KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Güney ve Kuzey Kore birleşmesine Hong Kong ve Berlin örneği!

Güney ve Kuzey Kore birleşmesine Hong Kong ve Berlin örneği!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 28 dk okuma süresi
357 0


Bu da nereden çıktı diyorsunuz değil mi? İngiltere-Çin konsorsiyumunun böyle bir girişimi var. Hong Kong modelinden yola çıkılarak İngiltere ve Çin’in; Güney ve Kuzey Kore’yi birleştirilme projesi Washington yönetimine rağmen başlatıldı. Güney ve Kuzey Kore’nin birleştirilerek bölgenin yeniden dizayn edilmesi, Britanya ve Çin’i ABD ile karşı karşıya getirme riski taşıyor. Hong Kong; Çin’in “afyon savaşı”nı İngiltere’ye karşı kaybetmesinden sonra Nanking Antlaşması’yla 1842’de bu ülkeye devredilmişti. Çin, 1 Temmuz 1898’de Hong Kong dâhil bölgedeki 235 adayı İngiltere’ye kiraladı. 1898’de imzalanan “kira sözleşmesiyle” uzun yıllar İngiltere hâkimiyetinde kalan Hong Kong, II. Dünya Savaşı sırasında 24 Aralık 1941’de Japonların eline geçti. Savaşın bitmesiyle 1945’te Britanya’nın yeniden el koyduğu Hong Kong; 1 Temmuz 1997’ye kadar Britanya Krallığına bağlı sömürge ve adalar grubuyken, bu tarihten itibaren Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel yönetim bölgesine dönüştü ve ülke yönetimindeki 135 yıllık İngiliz hâkimiyeti sona erdi. Taraflar arasında imzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde, bölgeye 2047 yılına kadar Çin’e sadece dış politika ve savunma gibi alanlarda bağlı kalarak “tek ülke, iki sistem” politikasıyla kendi idari bağımsızlığını ve yapısını koruma hakkı tanındı. Günümüzde Hong Kong, Asya’nın en büyük serbest pazarı ve limanı, en işlek ticaret, endüstri ve turizm merkezidir.(1)

Güney-Kuzey Kore birleşmesine bir başka örnekte Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesidir. Soğuk savaşın, günümüze kadar varlığını korumuş en açık ve net simgelerinden biri olan 3 Ağustos 1961’de Doğu Almanya Meclisi’nin kararıyla 46 km uzunluğunda inşa edilen, Almanca “Berliner Mauer” olarak bilinen Berlin Duvarı, II. Dünya Savaşından yenik çıkan Almanya’nın işgalini ve Alman halkının bölünmüşlüğünü gösteriyordu. Bu duvar, bugün Batı’da halâ “Utanç Duvarı” adıyla anılıyor. Uzun yıllar boyunca savaşmış, bitkin düşmüş Alman halkı, bir de doğu ve batı olarak ikiye ayrılmış Almanya’nın farklı ülkeler tarafından yönetilmesine tanıklık etmek zorunda kalmıştı. Almanya 4 farklı ülkenin işgalindeydi. Batı Berlin; Amerikan, Fransız, İngiliz, Doğu Berlin ise Sovyet işgalindeydi.(2) Sovyetler Birliğinde yaşanan Glasnost (açıklık) ve Perestroika (yeniden yapılanma) süreci Almanların işine yaradı. Almanlar bu tarihi fırsatı iyi değerlendirdi. Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin 18 Mart 1990’da yaptığı ilk serbest seçimlerden sonra, Alman Demokratik Cumhuriyeti ve Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki görüşmeler Birleşme Anlaşması ile sonuçlandı. Almanya’nın yeniden küllerinden doğması yani Alman yeniden birleşmesi (Deutsche Wiedervereinigung) 3 Ekim 1990’da gerçekleşti.

Sovyet güdümündeki eski Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) toprakları Almanya Federal Cumhuriyeti’ne (Batı Almanya) dâhil oldu. Alman Demokratik Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti ve dört işgalci gücün “İki Artı Dört Antlaşması”yla birleşmiş Alman devletine tam özgürlük bağışlandı. Kim ne derse desin Berlin Duvarı’nın ve ardından Doğu Almanya rejiminin yıkılmasıyla iki Almanya’nın birleşmesi, Alman tarihi için olduğu kadar Avrupa tarihi açısından bir dönüm noktasıydı. 1990’da Doğu Almanya’da resmi para birimi olarak Mark kullanılmaya başlandı. İki Almanya arasında ekonomik birlik oluşturuldu. Ağustos 1990’da ise Doğu Almanya yönetimi, Federal Almanya’ya katılma kararı verdi. 3 Ekim 1990’da ise anlaşma resmen imzalandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker konuşmasında ise şu tarihi sözler sarf etti: “Birleşmenin, insani açıdan ne kadar başarılı olacağını hiçbir hükümetler arası anlaşma, hiçbir anayasa, hiçbir karar belirleyemez. Bu tamamen her birimizin davranışlarına bağlı.”(3) Neden aynı durum Güney ve kuzey Kore için geçerli olmasın?

AB’den çıkış (Brexit) sürecinin sancılarını hafifletmek için yeni ticari ortaklar arayan İngiltere Başbakanı Theresa May, Çin ziyaretini gerçekleştirdi. 2016’da başbakanlık koltuğuna oturduğundan beri Pekin’e ilk resmi ziyaretini yapan Theresa May’in Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e “Kurduğumuz, küresel stratejik ortaklığı daha ileriye taşımak istiyoruz” sözleri Asya’nın yeni süper gücünün ilanıydı. İngiliz sanayi devlerinden yaklaşık 50 temsilciyle Çin’e çıkarma yapan May, 2017’de 79 milyar dolara yükselen İki ülke arasındaki ticaret hacmine ek, iki ülke arasında 13 milyar dolarlık anlaşmalara imza attı.(4) İngiltere’de Çin’in yaklaşık 11 milyar dolarlık bir yatırımı var. İngiltere Çinin projelendirdiği ‘one belt one road’ girişiminde kendine pay çıkarmak isteyen en önemli ülkelerin başında geliyor. İngiltere Çin konsorsiyumun bu projeyi gerçekleştirmek amacıyla oluşturduğu fona, İngiliz finans çevrelerinde Çin ile çok çeşitli sektörlerde ikili ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine yardımcı gözüyle bakılıyor. Kim ne derse desin Çin ve İngiltere çok önemli bir ticaret ortağı.(5) İngiltere Çin’in ‘One Belt One Road-Bir Kuşak, Bir Yol’ projesini destekliyor. OBOR (One Belt One Road-Bir Kuşak, Bir Yol), Çin’in kurguladığı, 2013 yılında lanse ettiği, koordine ettiği ve fonladığı milyarlarca dolarlık bir projenin çok ötesinde stratejik bir atılım.
İki ayağı var. Biri İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, İkincisi Deniz İpek Yolu.“Kuşak (Belt)” kavramı ile Orta Çin’den başlayıp, Orta Asya üzerinden Moskova, Rotterdam ve Venedik’e uzanan karayolu, demiryolu, petrol ve gaz boru hatları ve diğer altyapı projelerinden oluşan bir kara ulaştırma ağının tamamı kastediliyor. Tek bir rota yerine Asya-Avrupa yönünde kara köprülerinden oluşan koridorlar planlandı; Çin-Moğolistan-Rusya, Çin-Merkez ve Batı Asya, Çin-Hindi Çini Yarımadası, Çin-Pakistan, Çin-Bangladeş-Hindistan-Myanmar gibi. Türkiye, bu koridorlar içinde yer alan ve “Orta Koridor” olarak adlandırılan Çin-Merkez ve Batı Asya Koridoru üzerinde bulunuyor. Diğer yandan “Yol (Road)” kavramı ile denizyolu kastediliyor. Bu kapsamda güney ve güney doğu Asya’dan Doğu Afrika ve Akdeniz’in kuzeyine kadar uzanan deniz bölgesinde planlanmış limanlar ve diğer kıyı yapıları ağı mevcut. Türkiye’nin içinde yer aldığı orta koridora yapılacak yatırımlar toplamının 8 trilyon doları, sadece ulaştırma alt yapısı için 40 milyar doları bulması bekleniyor.(6)Çinlilere göre Kore Yarımadası; Çin’in doğal bir parçasıdır. Bu şekilde düşünmelerinin ilk sebebi, 19.yüzyıl sonlarına kadar uzun süre Kore Yarımadasının Çin denetiminde ve işgalinde bulunmasıdır. Çin topraklarının güvenliğinin sağlanmasında Kore Yarımadasının büyük stratejik önemi mevcut. Çünkü Çin’e karşı tarihte birçok kez, bu güzergâh üzerinden askeri harekâtlar gerçekleştirildiğinden ‘Yarımada’nın Çin açısından jeostratejik önemi daha iyi anlaşılır.
Bu nedenle Kore Çin için vazgeçil-e-mez bir koloni, askeri bir üstür. Çin’in en büyük korkusunun Kuzey Kore’nin, Güney gibi Batı Demokrasilerine yaklaşması veya Amerika’nın etki alanına girmesi. Böylesi bir durumda ABD’nin gücü direkt olarak Çin sınırlarına kadar ulaşacağından Çin yönetiminin her durum ve şartta, Kuzey Kore’deki rejimi desteklemesi kaçınılmaz gibi. Fakat Çin için ‘Kore Yarımadası’nın önemi neyse Japonya’nın jeostratejik perspektifinden de odur. Bu zaviyeden bakıldığında tarihsel süreçte Japonya için de Kore Yarımadası kendisine yönelik stratejik bir tehdit olabildiği gibi Japonya’nın Asya’ya açılan kapısı olmuştur. Bu yüzden Yarımada hem geçmişte hem de günümüzde iki farklı eksendeki gücün çekişme alanına dönüşmüştür. Çok yakın zamana kadar bölünmüş Kore coğrafyası; Çin ile ABD arasındaki güç çatışmasının sahnesi olageldi. ABD Taiwan’ı Çin’e karşı, Çin’de Kuzey Kore’yi ABD’ye karşı destekledi. En büyük zararı Kore halkı gördü. Bu nedenle olsa gerek Çin şimdiye kadar Kuzey’e verdiği ekonomik ve askeri destek karşılığında Kuzey Kore’yi kendi ulusal ve emperyalist çıkarları doğrultusunda kontrol edebiliyordu. Ancak günümüzde yaşanan gelişmeler neticesinde Kuzey Koreli yöneticiler Çin’in kendilerine karşı daha fazla kontrolcü yaklaşım sergilemesine karşı olduklarını saklamıyor ve Çin kuşatmasını kaldırmak istiyor.
Çin Kuzey Kore’den vazgeçmeden yumuşak güç uygulayarak, muhtemelen İngilizlerin akıl vermesi ve yol göstermesiyle Güney’i de yanına çekerek yeni bir denemede bulunmak istiyor. ‘One Belt One Road-Bir Kuşak, Bir Yol’ projesinin başarısı kara, demir ve deniz yolları üzerindeki her türlü etnik ve bölünmüşlük sorunlarının çözümüne bağlı. Bu nedenle 1953 Ateşkes Anlaşmasıyla ayrılan Güney ve Kuzey Kore’nin birleş(tiril)mesi yani Birleşik Kore Cumhuriyeti; OBOR (One Belt One Road) için hayati önem arz ediyor. Çözümün detayları şimdiden belli. Buna göre “Tek Ülke İki Ayrı İdari Sistem” esası çerçevesinde her iki bölge kendi yönetsel bağımsızlığını ve yapısını koruyabilecek. Sosyalist sistem ve politikalar Birleşik Kore Cumhuriyeti’nde uygulanmayacak. Kapitalist ekonomik sistem ve serbest ticaret politikası tatbik edilecek. Özel mülkiyet hakları kanunla korunacak. Yabancı ülkelerin Birleşik Kore Cumhuriyeti’nde yatırım yapmaları veya herhangi bir şekilde ticari faaliyet göstermeleri kolaylaştırılacak ve bu konuya ilişkin mevzuat yeniden düzenlenecek. Birleşik Kore Cumhuriyeti’nin resmi dili Korece olmaya devam edecek. Birleşik Kore Cumhuriyet para birimi Kore Wonu (KRW) uluslararası mali piyasalardaki konvertibilitesini sürdürecek, kambiyo sınırlandırmalarına gidilmeyecektir. Hisse senedi borsaları ile altın ve döviz piyasaları faaliyetlerine devam edecektir. Birleşik Kore Cumhuriyeti’nde serbest ticaret bölgesi oluşturulacak ve ticareti keyfi olarak engelleyecek düzenlemeler yapılmayacaktır. Çin ile arasındaki sınır korunacaktır. Uluslararası kuruluş ve organizasyonlara olan üyelikler Birleşik Kore Cumhuriyeti adı altında sürdürülecek.

Kore; Kuzeyden güneye 1100 km2’lik bir alana yayılı Doğu Asya’da bulunan yarımadada kurulu. Kore Yarımadası, Asya kıtasından Pasifik Okyanusu içine doğru yaklaşık 684 mil (1.100 km) güneye uzanır. Doğuda Japon Denizi (Doğu Denizi) ve batıda Sarı Deniz ile çevrilidir. Kore Boğazı bu iki denizi birbirine bağlamaktadır. Kore yarımadası Asya anakarasının kuzeydoğu bölgesinden, Pasifik Okyanusunun en batı kısmıyla Kore sularının karıştığı bölgede yer alır, yarımadanın kuzeyinde Çin ve Rusya, doğu da Doğu Denizi ve Japonya vardır. Kore’ye ait 3000 ada mevcut. Kore’nin toplam 222.154 km2 ‘lik bir yüzölçümü var. Dağlık alanlar Kore’nin yaklaşık üçte ikisini kaplar. Tebek Dağları Doğu denizinin dalgalarının açtığı derin uçurumlar ve kayalık koyların bulunduğu doğu kıyısı boyunca uzanır. Batı ve güney sahilleri çok dik olmamakla birlikte hem düzlükler hem de koylarla kaplı birçok adayla çevrilidir. Yarımada da çok güzel manzaralı dağlar ve ırmaklar vardır bundan dolayı da Koreliler ülkelerine “altın dantelle örülmüş ülke” derler.

Kuzey Kore’deki en yüksek tepe 2744 m yüksekliğinde ve kuzey sınırında Çin’e bakan Pektusan dağıdır. Pektusan dağı sönmüş bir yanardağdır. Doruğunda Çonci ya da Gökyüzü Gölü adında bir krater gölü bulunur. Bu dağ Koreliler için önemli bir simgedir ve Kore’nin ulusal marşında da adı geçer. Kore büyük bir alana yayılmasa da çok sayıda akarsuya sahiptir. Bu akarsular Kore’nin sanayisinin gelişmesinde ve oluşturdukları yasama biçiminde önemli rol oynamışlardır. Pektusan dağından doğan ve yarımadanın kuzey sınırını oluşturan iki ırmak Amnokkang (Yalu, 790 km) ve Tuman-gang (Tumen, 521 km) Kore’nin en uzun iki ırmağıdır. Yarımadanın güneyinde bulunan Naktong-gang (525 km) ile Han-gang (514 km) ırmakları bölgenin iki önemli suyolunu oluşturur. Hangang ırmağı Güney Kore’nin başkenti Seoul’un içinden geçer ve bu ırmak modern Kore’nin içinde yaşayan birçok insan için önem teşkil eder. Yarımadanın üç tarafını da kuşatan deniz eski çağlardan beri burada yaşayan insanların hayatında önemli rol oynar, bu nedenle bölgede gemi yapımı ve deniz gemiciliği oldukça gelişmiştir.(7)

Türkiye’de faaliyet gösteren Kore Kültür Merkezi’nin sitesi incelendiğinde ‘Birleşik Kore’ çalışmalarının uzun yıllardır sürdürüldüğü görülebilir. Ancak birleşme çabaları her zaman barışla sonuçlanmıyor. Örneğin adı, Kore dilinde “güneşi idrak etme” manasına gelen Kuzey Kore devlet başkanı Kim Jong- Un’un dedesi ‘İl Sung’; sözde iki Kore’yi birleştirmek için yarımadayı ateşe vermiş, adeta kan gölüne çevirmişti. Şimdi yeniden bu iki soydaş bölge, aralarına emperyalizmin çektiği yapay sınırları kaldırarak bir araya gelmenin formülünü arıyor. Kore Yarımadasında bölünmüş iki ülke arasında askerden arındırılmış bölge boyunca çatışmalar ve anlaşmazlıklar zaman zaman yaşanmadı değil! Bununla birlikte 2000 ve 2007 yıllarında gerçekleştirilen iki zirve toplantısından sonra Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki diyalog ve işbirliği kısa bir süre için aktifleştirildi. Ancak Çin destekli Kuzey Kore’nin tehditleri ve provokasyonları nedeniyle Kore Yarımadasındaki gerginlikler tam önlenemedi. Güney ve Kuzey Kore arasında gerçekleştirilen zirve öncesinde bile Kore Cumhuriyeti hükümetinin (Güney) kuzey diplomasisi sayesinde uzlaşma ortamı ortaya çıkmıştır. Eylül 1991’de Güney ve Kuzey Kore’nin Birleşmiş Milletlere eş zamanlı kabulü bu görüşmelerin sonucuydu. İki ülkenin Birleşmiş Milletlere eş zamanlı kabulü, Kore Yarımadasında meşruluk ve yasallık tartışmalarına son verilerek uzlaşma ve birlikte yaşama sürecinin başlaması bakımından oldukça önemli tarihsel bir olaydır. Eylül 1990’da Güney Kore ve Kuzey Kore başbakanları liderliğinde yapılan 1. Güney-Kuzey Kore Üst Düzey Görüşmeleri Seul’de başladı ve Ekim 1992’ye kadar toplam 8 görüşme gerçekleştirildi.
Bu süreçte Aralık 1991’de ‘Güney-Kuzey Kore Arasında Uzlaşma, Saldırmazlık ve Alışveriş/ İşbirliği Anlaşması’ imzalandı. Bu temel anlaşma, birbirlerinin sistemlerine karşılıklı saygı duymayı, silahlı saldırıyı keserek her alanda alışveriş, işbirliği ve insanların serbest bir şekilde gidip gelmesini garanti ediyor. 1990 sonrasında Kuzey Kore’nin finansal zorlukları artınca Güney Kore hükümeti Kuzey’e yardım etmeyi sürdürdü. Bu çerçevede Güney Kore, Kuzey Kore’ye 1999’da 155 bin ton gübre göndermiş, yıllık 200-300 bin ton kadar destek sağladı ve 2007’ye kadar yaptığı destek oranı toplam 2,555 milyon tona ulaştı. Kuzey Kore’nin yaşadığı gıda sıkıntısı geçici bir durum olmayıp, tarım sisteminin verimsizliği ve gübreyle tarım ilacı yetersizliğinden kaynaklandığı için, Güney’in gübre desteği açlıktan ölen Kuzey Koreli vatandaşlara etkili yardımdı. 2000 ve 2007 arasında gerçekleştirilen Güney-Kuzey Kore Zirvesi, iki ülkenin diyalog, alışveriş ve işbirliğinin önemli oranda arttırdı. 2014’te Güney; Kuzey Kore ile yeniden birleşmeyi sağlayacak, 50 üyeden oluşan komite oluşturmuş, Güney Kore’nin eski Pekin Büyükelçisi Çong-vuk komitenin başkan yardımcılığını üstlenmişti. Üyeleri arasında Kuzey Koreli bir diplomatken Güney Kore’ye iltica ederek bu ülkedeki Ulusal Güvenlik Stratejisi Enstitüsü’nde çalışmaya başlayan Koh Yang-hvan’ın da bulunduğu komite, Kuzey Kore’ye 3 milyon dolarlık yardım gönderildiğini ve bu yardımın, iki ülke arasında gerginliğin artmasına neden olan 2010’daki Güney Kore’ye ait bir savaş gemisinin batması olayının ardından Kuzey Kore’ye gönderilen ilk devlet bağışı olması açısından önem taşıdığını açıklamıştı.

Kore Yarımadasında bölünmüşlük nedeniyle parçalanan yaklaşık 10 milyon aile üyesi olduğu sanılıyor. Güney-Kuzey Kore Kızıl Haç Derneği, Ağustos 1971’de ayrılan ailelerin birleşmesiyle ilgili toplantı düzenlediyse de, görüş ayrılıklarından dolayı sonuçlanmadı. 1980’de, ayrılan ailelerin tekrar buluşmasına ilişkin bir toplantı daha düzenlendi. 20 Eylül 1985’ten itibaren 4 gün boyunca karşılıklı tarihi ziyaretler gerçekleştirildi. Güney taraftan 35, Kuzey taraftan ise 30 kişi ailelerini ziyaret etti. Bu temas 40 yıllık bölünmenin ardından gerçekleştirildiğinden önemliydi. Ziyaretler sırasında iki tarafın sanat toplulukları performansı gerçekleştirdi. Ayrılan ailelerin tekrar bir araya gelmesi etkinliği, Güney/Kuzey Kore Zirvesi’nden hemen sonra düzenlendi. Ağustos 2000’de birleşme etkinlikleri devam etti ve Ekim 2010’a kadar toplam 18 birleşme etkinliği düzenlendi. Bu ailelerin buluşması için Geumgang Dağında Birleşme Merkezi kuruldu. Ağustos 2005’ten Kasım 2007’ye kadar ayrı ayrı toplam 7 sefer monitör üzerinden görüşmeler sağlandı. Kore Cumhuriyeti hükümeti, Güney Kore ve Kuzey Kore arasındaki diyalog, alışveriş ve iletişimle Kore Yarımadasına huzur getirmek ve iki ülke ilişkilerini geliştirmek için çaba gösteriyor. Güney Kore hükümeti ve vatandaşları, sakin ve istikrarlı toplum ortamını korumaktan yana. Üstelik komşu ülkelerle de barışı sağlamak için diyaloğu ve işbirliğini devamlı bir şekilde sürdürerek Kore Yarımadasındaki gerginlikle esnek bir şekilde baş etmektedir.

Yurt içindeki ve yurtdışındaki çok yönlü çabalarıyla Kore Cumhuriyeti, bölünmüş bir devlet olsa da en güvenli ülkelerden biri. Kore Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, BM Güvenlik Konseyi’nin 2356 sayılı kararı ile ilgili olarak 3 Haziran 2017’de yaptığı açıklamada “Güney Kore Hükümeti, uluslararası toplulukla işbirliği yaparak Birleşmiş Milletler üye ülkelerin yapmak zorunda oldukları BM Güvenlik Konseyi kararına uyarak yaptırımlar ve diyalog da dahil olmak üzere her türlü vasıta ile Kuzey Kore’nin köklü bir şekilde nükleer silahlardan arınmasına yönelik çabalar sarf edecektir.” demişti.(8) Birleşme sürecinde Güney Kore’nin bu çabalarına ve Kuzey Kore’nin ılımlı yaklaşımına rağmen ABD’nin baskılamasıyla Kuzey Kore’nin “dışlanmış ülke statüsü” gün geçtikte güçleniyor gibi. Ancak bu tecritin altında garip bir anormallik, şaşırtıcı derecede geniş diplomatik bir ilişki ağı var. 1948’de kurulmasından bu yana 160’tan fazla ülkeyle diplomatik ilişki kuran Kuzey Kore’nin 48 ülkede 55 büyükelçiliği ve konsolosluğu bulunuyor. 25 ülkenin ise Kuzey Kore’de diplomatik misyonları var. İngiltere, Almanya ve İsveç dahil. Dönemin Komünist komşuları Çin ve Rusya, resmi adı “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” olan Kuzey Kore ile diplomatik ilişki kuran ilk ülkeler arasındaydı.

ABD’nin BM Büyükelçisi Nikki Halley’ın “tüm uluslara Kuzey Kore’yle tüm ilişkilerini kesme” çağrısı yapmasının ardından İspanya, Kuveyt, Peru, Meksika, İtalya ve Myanmar var. Bu ülkeler son birkaç ayda Kuzey Koreli diplomatik temsilcileri sınır dışı etti. Portekiz, Uganda, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri ve Filipinler de ya Pyongyang ile diplomatik ilişkilerini ya askıya aldı ya da kesti.(9) ABD, Kuzey Kore’ye daha fazla yaptırım uygulamaya hazırlanıyor. ABD’nin yasa dışı Kuzey Kore ile ticaret yapan şirket ve iş adamlarına karşı çok ağır yaptırım ve cezaların uygulanacağını açıklandı. Yaptırımların hedefleri arasında, Çin, Hong Kong, Tayvan ve Singapur’daki nakliye ve enerji şirketlerinin de yer aldığı belirtildi. Birleşik Devletler’deki firmalar ve bireylerin sahip olduğu varlıklara el konulabileceği ve ABD vatandaşlarının söz konusu devletlerle alışveriş yapmasının yasaklanacağı ifade edildi. (10)

Güney Kore’nin PyeongChang kentindeki Kış Olimpiyat Oyunları törenle başladı. Kış Olimpiyat Oyunları “düşman kardeş” Güney Kore ile Kuzey Kore arasındaki siyasi gerilimin azalmasına da vesile oldu. 1950-1953 yılları arasındaki Kore Savaşı’ndan bu yana ilk kez Kuzey Kore’yi yöneten Kim ailesine mensup bir üye, Güney Kore’yi ziyaret etti. Hatta Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un kız kardeşi Kim Yo-jong da Güneye abisinin vekili statüsüyle geçenler arasındaydı.(11) Pyeongchang Kış Olimpiyatlarının kapanış törenine katılmak üzere Kuzey Kore’li Savunma Bakanlığından gelen bir heyetle Güney Koreli Cumhurbaşkanı Moon Jae görüştü.(12) Güney Kore’de 2018’de yapılacak kış olimpiyatları için Kuzey Kore spor yarışmalarına Güney Kore ile bir takım gönderebileceklerini söylemiş ve yaşanan gelişmeler sonucunda da buz hokeyi takımına ortak sporcu çıkarmışlardı. Birliktelikleri sonucunda 1950’lerden sonra Kuzey Kore’den sporcular, sanatçılar hatta üst düzey siyasetçiler Güney Kore’ye geçti. Kuzey Kore Meclis Başkanı Kim Yong-nam, PyeongChang Kış Olimpiyatları’na katılan kafileye başkanlık etti. Dolayısıyla bu son gelişmeler “Kuzey – Güney birleşiyor mu?” sorularını beraberinde getirdi.(13) Kore halkının işi zor! Kuzey birleşmek istese Çin ve Rusya, Güney birleşmek istese ABD engel oluyor. Kore halkı tıpkı Almanlar gibi kendi ulusal iradelerini tecelli ettirerek iki ırmağın birbirine kavuşması gibi birleşebilir. Türkiye’nin bu birleşmeye destek vereceğini şimdiden söyleyebilirim.

Bakınız:
1- http://www.hurriyet.com.tr/dunya/cin-ile-ingiltere-arasinda-hong-kong-gerilimi-40377140
2- http://www.daszeitung.com/berlin-duvari-nin-yikilisi-almanya-nin-yeniden-birlesmesi/
3-http://www.dw.com/tr/almanyan%C4%B1n-birle%C5%9Fmesi-15-y%C4%B1l%C4%B1nda/a-2523641
4- https://tr.sputniknews.com/asya/201802011032072538-cin-ingiliz-altin-cag-dort-maddeli-yol-haritasi/
5- Ömer Gök/ http://kafkassam.com/cin-ingiltere-yakinlasmasi.html
6- http://kafkassam.com/britanya-ve-cin-konsorsiyumunun-one-belt-one-road-bir-kusak-bir-yol-cinayetleri.html
7- http://www.korea-fans.com/forum/konu-cografya-ve-bolgeler.html
8- http://tr.korean-culture.org/tr/148/korea/50#sthash.RQdPjASe.dpuf – http://tr.korean-culture.org/tr/163/korea/73#sthash.YR2pSL0n.dpuf
9- http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42410424
10- http://www.internethaber.com/abd-tehdit-etti-hedefte-5-ulke-var-1850091h.htm
11- https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/kore-savasindan-sonra-kore-yarimadasinda-bir-ilk-yasaniyor
12- http://www.wsws.org/en/articles/2018/02/26/nkor-f26.html
13- http://kafkassam.com/kuzey-ve-guney-korede-baslayan-birlesme-sadece-spor-birlesmesi-mi.html

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir