Şimdi yükleniyor

Nesrin Sipahi Kıratlı: BULGARİSTAN’ da TÜRK NUFUSU VE TÜRK DÜNYASI PARADOKSU FENOMENOLOJİK BİR İNCELEME

Özet
Bu bildiri, Türk Dünyası tanımlarında Balkan Türklerinin, özellikle Bulgaristan Türklerinin konumunu fenomenolojik bir yaklaşımla ele almaktadır. Bulgular, Bulgaristan Türklerinin Balkanlardaki en yoğun Türk nüfusunu oluşturmasına rağmen, Türk Dünyası haritalarında ve uluslararası literatürde yeterince görünür olmadığını ortaya koymaktadır. Bulgaristan Türklerinin kimlik, anadili ve kültürel haklar bağlamındaki mevcut durumunu disiplinler arası bakış açısıyla, Olgubilim deseni kullanarak ele almakta ve Türk Dünyası perspektifinde yaşanan paradoksu irdelemektedir. Bununla birlikte Bulgaristan’daki siyasi temsil mekanizmasının HÖH/DPS hükümet ortağı olduğu dönemlerde anadili ve kimlik konularında halkı yeterince bilgilendirmediği ve anayasal hakları savunmadığı gözlenmiştir. HÖH Partisi’nin anadilini yalnızca seçim atmosferinde siyasi bir argüman olarak kullandığı, ancak anayasal bir hak olarak topluma yeterince anlatmadığı ortaya konmuştur. Çalışma, bu paradoksun hem uluslararası görünürlük hem de ulusal temsil boyutlarıyla çözülmesi gerektiğini savunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Bulgaristan Türkleri, Türk Dünyası, Anadili, Fenomenoloji, HÖH, Kimlik
Giriş
“Türk Dünyası” kavramı, genellikle Türkiye, bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve bazı özerk Türk bölgelerini kapsayan coğrafi-kültürel bir tanımı ifade eder. Balkanlarda yaşayan Türk nüfusu Türk Dünyası açısından tarihsel ve stratejik öneme sahiptir. Ancak Batı Trakya Türkleri Türk Dünyası kapsamına alınırken, Balkan Türkleri, özellikle Bulgaristan Türklerinin, bu tanımın dışında bırakıldığı görünmektedir. Bu durum bir paradoks yaratmaktadır. Balkanların en yoğun Türk nüfusu Bulgaristan’da yaşamasına rağmen, Türk Dünyası tanımlarında görünür değildir. Çalışma, bu görünmezliği ve nedenlerini saha gözlemleri ve katılımcı algılarıyla analiz etmektedir.
Yöntem
Bu araştırmada fenomenolojik yaklaşımla saha gözlemleri, bireysel görüşmeler, resmi istatistikler ve siyasi söylemler analiz edilmiştir.
Bulgular
• 2021 nüfus sayımına göre Bulgaristan’da 508.378 Türk nüfusu vardır. Anadili Türkçe olanların sayısı ise 514.286’dır. Batı Trakya’da ise 19.419 Türk yaşamaktadır. Buna rağmen Batı Trakya Türkleri Türk Dünyası kapsamında olup, Bulgaristan Türkleri göz ardı edilmiştir.
• Bu çalışma, 2015-2025 yılları arasında Bulgaristan’ın Kırcaali, Filibe, Razgrad, Şumnu, Silistre, Mestanlı, Çernooçene gibi Türk nufusunun yoğun olduğu bölgelerde ve köylerde yoğunlaşmıştır.
. Bulgaristan Seçim Kanunu’ nda resmi dilin kullanımı esas alınmaktadır.
Türk kökenli siyasetçiler, seçim propagandalarında anadili sorununun çözümüne yönelik somut politikalar geliştirmek yerine, anadilini daha çok siyasi bir argüman olarak kullanmış; özellikle kanunda yasaklanmış olan Türkçe konuşmalardan dolayı aldıkları cezaları gündeme taşıyarak her secim döneminde ajitasyona başvurmuşlardır.
Anadili sorunlarından ziyade siyasetçiler, propaganda esnasında Seçim Kanununda resmi dil esas olmasına rağmen, yasak olan Türkçe konuşmalardan aldıkları cezaları gündeme getirmişlerdir.
Araştırmacının Rolü
Araştırmacı, topluluğun bir parçası olarak gözlem yapmış, yaşanan deneyimleri öznel bir bakış açısıyla derinlemesine yorumlamıştır.
Analiz
Katılımcıların anadili, kimlik ve temsil algıları fenomenolojik temalar altında kodlanmış, tekrarlayan motifler tespit edilmiştir.
Siyasi Söylem ve Toplumsal Yansıma
HÖH Onursal Başkanı Ahmet Doğan, 2023 yılbaşı mesajında ilk defa Bulgaristan Türklerinin Türk Dünyasının bir parçası ve temsilcileri olduğunu açıklamıştır. Bu söylem akademik ve siyasi çevrelerde dikkate alınmamış, kimlik ve anadili haklarında somut bir ilerleme sağlanamamıştır.
Bulgaristan Türklerinin yeterince tanınmamasının başlıca sebebi, tarihimizin doğru anlatılamamasıdır. Türkiye’de görevde olan Bulgaristanlı akademisyenler, sadece 1989’u anlattılar ve bu durum bir tür duygu sömürüsüne dönüştü. Geçmişin kavgalarıyla, yarınların kaybolmasına zemin oluşturdular.. Bu gözlemlerim, sahada bizzat gördüğüm gerçekler olup, fenomenolojik yaklaşımın tipik bir örneğidir.
Siyasi Temsil ve Kaçırılmış Fırsatlar
2005-2009 yıllarında Bulgaristan Parlamentosu Eğitim Komisyon Başkan Yardımcısı Lütfü Mestan idi. Eğitim Bakan Yardımcısı ise Mukaddes Nalbant’tı. Ancak her ikisi de Türk kökenli olmalarına rağmen, bu dönemde anadili eğitimi ve kimlik hakları konusunda kalıcı bir kazanım sağlanmamıştır. Katılımcılar bu fırsatın değerlendirilmemesinden duydukları hayal kırıklığını ifade etmişlerdir. Araştırmacının saha gözlemleriyle teyit edilen bu durum şöyle özetlenebilir: “HÖH bunu yapmadı”. Parti, halkı anadili hakkının anayasal bir hak olduğu konusunda bilgilendirmemiş, konuyu bir siyasi argüman olarak kullanmıştır.
Anadilin Araçsallaştırılması
Anadilin bir temel insan hakkı olması gerekirken, seçim atmosferinde araçsallaştırılması toplumsal bilinçlenmeyi geciktirmiştir. Bu yaklaşım, UNESCO ve dilbilim literatüründe vurgulanan “anadilde eğitim hakkı” ilkesine aykırıdır.
Tartışma
Bu bulgular, Türk Dünyası tanımlarındaki görünmezlik ile iç siyasi temsil eksikliğinin birbirini beslediğini göstermektedir.
* Uluslararası düzeyde: Bulgaristan Türklerinin Türk Dünyası haritalarında görünmezliği, onların kültürel ve siyasal mücadelelerinin de görünmezleşmesine yol açmaktadır.
* Ulusal düzeyde: HÖH/DPS’nin anadili mücadelesini anayasal bir hak perspektifinde ele almaması, toplumsal bilincin güçlenmesini engellemiştir.
Bu iki katmanlı paradoks, sadece bir nüfus istatistiği sorunu değil, bir kimlik ve temsil krizi olarak okunmalıdır.
* Anadili sorunu sadece Bulgaristan Türkleriniğn değil, tüm Türk Dünyasının öncelikli sorunudur.
Sonuç ve Öneriler
Öneriler:
1. Türk Dünyasının tanımının genişletilmesi: Balkan Türkleri, özellikle Bulgaristan Türkleri, bu tanımlara dahil edilmeli ve görünür kılınmalıdır.
2. Anadili eğitim hakkı: Siyasi söylemlerden çıkarılıp anayasal bir hak olarak topluma anlatılmalı, sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir. Anadili sorunu sadece Bulgaristan Türklerinin öncelikli sorunu değil, bütün Türk Dünyasının sorunudur. Türkiye dışında yaşayan Türklerde resmi dil baskın olup, anadilini karanlıkta bırakmaktadır.
3. Anadili derslerinin isteğe bağlı değil, daha kapsayıcı bir programla desteklenmesi sağlanmalıdır.
4. AB standartlarını kabul eden bütün siyasi partiler, anadili mecliste desteklemeli ve çözüm aramalıdır.
5. Siyasi partiler, anadil konusunu yalnızca seçim dönemlerinde değil, sürekli gündemde tutmalıdır.
6. Akademik ve sivil toplum kuruluşları, Öğretmen Dernekleri anadil bilincini güçlendirecek projeler üretmeli, HÖH Partşssinin yan kolu olmaktan çıkmalı, yönetim kadroları genç öğretmenlerden oluşmalıdır. Öğretmen dernekleri revize edilmeli, yönetimi genç öğretmenlere bırakılmalıdır.
7. Avrupa Konseyi’nin Çerçeve Sözleşmesi maddeleri izlenmeli ve uygulanmalıdır.

 

Nesrin İspova / Sipahi Kıratlı
Akademisyen, Şair, Yazar

Share this content:

Yorum gönder