KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Duruşta Ve Politikada Millilik

Duruşta Ve Politikada Millilik

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
307 0

Yakın dönem Türk dış politikası, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da girişimleriyle attığı adımların somut karşılıklarını bir bir görüyor. 21 Aralık’ta BM’de düzenlenen Kudüs oylaması ABD ve İsrail için büyük bir hüsran olurken, Türkiye’nin öncülüğünde Filistin adına önemli bir zafer oldu. Türkiye’nin girişimleriyle hazırlanan ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ABD’nin Kudüs kararını geri almasını öngören tasarı 9’a karşı 128 oyla kabul edilmişti.
Trump’ın 6 Aralık’ta Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararından sonra Türkiye acilen harekete geçmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus ve Ortodoksların manevi lideri Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi yapmıştı. 13 Aralık’ta İstanbul’da ivedi olarak İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı düzenlenmiş, tarihi bir kararla Doğu Kudüs Filistin’in başkenti olarak ilan edilmişti. İşte BM’nin tarihi kararı da Türkiye’nin girişimlerinin meyvesi oldu.
Uzun süredir uluslararası kamuoyunda Türkiye yalnızlaştırılmaya çalışılırken, yalnızlaşan ise ABD ve İsrail’in ta kendisi oldu. ABD ve İsrail’e BM’de yalnızca Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau ve Togo gibi devletler destek olurken, 32 ülke ise çekimser kaldı. Gelinen süreçte Erdoğan ile Papa yaptıkları telefon görüşmesinde sonucu memnuniyetle karşılarken, görüşmede Kudüs’ün statüsünün korunması konusunda da mutabık kalındı.
Türkiye uluslararası krizlerde olduğu gibi ulusal güvenliği konusunda da dik bir duruş sergiliyor. Türkiye Suriye krizinin çözümünde Rusya ve İran ile çok önemli bir diyalog sürdürürken, hava savunmasında güvenliğini pekiştirmek adına Rusya ile devam ettirilen S-400 pazarlığını da sonuca erdirdi. Yapılan anlaşma ile Türkiye Rusya’dan 4 adet S-400 bataryasını 2,5 milyar dolar karşılığında satın aldı. Sevkiyatın ise 2019 yılı sonunda başlanacağı açıklandı. Erdoğan ise ödemenin dolar değil ruble olarak yapılacağını söyledi. Türkiye S-400 konusunda NATO’nun tehditlerine böylelikle boyun eğmemiş de oldu.
Türkiye’nin dış politikadaki duruşu sadece Kudüs meselesi ve Rusya ile olan ilişkileriyle de sınırlı değil, Türkiye Orta Doğu ve Afrika’da bağımsız ve kendine has bir tutum sergiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Sudan, Çad ve Tunus gibi ülkelere bir dış ziyaret gerçekleştirirken, yoğun sevgi gösterileriyle de karşılaştı. Sudan’daki ziyarette Osmanlı yadigârı Sevakin Adasının da Türkiye’ye tahsis edilmesi hususu gündeme geldi. Yapılan anlaşma ile Sevakin Adası Türkiye’ye tahsis edilirken, askeri unsurlarında orada bulunmasının önü açıldı.
Sudan’daki Sevakin Adası, Türkiye’nin Katar ve Somali’deki askeri üslerinden sonra kritik bir önemi de ifade ediyor. Türkiye bu üç bölgedeki varlığı ile Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Aden Körfezinde söz sahibi olma fırsatını da elinde tutuyor. Hem BM’deki Kudüs kararı hem de Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki özellikle Orta Doğu ve Afrika’daki politikaları şunu gösteriyor ki Türkiye bağımsız kendine has duruşu ve politikalarıyla birçok devlete de özgüven öneriyor. Türkiye ekonomide, savunmada, teknolojide sürdürdüğü bağımsız, kendi has milli duruşu ve politikalarıyla rol model olarak yükseliyor. Bu model ABD ve İsrail karşıtı ülkelere de özgüven kazandırıyor.
Türkiye dış politikada kendi değerlerini ve kırmızı çizgilerini savunmayı da bu modelde esirgemiyor. Örneğin Türkiye-Rusya ilişkileri belki de tarihinin en iyi döneminde gibi görülse de, çok önemli sınamaları da yaşamıyor değil. Bunlardan ikisi PYD ve Esad konusunda yaşanıyordu. Biri çözüme kavuştu gibi görülüyor. Türkiye’nin ısrarlı direnişi sonuç verdi ve PYD’nin Suriye Ulusal Diyalog Kongresine katılmamasını Rusya kabul etti.
Esad konusunda da Türkiye dik duruşunu sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya’ya rağmen Esad konusunda bir tavır değişikliğine gitmedi. Esad devlet terörü estirmiş bir teröristtir diyerek Suriye’deki krizin baş sorumlusunun Türkiye için hala Esad olduğu resmi olarak bir kez daha beyan edilmiş oldu. Türkiye’nin Suriye politikası bu bağlamda istikrarlı bir şekilde sürüyor. Sonuçlarını zaman gösterecek olsa da; Türkiye’nin adil ve akılcı politikalarının Kudüs ve Suriye’de, Orta Doğu ve Afrika’da bir bir karşılığını almaya devam ettiğini görmek bizleri de mutlu ediyor.
Erdem EREN

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir