KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran-Türkiye tangosunun arka planı

İran-Türkiye tangosunun arka planı

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 7 dk okuma süresi
322 0

İran-Türkiye tangosunun arka planı
İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in 12 Ağustos’ta gerçekleştirdiği sürpriz Türkiye ziyareti hem Ankara hem de Tahran’da uzun süre unutulmayacak gibi görünüyor. Zira bu ziyaret iki komşu arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açtı.

Zarif Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı düzenlenen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’ye giden ilk İranlı yetkili oldu ve bu ziyaret Tahran’ın Türkiye’ye yönelik dayanışma mesajlarının bir devamı niteliğindeydi. Dayanışma Zarif, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şemkani ve Devrim Muhafızları’nın dış harekât kanadı Kudüs Gücü’nün Komutanı Kasım Süleymani’nin darbe girişimi sırasında Ankara’ya açtıkları telefonlarla başlamıştı.

Kıdemli bir İranlı yetkili isminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a “Zarif Ankara’ya ikili ilişkileri ve Suriye’yi konuşmak üzere gitti.” derken ayrıntılara girmekten kaçındı. Al-Monitor, Zarif’in Erdoğan’la yaptığı üç saatlik görüşmenin ve Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’yla yaptığı temasların arka planını farklı kaynaklara da sordu.

İranlı bir diplomatik kaynak Al-Monitor’a şu bilgileri verdi: “İran ve Türkiye’nin Suriye konusunda anlaştığını söylemek abartılı bir yorum olur. Olumlu tarafı ise ilerleme sağlanabilecek sağlam bir temelin kurulmuş olması, karşılıklı iyi niyet ve Türkiye’nin İran ve Rusya’yla ciddi seçenekler üzerinde, Suriye’deki kan gölüne son verecek ciddi bir çıkış stratejisi üzerinde görüşmeye istekli olması”.

Tahran güçlü bir bölgesel ortaktan destek almadan Suriye’de çözüm sağlanamayacağını net olarak anlamış durumda ve bu ortak ya Türkiye ya da Suudi Arabistan olabilir. Tahran ve Riyad arasındaki ilişkinin -karşılıklı sert açıklamalar, Yemen ve Suriye’deki çatışmalar ve Bahreyn ile Lübnan’a ilişkin gerginlikler yüzünden- her geçen gün kötüleştiği düşünüldüğünde Suudi-İran yakınlaşması yakın gelecek için yalnızca bir hayal olabilir.

Türkiye ise Suriye krizine ilişkin keskin anlaşmazlıklara rağmen İran’la iyi ilişkilerini koruyor. Zarif ve Erdoğan’ın Halep’teki savaş sürerken Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı sarayında birlikte cuma namazı kılması da bunun en çarpıcı örneklerinden biri.

Hem Türkiye hem de İran Suriye baskısını üzerlerinde hissediyor, ancak iki taraf da teslimiyetin bir seçenek olmadığını düşünüyor. Türkiye, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kaç ay iktidarda kalacağı ve ülkeyi gelecek seçimlere taşıyıp taşımayacağı da dâhil pek çok konuda diyaloğa açık olabilir. Ancak tüm bunların gündemde olması Türkiye’nin savaşın pençesindeki Suriye’ye ilişkin hedeflerini rafa kaldırdığı anlamına gelmiyor.

İran da diyaloğa açık ve Esad’ın akıbetini bu diyaloğun bir parçası yapmaya hevesli. Ancak bu, İran’ın Suriye’de öldürülen Devrim Muhafızları üyelerinin fedakârlıklarını çöpe atacağı anlamına gelmiyor. Savaşta onların yanı sıra “direniş ekseni”ne katılarak hayatını kaybeden pek çok Hizbullah mensubu ve Iraklı ya da Afgan savaşçı da var.

İran da Türkiye de olası bir uzlaşıyı görüşürken kendi menfaatlerini korumaya çalışıyor. Dolayısıyla iki ülke için en iyi yaklaşım müzakere masasındaki ortak menfaatlere ve ortak tehditlere odaklanmak.

İki ülkenin de Suriye’de karşılaştığı en büyük tehlikelerden biri bağımsız Kürt devletinin kurulması. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin farklı bölgelerine yayılmış olan Kürtlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar bu korkuları gidermiyor. Zira İran’daki Kürt sorunu Türkiye’deki durumla birebir örtüşmese de böylesi bir gelişmenin bölgede yaratacağı domino etkisi riski o kadar büyük ki iki taraf da işini şansa bırakamaz. Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının önlenmesi konusunda Rusya’ya da görev düşüyor.

Bir Kürt devletinin ortaya çıkışına karşı ortaklaşan menfaatler İran ve Türkiye’yi Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve merkezi yönetim yapısının korunması konusunda aynı noktada buluşturdu. Bir diğer deyişle İran ve Türkiye bir kez daha uzlaşmayı başardı. Bu kapsamda isminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan bir yetkili, iki ülke arasında basına yansıyan üst düzey görüşmelerin yanı sıra askeri alanda ve güvenlik alanında da kapalı kapılar ardında görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

İranlı yetkili şöyle devam etti: “Muhtemelen yakında Hacı Kasım’ın (Kasım Süleymani) İstanbul ya da Ankara’yı ziyaret ettiğini duyarız ya da üst düzey bir Türk yetkili Tebriz ya da Tahran’a gelir. Bu isimler fiiliyatta ortak bir yol haritası çıkarabilir”.

İran Dışişleri Bakanlığı 19 Ağustos’ta Çavuşoğlu’nun İranlı muhatabı Zarif’le yaptığı beş saatlik görüşmenin hemen ardından sürpriz bir ziyaretle Tahran’a geldiğini açıkladı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Çavuşoğlu’nun “Zarif’in geçen haftaki Ankara ziyaretinde iki ülke arasında başlatılan görüşmeleri ve istişareleri sürdürmek amacıyla Tahran’a kısa bir ziyaret gerçekleştirdiğini” söyledi. Sözcü Zarif’in ziyareti sırasında iki ülkenin yakın gelecekte muhtelif konularda ve düzeylerde yoğun istişare kararı aldıklarını da ekledi.

İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan İranlı bir yetkili de Çavuşoğlu’nun ziyaretine ilişkin Al-Monitor’a şu bilgileri verdi: “Ziyaret İran’ın geçen görüşmede (12 Ağustos) gündeme taşıdığı bir dizi soruya yanıt vermek amacıyla gerçekleştirildi. Ama burada asıl önemli olan ziyaretin Erdoğan’ın Tahran ziyaretine yönelik hazırlıkların sürdüğü bir aşamada gerçekleşmesidir”.

Ali Hashem
http://www.al-monitor.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir