Şimdi yükleniyor

ORHAN FİDAN: TÜRKİYE ÇOK BÜYÜKTÜR TÜRKİYE’DEN İBARET DEĞİLDİR

Türkiye, Türkiye’den ibaret değildir, Türk Dünyasından, mazlum milletlerden ve İslam Coğrafyasından ibarettir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye Yüzyılı 2030 vizyonu doğrultusunda Selçuklu ve Osmanlı mirasçısı olarak derun-i stratejiler eşliğinde kadim değerlerini yeniden gün yüzüne çıkartacaktır. Sin yeniden Şın ile buluşacak fakat bu sefer düzeni bozanlara “Af” olmayacaktır. Çünkü Türkiye saf değildir. Türkiye Yüzyılı derken temel stratejik doktrinlere iyi odaklanmak gerekiyor.

Türkiye Yüzyılı, Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Ortadoğu derken Yezid’den günümüze sahih bir musibet olarak kalan kıskançlık sorunu serap içinde şarap sarhoşluğu gibi günümüze kadar miras kalan Kerbela hadisesi son bulduğu gün, Anadolu ve Ortadoğu’da terör bitecek, huzur ve emine doğru aslan gibi cesurca yol alacağız.

Yabancı gizli servislerin desteklediği terör örgütleri, mafya ve çeteleşen hırs, ihtiras, ego ve madde bağımlılığından oluşan gruplar ıslah edilecek, dini bir kisve olarak kullanan, kamu görevine zarar veren, bürokraside sekte oluşturan, siyaseti bir tacir gibi kullanmak isteyen tüm olumsuz organize suç ağları ser’i dar edecek olan büyük bir denge bütünlüğü suçluları -dış kabuğu çıkarıldıktan sonra fırında kavrulan nohut gibi öğüterek- terbiye edecektir.

Türkiye Yüzyılı ilkeleriyle kadim değerler dengelerini genelden yerele, sosyal politikalardan bilim alanlarına, sudan havaya, topraktan tarıma, güvenlik, emniyet, ekonomi, maliye ve milli güvenlik politikalarına varıncaya kadar son derece hassas bir sistem ser bir şekilde dar alanda tezahür ederek coğrafyanın kaderini bolluk ve bereket içerisinde ihsana, vicdan sahibi insana, haysiyet ve onur sahibi fertlere, ana şuurunda olan kadına emanet edecektir.

Coğrafya kaderdir, keder değildir. Coğrafya siz siniz, başkası değildir. İçinde bulunduğumuz sorunları kendi içimizde çözmek için adım atmalıyız. Sorun her ne olursa olsun aramızdan üçüncü kişileri çıkarmalıyız.

Sorunu yaşayan sen ve benim, onlar sadece sürece kendi cephelerinden tanık olan yabancılardır. Sorunlar çözülsün diye değil devam etmesi doğrultusunda kaos ve kavgadan beslenen fütursuz ama kendilerini liyakatli gören oryantalist şöhretsizlerin, hırs ve sevgisizlikten gelir elde etmek isteyen duygu mühendisi ve tacirlerin ıslah olacağı güneşin berrak, havanın narin ve suyun billur olduğu bir günde uyanacağız.

O gün Türkiye Yüzyılı’nın doğuşu, Terörsüz Türkiye’nin hava ile buluşu ve Terörsüz Ortadoğu’nun Fırat ve Dicle ile reyhan/fesleğen dokusu ve kokusuyla teslimiyet içerisinde arındığı gün olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti öncülüğünde;İran, Irak, Suriye, Pakistan ile yeni yüzyılın en büyük sorunu olan ve dünyada toplumun düzenini bozan radikal grupların İslam dinini bir terör unsuru olarak kullanmasına mâni olmak olacaktır.

Ortadoğu’da tüm çatışmalar etnik grupların dini birer ayrışma evresinde kendi güçlerini artırmak ve ideolojik olarak varlık sürmek üzere kullanmaları asırlar boyunca süregelen ve günümüzün en büyük sorunlarının meydana gelmesine yol açan ulusal ve uluslararası krizlere neden olan konudur.

İslam sevgi, barış, huzur ve evrensel ölçekte bir dindir. Türkiye Cumhuriyeti bu konuda cok ciddi örnek adımlar atarak ilerlemeler sarf ederken sınır komşusu ve uzak coğrafyada olan dost ve akraba topluluklarıyla gerekli diplomasi ve koordinasyonu hızlı bir şekilde ele alacaktır. Ortadoğu’da iki büyük tarihi sorun mevcuttur. Bu sorunun birincisi Kerbela hadisesidir. İkinci sorun Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki savaştır.

Her ikiside asırlardır süregelen bölgenin, coğrafyanın ve İslam dininin üzerinde büyük bir sorun olarak batılı gizli servislerin haçlı seferlerinden günümüze en büyük kara-propaganda silahı olarak kullanılmaktadır.

Yeni yüzyılın yeni dengelerine baktığımız zaman tarihten günümüze kadar gelen ve halen sancılı süreçleri devam eden Ortadoğu Bölgesinin teopolitik sorununa teo-sosyolojik ve teo-psikolojik açıdan analiz ederek teo-stratejik çözümler sunulmalıdır.

Bu sorun diplomasi, strateji, askeri stratejik düşünce, istihbari müktesebat ve siyasi mütekabiliyet içerisinde seyir alan bir ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Dış Politika Vizyonu’’ doğrultusunda çözülebilir.

Kisranın saltanatı ancak bu şekilde yıkılır, Şam’da şerbet anca bu şekilde tezahür edebilir. Bağdat’ın asma bahçeleri ancak bu şekilde yeşerir. Kudüs ancak bu şekilde özgür kılınır.

Beyrut ancak bu şekilde berekete kavuşur. Kahire ancak bu şekilde tarihte var olur. Antakya ancak bu şekilde yeniden tarihi bir mimari ile hayat bulur. Petra ancak bu şekilde anlaşılır. İstanbul ancak bu şekilde dünya sancağı olur.

Ankara ancak bu şekilde bölgesel ve dünya merkezine yön verebilir. İşte bunu sağlayan irade, akıl, zeka, ruh ve zihin çağın derun-i bir güçle hakanı olur ve çöller fidana döner.

Hiçbir strateji heybeden kelam ile kaleme gelmez, raks eden derun-i bir denge kereme dönüşür ve gür bir selenle gelen rüzgarın fısıltısı gibi zalime ilhak, mazluma sevgi ve hakkın adalet ve nizamla halka habercisidir.

ORHAN FİDAN
ARAŞTIRMACI YAZAR

Share this content:

Yorum gönder