KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. BERLİN’E BM GENEL SEKRETERİ’NİN DAVETİNİ REDDEDEN TARAF OLMAMAK İÇİN Mİ GİDİLDİ?

BERLİN’E BM GENEL SEKRETERİ’NİN DAVETİNİ REDDEDEN TARAF OLMAMAK İÇİN Mİ GİDİLDİ?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 5 dk okuma süresi
303 0


2002 Kasım’ında Annan Planı dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından bizzat Ada’ya getirilmişti.
Kofi Annan’a o tarihi günde KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda planla ilgili düşünce ve çekincelerimizi Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş ile resmi görüşmesi öncesinde iletebilme imkanına sahip olmuştuk.
Yine aynı süreçte BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs Temsilcisi Alvaro Desoto ile de Girne Liman’ında Namık Cafer arkadaşım ile 2 saate yakın bir süre planı konuşarak değerlendirmiştik.
BM iyi niyet misyonu çerçevesinde 50 yıldır sürdürülmekte olan Kıbrıs müzakereleri ne Annan Planı ile, ne öncesinde, ne de sonrasında çözülemedi!
Çözümsüzlüğün nedeni bugüne kadar bilindiği üzere Rum tarafının katı ve uzlaşmaz tutumu olmuştur. BM’nin 4 Mart 1964 tarihli siyasi kararının buna vesile olduğunun da özellikle altını çizmek gerekiyor!
Kıbrıs müzakere süreci Carans Montana’da Rum yönetiminin her zaman olduğu gibi katı ve uzlaşmaz tavırlarını sürdürmesi ile yönetimi Kıbrıs Türk tarafıyla paylaşmaya hazır olmadığını ortaya koyması nedeniyle bu kez kesintiye uğramamış sonlanmıştı!
BM yine bir Kasım ayında bu kez yeni bir süreç başlatmaya yönelik olarak tarafları Berlin’de bir araya getiriyor.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasının yıldönümünde. Lakin her iki konu arasında ortak yan yok ki! Doğu Almanya ve Batı Almayna’da yaşayanlar Alman milletindendir. Dini aynı, dili aynı, kültürü aynı. Peki, Kıbrıs ‘ta durum aynı mı? Türk ve Rum milletine ait iki ayrı millet, iki ayrı dil, iki ayrı dil ve iki ayrı kültür sözkonusu! Bunu BM ya da dünya bilmiyor mu? Bal gibi biliyor! Peki yapılmak istenen nedir?
Crans Montana sonrası BM Genel Sekreteri tarafından Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu Kıbrıs raporlarında da vurguladığı üzere yeniden bir müzakere süreci başlayacak olursa bunun ilk şartının iki taraf ortasında geleceğe yönelik olarak ortak bir vizyon anlayış birlikteliği konusudur. İçerisinde bulunduğumuz süreçte Türk ve Rum tarafı arasında ortak bir anlayış ya da vizyon birlikteliği sözkonusu değildir!
Diğer bir konu ise yeniden bir müzakere süreci başlayacak olursa başı ve sonu belli olacak bir takvime bağlı olması gerekiyor. En önemlisi ise son bir deneme daha başlayacak olursa sürecin olumsuz şekilde sonuçlanması halinde Kıbrıs Türk Halkı’nın geleceğinin ne olacağı en başından kabul edilecek. Tüm bunlar taraflarca resmi olarak en baştan imzalanarak mutabakatla dünya kamuoyuna ilan edilecek. Ortak bir anlayış, vizyon birlikteliği var mı? Yok! Dolayısı ile mutabakat sağlanmış bir takvim de yok! Hiç bir konuda herhangi bir mutabakat yok!
Üstüne üstlük Rum lideri Nikos Anastasiadis Berlin’e gitmeyi gerektirecek resmi bir durum yok diyor! Berlindeki buluşmanın gayrı resmi bir buluşma olduunu açıklıyor!
Peki öyleyse Berlin’e taraflar BM Genel Sekreteri’nin davetini geri çeviren taraf olmamak için mi gidiyorlar?
Federal zeminde çözüm süreci Crans Montana ile birlikte tarihe gömülmüştür. Artık önümüze bakıp gerçekçi yeni yöntemlere yönelmeliyiz. KKTC hem Doğu Akdeniz’in hem de çok kutuplu yeni dünya düzeninin onurudur. Yeni sürpriz gelişmelere hazır olmalıyız…
Gökhan Güler

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir