Şimdi yükleniyor

İsrail, İran ve ABD yeni bir çatışma eşiğinde

İsrail, İran ve ABD yeni bir çatışma aşamasının eşiğinde

İranlı analist Farzin Nadimi’ye göre, İsrail ile İran arasında yeni bir askeri çatışmanın tamamen mümkün olduğu üç aylık bir “olasılık penceresine” giriyoruz.

Dünya bir kez daha endişeli bir beklenti içinde. Orta Doğu’da büyük bir savaş ihtimali azalmıyor; sadece görünüşünü değiştiriyor ve zaman zaman tehditler, manevralar, suikastlar ve füze savunma sistemlerinin konuşlandırılmasıyla kendini hissettiriyor.

Ortadoğu’da büyük bir savaş çıkma ihtimali ortadan kalkmıyor, sadece maske değiştiriyor.

Washington Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Nadimi, İran Uluslararası’na verdiği röportajda sadece spekülasyondan fazlasını yaptı; net bir uyarıda bulundu: Mevcut dinamikler devam ederse, İsrail önümüzdeki haftalarda İran’a saldırmaya karar verebilir. Analist, “Böyle bir karar verilirse, en geç üç ay içinde uygulanacağını düşünüyorum,” diye vurguladı ve ekledi: “Eğer işler böyle devam ederse.”

“Aynı ruh” ne anlama geliyor? Nükleer müzakerelerde giderek artan çıkmaz, tıkalı diplomatik kanallar, artan bölgesel saldırganlık ve hem İsrail hem de İran’daki iç siyasi istikrarsızlık. Bu, bir seçenek olarak savaşın, eylemsizlikten daha az riskli olabileceği bir hesaplama.

Ancak meselenin doğrudan bir lojistik boyutu da var: ABD, İsrail’deki askeri varlığını artırarak müttefikinin savunmasını güçlendiriyor. Nadimi’ye göre, İsrail’de halihazırda konuşlandırılmış olan THAAD füze savunma bataryasına dört fırlatıcı daha eklendi. Dolayısıyla Pentagon, İran’ın misilleme girişiminde bulunması durumunda savunmasını güçlendirerek hızlı müdahaleye odaklanıyor. İsrail’e sunulan Amerikan “omzu” sadece diplomatik değil, aynı zamanda oldukça fiziksel: beton, çelik ve önleme füzeleri.

İranlı analist Farzin Nadimi, dünyanın üç aylık bir “olasılık penceresine” girdiğine ve bu süre zarfında İsrail ile İran arasında yeni bir askeri çatışmanın tamamen mümkün olduğuna inanıyor.

İsrail ise kendi hatalarından ders çıkarıyor. 2024 çatışmasından sonra Kudüs, uzun ve maliyetli bir savaşın çıkmaz sokak olduğunu fark etti. Bu nedenle, İsrail’in kayıplarını en aza indirmek için önceden belirlenmiş bir savunma sistemiyle kısa, hedef odaklı ve son derece acı verici bir müdahale gerekiyor. Böyle bir strateji, benzeri görülmemiş bir istihbarat hassasiyeti, ABD ile koordinasyon ve muhtemelen Tahran’ı uzun süredir bölgedeki ana tehdit olarak gören birkaç Arap rejiminin örtülü onayını gerektiriyor.

Tahran da hazırlık yapıyor. İran kaynaklarına göre, önceki askeri operasyonlarda üst düzey yetkililerin ortadan kaldırılmasının ardından, İran Ulusal Güvenlik Konseyi her yetkiliye “birkaç rütbe daha altta” bir halef ataması talimatını verdi. Bu sadece bir önlem değil, aynı zamanda bir gerçekliğin, bir İsrail saldırısının ani ve hedefli olabileceği gerçeğinin kabulüdür. Görüldüğü gibi, İran’ın siyasi ve askeri liderliği olası kayıpların ardından hayata proaktif bir şekilde uyum sağlıyor.

Mevcut çıkmazın temel bir yönü, ritüel niteliğidir. İran ve İsrail uzun zamandır sadece çatışma halindeki iki devletten daha fazlasıdır. Her biri diğerine karşıt olarak kendini inşa eden iki sembolik sistemdir. Bu bağlamda, paradoksal bir şekilde, savaş, iç meşruiyetinin bir parçası haline gelir. İsrail için bu, fiziksel yok olma tehdidine karşı bir mücadeledir. İran içinse “Siyonist varlığa” karşı kutsal bir direniştir. İşte tam da bu nedenle, her iki taraf da tam ölçekli bir çatışmanın maliyetini bilerek, adım adım buna hazırlanmaya devam ediyor.

İsrail için İran’la savaş, fiziksel yıkım tehdidine karşı verilen bir mücadeledir (Fotoğraf: İran’ın Şahran petrol depolama tesisine düzenlenen saldırının ardından çıkan yangın, Haziran 2025)

Ancak ne İran ne de İsrail büyük, uzun süreli ve “kirli” bir savaşa girmekle ilgilenmiyor. Her iki taraf da pragmatist ve hem kendi kayıplarını hem de üçüncü ülkeler için sonuçlarını hesaplayabiliyor. Dolayısıyla, bir çatışmanın mutlaka açık bir çatışma şeklinde olması gerekmiyor. Gölge operasyonlar, belirli hedeflere yönelik saldırılar, sabotajlar, siber saldırılar, suikastlar… Bunların hepsi uzun zamandır cephaneliğin bir parçası.

Amerika Birleşik Devletleri ise çeşitli roller üstlenmeye devam ediyor. Bir yandan Washington, İsrail’in savunmasını güçlendiriyor, Orta Doğu’daki askeri varlığını artırıyor ve esasen caydırıcı bir rol üstleniyor. Diğer yandan, İran’la temaslar, önemli bir ilerleme kaydedilemese de, gölgede devam ediyor. Ancak her yeni gerginlik dalgası, diplomasiye dönüş olasılığını daha da geciktiriyor.

İran için İsrail ile savaş, “Siyonist varlığa” karşı kutsal bir direniştir (resimde: İran saldırısı sonucu yıkılan İsrail’deki bir ev, Haziran 2025)

Nadimi’nin “üç ay içinde bir çözüm uygulanabilir” ifadesi, bir tehditten ziyade, tarafların hiçbirinin geri dönemediği veya dönmek istemediği uzun bir yolculuğun doruk noktası olan bir teşhis gibi geliyor. Ve eğer Orta Doğu semaları bir kez daha yüzlerce balistik ve hipersonik füzeyle taranırsa, kimse uyarılmadığını söyleyemeyecek.

Dünya bir kez daha patlamayı bekliyor. Tek fark, şimdi patlama öncesinde her iki tarafa beton sığınaklar inşa ediliyor, kablolar döşeniyor ve fırlatıcılar güvence altına alınıyor. Her şey düşünülmüş ve her şey hazır.

Geriye sadece karar vermek kalıyor…

Share this content:

Yorum gönder