KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İran, ABD veya İsrail ile doğrudan çatışmaya girmek istemiyor

İran, ABD veya İsrail ile doğrudan çatışmaya girmek istemiyor

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
135 0

İran, Gazze Şeridi’ndeki savaş cephelerinin genişlemesi halinde ABD veya İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girilmesinden endişeli.

İranlı yetkililer, Gazze Şeridi’ndeki savaş dördüncü haftasının sonuna yaklaşırken, savaş cephelerinin genişleyeceği uyarısında bulunarak ABD yönetimine yönelik sert eleştirilerini artırdı. İranlı yetkililer ilk günlerden itibaren topu İran’la yakın bağları olan Suriye, Irak ve Lübnan’daki silahlı grupların sahasına attı.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ülkesinin Tahran’ı itidalli davranmaya çağıran ve Washington’ın İran’la savaş istemediğini doğrulayan ABD mesajları aldığını söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığı internet sitesi, Abdullahiyan’ın New York Times ile yaptığı röportajda sarf ettiği şu sözleri aktardı:

“ABD’liler, İsrail’in yanında yer alarak aslında pratikte savaşın bir tarafıdır. ABD’nin savaşın genişlemesini istemediğini, aksine oradaki çatışmaları yoğunlaştırmaya çalıştığının farkındayız.”

Abdullahiyan, geçen haftaki New York ziyareti sırasında New York Times muhabiriyle bir röportaj gerçekleştirdi. Amerikan gazetesi, İran Dışişleri Bakanlığı’nın Farsça yayınladığı metinde bazı soruların yer almadığını bildirdi. Gazete, röportajın neden yayınlanmadığı veya daha sonra yayınlanıp yayınlanmayacağı konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.

Abdullahiyan röportajda, Tahran’ın insansız hava araçları (İHA) ve füzeler de dahil olmak üzere Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad cephaneliğinin ana tedarikçisi olduğunu yalanladı ve bu grupların ‘silahlarını yıllardır kendilerinin ürettiklerini’ söyledi. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ‘tamamen Filistin’in kararı’ olduğunu vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın İran Dışişleri Bakanlığı internet sitesinden aktardığına göre, tetiğe basıldığında durumun kontrolden çıkacağı ve bölgedeki barut fıçısının patlayacağı uyarısında bulunan Abdullahiyan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi çözüm sonuç vermez ve İsrail saldırıları devam ederse, bölgemizde Filistin meselesi çok hassas olduğundan bu durum bölgesel aktörler ve oyuncular da dahil olmak üzere alınan kararları etkileyecektir.”

Siyasi çözüme ulaşılması ve savaşın durdurulması için çok az zaman ve fırsat olduğuna inandığını ifade eden Abdullahiyan, “Bölge kaynama noktasına ulaştı ve her an patlama noktasına ulaşması da mümkün. İşte o zaman bu barut fıçısının patlaması kaçınılmaz olabilir” dedi.

Abdullahiyan, Beyaz Saray’a savaşın bölgede yayılması istenmiyorsa durdurulması yönünde bir adım atılması önerisinde bulundu. “Bölgedeki savaşın yoğunluğunu artırmak istiyorlarsa sorumluluklarını da üstlenmeleri gerekiyor” ifadesini kullandı.

Amerikan güçlerinin hedef alınması ve İran ile ABD arasında doğrudan bir çatışma çıkma olasılığı hakkında konuşan Abdullahiyan, ‘Suriye ve Irak’ta DEAŞ’a karşı kurulan grupların bölgede güvenliklerini tehdit edecek her türlü hamleye karşı karar vereceklerini’ söyledi.

Abdullahiyan, “Bütün çabalarımız Filistinliler için siyasi çözüme, bölgedeki durumun nasıl olacağına odaklanıyor. Ülkeler kararlarını yeni şartlara göre verecek ve zamanı geldiğinde açıklayacaklar” dedi.

Abdullahiyan, kendisine İran’ın savaşa girip girmeyeceği sorulduğunda şu cevabı verdi:

“Söylediklerimiz bölgenin ve tüm aktörlerin çıkarınadır. Amacımız, siyasi çözüme odaklanmak ve Filistinlilere yönelik katliamları durdurmaktır. Ancak bölgenin kontrolden çıkması, bölgesel güvenliği ve bölgedeki tüm siyasi oluşumların ulusal güvenliğini etkileyecek ve her kesim kendi çıkarına uygun kararı verecektir. İran, gelişmelere orantılı olarak öncelikle ulusal ve bölgesel güvenliği çerçevesinde hareket edecek. Savaşın genişlemesini hiçbir tarafın çıkarına görmüyoruz. ABD yanlış politikasını sürdürürse İsrail’e karşı yeni cepheler açılması ve bölgedeki savaşın yayılması ihtimali var ve bunun sonuçlarına da ABD katlanır.”

İran’ın vekil güçleri

Abdullahiyan, Hizbullah’ın savaşa girme ihtimaline ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“Direniş grupları nasıl davranacaklarına kendileri karar verir ve bizim buna hiçbir müdahalemiz yoktur. Biz direniş gruplarına emir vermiyoruz. Onlar kendi çıkarları ve gelişmeleri doğrultusunda karar veriyorlar.”

Abdullahiyan, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) dış operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü’nün Komutanı İsmail Kaani’nin bölgedeki hareketlerini savundu:

“Kudüs Gücü, bölgede barış, istikrar ve terörle mücadele için çaba gösteriyor. Biz işgal ve terör olgusuyla karşı karşıya kalan grupların dostuyuz. Temel olarak bu grupların vekalet savaşı yürüttüğü ifadesi tamamen yanlış.”

Buna karşılık, Uygunluk Ayırt Etme Konseyi üyesi Muhammed Sadr, İsrail’in tahminlerinin Hizbullah’ın Hamas’tan 100 kat daha güçlü olduğunu gösterdiğini söyledi. Sadr, “Bu, İran’ın vekil güçlerinden biri olan Hizbullah’ın çok güçlü olduğu anlamına geliyor” dedi.

Tecrübeli diplomat Sadr, İran gazetesi Şark’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“İsrail, İran’la doğrudan savaşmaktan korkuyor ve ABD’yi bu savaşa dahil etmek istiyor. Çünkü ABD’nin gücü olmadan İran’a karşı savaşamayacağını biliyor. Biden hükümetinin henüz Netanyahu hükümetinin tuzağına düşmediğine ve İran’la karşı karşıya gelmek istemediğine inanıyorum.”

Sadr, İsrail’in her zaman İran’a ölümcül bir darbe indirmeye çalıştığını ancak askeri çatışma ihtimalinin olmadığını bildiği için başka yöntemler aradığına dikkat çekti.

İsrail’in Irak’taki nükleer tesisleri hedef almasına ve Saddam Hüseyin’in buna tepkisiz kalmasına değinen Sadr, “İran’a karşı benzer hamleler yaparlarsa mutlaka bizden en güçlü cevabı alırlar” dedi.

Bölgedeki mevcut koşullar ışığında İran ve ABD’nin nükleer müzakere masasına dönmesini de göz ardı etmeyen Sadr, “Şu an Gazze krizi zirvede ve İsrail’in suçları tüm siyasi ve uluslararası atmosferi kapsıyor. Müzakere masasına dönüşte yavaşlamak daha iyi olur” ifadelerini kullandı.

Savaş hayaleti

İran Savunma Bakanı Muhammed Rıza Aştiyani, Çarşamba günü yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“İsrail, stratejik, taktiksel ve operasyonel olmak üzere üç düzeyde şaşırdı. Söz konusu şaşkınlıkla, böyle bir yönetimin çöküş sürecine girdiği söylenebilir. Bu, onların tüm iddialarının, savunma ve istihbarat kabiliyetlerinin sadece birer aldatmacadan ibaret olduğunu gösteriyor. Bir bataklığa düştüler ve imajlarını geri kazanamıyorlar, bu bataklıktan çıkamıyorlar. ABD’liler de bu bataklığa düştü. Onlar stratejik hesaplarda hata yapma ustasıdır. Mutlaka darbe alacaklardır.”

Buna karşılık Sazandeki gazetesi, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin bir grup siyasiye ‘savaş hayaletinin bölgede her zamankinden daha fazla belirdiğini ve önümüzdeki günler, haftalar ve ayların İran ve bölge için kader niteliğinde olduğunu’ söylediğini aktardı.

Savaş hayaletini İran’dan uzaklaştırmak için ‘teyakkuz’ çağrısında bulunan Ruhani, “1980’li yıllarda Irak’la savaştan sonra, Dini Lider Hamaney’in planı ve kararıyla ülkemizden savaşın gölgesi birkaç kez silindi” dedi.

Hükümeti döneminde İran ile ABD’nin üç kez savaşın eşiğine geldiğine dikkat çeken Ruhani, söz konusu süreçler hakkında şu ifadeleri kullandı:

“Bunların ilki İran’ın 20 Haziran 2019’da Amerikan RQ-4 Global Hawk İHA’sını Hürmüz Boğazı yakınlarında karadan havaya füzeyle düşürmesiydi. Farklı mesajlar verildi ve savaş önlendi. İkinci sefer ise Aramco tesislerine saldırıldığı zamandı. ABD’liler o dönem bizi suçladı. Üçüncüsü, ABD, DMO’nun yurt dışındaki operasyonlarının beyni Kasım Süleymani’yi ortadan kaldıran bir hava saldırısı başlattığında oldu. ABD’nin suçuna karşılık vermeliydik, kendi güçlerine saldırılması halinde 52 bölgeye saldıracaklarını söylüyorlardı ama biz çok iyi düşünülmüş bir planla Ayn el-Esed Hava Üssü’nü hedef aldık. ABD ile üç kez savaşın eşiğinden döndük.”

Hamaney’e uyarı

Bu arada siyasetçiler ve sivil toplum aktivistleri, İran Dini Lideri Ali Hamaney’i ‘maceracı, akılsız ve vatansever olmayan politikalar’ benimseyerek ülkeyi savaşa sürüklememesi konusunda uyaran bir bildiri yayınladı.

Yaklaşık 80 aktivistin imzaladığı bildiride, İran’a yönelik saldırının ‘ülkeyi yok etmek, iktidardaki tiranlığı güçlendirmek, sivil ve siyasi toplumu baskı altına alma politikalarını sürdürmek ve İran halkının çoğunun masasını küçültmekten başka bir etkisi olmadığı’ belirtildi.

Kendilerini ‘yıkıcı, ulus karşıtı ve bölücü politikalardan’ uzak tutan aktivistler açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Hamaney’in İran halkının çoğunluğunun iradesini göz ardı etmeye ve bölgeyle ilgili yanılsamalarına öncelik vermeye hakkı yok. Bundan daha kötüsü Direniş Cephesi adı verilen vekil cephenin mevcut çatışmalara girmesi ve daha da tehlikelisi bu çatışmalara İran’ın doğrudan girmesidir.”

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir