Gözlemlediğim kadarıyla Putin yönetimindeki Rusya dış politikasında yeni bir denge kurma arayışındadır. Putin yönetiminin 2000-2008 yıllarını kapsayan döneminde Rus dıs politikası o zamana kadar mevcut olan 3 ana akımın (Batıcılık, Avrasyaçılık ve Rus milliyetciligi) sentezine dayanan ve ismine Rus literaturunda “uzlaştırıcı yaklaşım” denen akım aracılıgı ile belirlenip yönetiliyordu.O dönem bu uzlasmaçı yaklaşımda Batıcılık göreceli olarak daha büyük ve merkezi parçayı olustururken, Avrasyaçılık ve milliyetçilik kismen törpilenerek ve yumusatılarak ve göreceli tali parcaları olusturacak bicimde dıs politika söylem ve pratiginde özellikle de bölgesel boyutta kendine yer buluyordu. Bu dönemde Avrasyaçılık ve Rus milliyetciligi yaklaşımları arasında ayrimlar hem teori ve temsiliyyet baglamında önemli ayrısımlar içeriyordu.(Bu konuyu doktora tezimde geniş incelemistim.İlgi duyanlar Rus Uluslar Güvenlik Anlayısının Dönüşü (1991-2006) isimli bu çalısmaya bakabilir).
Rus dıs politikasında 2008-2018 ise Avrasyaçılık ve Rus milliyetçiligin teori ve temsiliyyet bağlamında giderek bir birine sentezlendiyi ve bu sentezin Rus dış politikasında daha merkezi ve belirleyici konuma geldiği gözlemleniyor.Batıcı cizgi ise ciddi irtifa kaybederek önce tali konuma geldi gidişet daha da fazla irtifa kaybedecek gibi duruyor.Tabii bu sürecte Ukrayna krizinin ve Kırım’ın işgalinin ciddi etkisi var.
İlginc bir bicimde bu dönemi 1853-1855 dönemindeki Kırım savaşı sonrasındaki Rus İmparatoru 2. Aleksandr’ın dönemin Batı’sına verdigi tepki ile benzerlikler içeriyor.Vyana düzeni ile Batı sistemin aktiv üyesi, hatda jandarması konumundayken Rusya Kırım yenilgisi ile yüzünü daha fazla doğuya ve kismen güneye dönmüstür.Rusya imparatorlugu Kırım yenilgisinin faturasını o zamanın super gucu İngiltere’ye kesmeye ve Hindistan üzerinden bir ders verme çabasına girmiştir.
Bugun aynı yaklaşım Suriye üzerinden Ortadogu’da dönemin supergucu ABD’ye kesmege çalısıyor.O zamanki Rus-İngiliz catısması “Büyük Oyun” olarak tanımlanmış yaklaşık 50 yıllık mücadele sonucunda Afganistan sınırında bir uzlaşma ile sonuçlanmıstı.Tabii İngiltere daha sonra Rus-Japon savaşında Japonya’yı destekleyerek doğuya yönelmenin faturasını Rusya’ya bir şekilde ödetmisdi.Bugunki kimilerinin “yeni soguk savaş” olarak tanımladıgı Rus-ABD gerginligin nereye evrilecek dogrusu tahmin etmek zordur. Tabii dünya, bölgesel dengeler farkli, bugun Çin faktörü var.
Bu dururumu etkileye belirleyecek en önemli unsurlardan biri Rus dıs politikasındaki iç ideolojik oluşumun nasıl bir evrim icine girecegi konusudur.Gözlemledigim kadarıyla Rus dıs politikasında farklı boyutlarda çesitli olaylarda söyleme de yansıyan bir tartışma var gibi.Bu açık bir tartısmadan çok Kremlindeki karar vericiler üzerinde etkili olmaya çalısan bir kapalı devre tartışma gibi duruyor ve dıs politika söylem ve pratiğinde bir gelgit yasatıyor gibi..Sanki Rusya-ABD gerginligi, İngiltere ile casus krizi, Türkiye ile ilişkiler ve hatda 4 günlük Nisan savaşı sürecindeki Rus tepkisi bunun bir şekilde yansıması olarak da okunabilir.Yazı çok uzadi, belki bir kaç yazı daha yazmak gerekecek….
Dr Nazim Cafersoy