ithalatı azaltıp ihracatı artırmalıdır. Bu durum hem ülke ekonomisini geliştirecek, hem de ülkede istihdamı artırarak, işsiz sayısını azaltacaktır. Hal böyle olursa ülke ekonomisi nefes alırken, halkın tepkisi azalabilir.
Bununla birlikte İran Dini rehberi Ali Hamaney Nevruz’da ülkenin bu yıl ki sloganını milli üretim olarak belirlemiştir. Bu durum ambargolar karşısında İran ekonomisi için bir çıkış noktası olarak ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Ruhani’nin Hindistan ve Türkmenistan ziyaretleri yeni pazarlar için hamlelerdir. Aynı zamanda İran bürokratik yapıları bu slogan çerçevesinde milli üretimi artıracak fizibilite çalışmaları yapmaktadır.
Bununla birlikte yolsuzluk ve kaçakçılığın önüne geçilmelidir. Ayrıca hükümet ile dini rehber arasındaki husumetin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu bağlamda dini rehberin halkın taleplerine kulak vermesi gerekmektedir. Zira Dünya liberalleşirken İran yönetim sistemi geleneksel olarak yerinde saymıştır. Bu bağlamda bireysel özgürlüklerin önü açılarak halk özgürleştirilmektedir. Zira halkın taleplerine kulak tıkanırsa, devrimi yapan halk yeni bir devrim yapabilir. Bu yüzden Ruhani’nin vatandaşlık hakları bildirgesinin önü açılmalıdır. Zira basit bir örnek olarak bugün İran’da bayanların stadyumda maç izlemeleri yasaktır. Ruhani’nin seçim döneminde yaptığı mitingde bir kadının taşıdığı dövizde miting için geldiğimiz bu stada maç izlemek içinde gelebilecek miyiz şeklinde bir döviz taşımaktadır. Aynı zamanda kadınlar stadyumda maç izleyebilmek için erkek kılığına girdikleri görülmüştür. İnsanların giyimlerine karışılmamalıdır. Bugün Suudi Arabistan’ın reform yaptığı bir ortamda İran halkının etkilenmemesi imkansızdır. Zira İran yönetiminin geçmişten ders çıkarması gerekmektedir.
Öte yandan ülkenin en büyük problemlerinden bir tanesi azınlıkların ikinci plana atılması ve hor görülmesidir. Bugün İran’da resmin olmayan rakamlara göre yüzde 60 İran’lı, Yüzde 30 Türk, yüzde 7 Kürt ve yüzde 3 oranında diğer etnik gruptan insan vardır. Dini mezhepsel olarak da Şiiler fazladır. Bu bağlamda temsil konusunda azınlıklara haklar tanınmalıdır. Ayrıca gerek mezhepsel gerekse etnik olarak ülkedeki insanlara ikincil muamele yapılmamalıdır.
Sonuç olarak ekonomik ve siyasal sistem olarak İran halkı siyasi sistemi sorgulamaktadır. Bu bağlamda, İran yönetim mekanizması kendi arasındaki rekabeti bırakarak ülkeye ekonomik ve toplumsal reformlar yapmalıdır.
Ali Şahin kafkassam iran masası uzmanı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir